TİTİZ ÇALIŞMA..

Kısa süre Fetö’cülerle ilgili yazmadığımız için eleştiriliyoruz.
Öncelikle şunu belirteyim;
Yeni bilgiler geldikçe, hiç çekinmeden yazmaya devam ederiz..
Emniyet Müdürlüğü’nün ilgili şubesinde devam eden birçok soruşturmanın devam ettiğini çok titiz ve derinine inceleme yapıldığını bilmelisiniz..
Sayın Savcı Osman Çabuk’un yazdığı, iddianameyi okuyanlar,  tahkikatların ne kadar titiz ve derinine yapıldığını, taşların yerine nasıl oturduğunu görmüştür..
Sayın Savcı Çabuk’un yazdığı iddianameyi, avukatım ve değerli ağabeyim Türkiye’nin en tanınmış ceza Profesörü Uğur Alacakaptan’a okuttuğumda, “Hukuk fakültelerinde ders konusu olacak bir iddianame. Tüm detaylar delilleri ile ortaya konulmuş, hakimlerin karar vermesini çok kolaylaştıran, uzun yıllardır görmeyi arzuladığım ciddiyette yazılmış bir iddianame.. Savcı beyi gönülden kutlarım..”dedi..
Bu arada, Emniyet Müdürlüğü ile TEM ve KOM şube müdürleri ile elemanlarının da, hakkını teslim etmek lazım, titiz ve özverili çalışmalarından dolayı..
Fetö davalarında kararlar hızla çıkmaya başladı..
Bunun nedeni: yukarıda değindiğim gibi, hazırlanan iddianamelerde suçlamaların en ince detayına kadar delillerle desteklenmesi, mahkemeye değerlendirilmesinin bırakılmasındandır..

******* 
Vatandaş yazıyor; “Sandıklı’da kripto Fetö’cüler faaliyetlerine devam ediyor..”
“Afyon’daki kripto Fetö finansörleri hala çalışmalaya devam ediyor..”
İyi de, sen ismini bile vermekten korkuyorsun, senin isimsiz yazdığın bilgiye kim itibar eder?
Polise, savcılığa gitmekten korkmayın.. Vatandaş yardımcı olursa Fetö’nün dibi kazınır, nefesi kesilir, ülke hainlerden temizlenmiş olur..
Bilginiz varda paylaşmıyorsanız eğer; vatanınızı sevmiyor, Fetö’ye bir bağlantınız var demektir..
Bize aktarılan bilgi veya iddiaları yayınlamaktan çekinmedik, yayınlamaya devam ederiz..
Vatanınızı seviyorsanız eğer sizlerde çekinmeyin..

CAMİDEKİ MECZUB!..

Delinin biri camiye girer, belli ki namaz kılacak.
Ama oturmaz, meraklı ve şaşkın gözlerle etrafı süzer-dolanır..
Bir oraya, bir buraya her köşeye dikkatlice bakar ve hızla çıkar gider..
Az sonra sırtında bağlanmış odunlarla tekrar gelir camiye ve tam namaza başlamak üzere olan cemaatle birlikte saf tutar..
Sırtındaki odunlarla güç bela bitirir namazını.
Eğilip kalktıkça yere düşen odunlar, çıkardığı ses.. cemaat de rahatsız olmuştur bu durumdan..
Nihayet biter namaz, bitmesine ama her kafadan bir ses çıkar..
Herkes kıpırdanmaya, adama söylenmeye başlamıştır bile..
İmama kadar ulaşır sesler, hafiften tartışmalar..
İmam aynı mahalleden, bilir az çok garibin halini, şefkatle yaklaşır meczubun yanına ve der ki:
“Oğlum böyle namaz mı olur, sırtında odunlarla, sen ne yaptın? Hem kendini hem de çevreni rahatsız ettin bak, bir daha namaz kılmaya yüksüz gel olur mu?”
Bunu duyan meczub melül-mahzun, ama manalı bir bakışla sorar
“Âdetiniz böyle değil mi?”
 “Ne âdeti?” der Hoca..
Cemaat da toplanmış, merak ve şaşkınlıkla olayı izlemektedir o sıra..
Der ki meczub bu kez:
“Hocam ben namaz kılmak için girdim camiye, şöyle kendime uygun bir yer ararken içeridekilere baktım, gördüm ki herkesin sırtında bir şeyler var. Zannettim ki adet böyledir, ben de şu odunları yüklendim geldim işte, neden kızıyorsun? Kızacaksan herkese kız, tek bana değil!”
Hoca şaşırır: “Benim sırtımda da mı var?” der..
“Evet” der meczub, “Hepinizin sırtı yüklü!”
Cemaatte ise hafiften “deli işte!” manasına, bıyık altından gülüşmeler başlamıştır..
Meczub bu kez öne atılır ve tek tek cemaati işaret ederek, saf bir çocukça, heyecanla bağırır:
“Bak bunun sırtında mavi gözlü bir çocuk, bunda kocaman bir elma ağacı vardı..
Bunda kırık bir kapı, bunda bir tencere yemek, bunda kızarmış tavuk, şunun sırtında yeşil gözlü esmer bir hatun, bununkinde de yaşlı annesi vardı!..”
Sonra iki elini yanlarına salar başını sallar ve umutsuzca;
“Boş yok, boş yok hiç!.” diye tekrarlar.
O böyle söyleyince, herkes dehşet içinde şaşkınlıkla birbirinin yüzüne bakar!
Aynen doğrudur dedikleri, çünkü;
Kimi doğacak çocuğunu düşünüyordur namazda,
Kimi bahçesindeki meyve ağaçlarını,
Biri onaracağı kapıyı,
Diğeri lokantasında pişireceği yemeği..
Biri açtır aklında yiyeceği tavuk,
Birinin sırtında sevdiği kadın,
Diğerinde de bakıma muhtaç annesi vardır.
“Peki söyle bakalım bende ne vardı?” der, bu kez endişeyle Hoca..
O da der ki:
 “Zaten en çok da sana şaştım hoca! Sırtında kocaman bir inek vardı!”
Hoca kızarır, bozarır meğerse, hocanın ineği hastaymış, “öldü mü ölecek mi?” diye düşünürmüş namazda...
 
“Harâbât ehlini hor görme sakın, defineye mâlik viraneler var.”
 Bildirince bildiren, yüreği olan görüyor elbet..".

*********

Cuma’nız mübarek olsun..