MENDERES’İNN KAYNAĞI’NDAN-------- RAİF ÖZTÜRK

RAHMETLE ANDIKLARIMIZ

DİNAR’IN ŞAİR VE YAZARLARI

12. ÂŞIK HÜSEYİN ÇOLAK-(1948-2019)

Rahmetli Âşık Hüseyin Çolak 1948 yılında Dinar İlçesi Çöl Ovası, Çürüklü köyünde dünyaya gelir. Köy hayatının çetin şartlarında kıt kanat geçinen bir çiftçi çocuğudur. Şairin okula gitme çağı gelir, ancak o zaman Çürüklü’de okul henüz açılmamıştır. Ya Akpınar Köyüne ya da Haydarlı Nahiyesi’ne gitmesi gerekir. Biri kız üçü erkek dört çocuk sahibi olan aile çocukları okula gönderemez.

Merhum Hüseyin Çolak, koca yürekli bir şairdir. Çölovası’nda yokluk içinde geçen çocukluk ve gençlik döneminde hayatın yüküne soyunmuş, yüksek beceri ve kabiliyeti ile her şeyi tek başına başarmıştır. Önce koyun, kuzu, çift çubuk işleri ile uğraşmıştır. Okumayı yazmayı kendi kendine öğrenmiştir. Çocukluktan itibaren çok meraklı birisidir. Küçük yaşta Çöl ovasına gelen kalaycıyı, sobacıyı, lehimciyi, ayakkabı tamircisini, sondajcıyı seyrederek bu meslekleri öğrenir, bu işlerin her birini bu ovada yaparak aileye büyük maddi destek sağlar. Askerden döndükten sonra köyde bir süre daha orak biçer, sondajcılık yapar, fakat iş yok, para kazanmak zordur. 1977 yılında köyden kalkar, Dinar’a gelir yerleşir. Önce demir, doğrama, sonra hurda işi yaparak hayatını kıt kanat idame etmeye çalışır.

Ben bu sessiz ve sakın, gönül adamını uzaktan da olsa; 1980’li yıllardan beri tanıyordum. Depremden sonra on yıl Dinar’dan ayrıldım 2005 yılından itibaren O’nu Menderes Nehri Kenarında Taşçı Zekiye’nin arsada küçük dükkânının önünde görmeye yeniden başladım. Her gördüğümde ya ufak tefek kaynak işleri ile uğraşıyor, ya da sayısı iki, ya da üçü geçmeyen arkadaşlarıyla sohbet ediyordu. 2010 yılı içindeydi, Şiir yazdığını, saz çaldığını söylediler. Dükkânına uğradım, kendisiyle tanıştık. Beni tanıdığını söyledi. İlk tanıştığımızda üç dört şiirini dinledim. İkinci uğradığımda bana saz çalıp, iki üç parçasını söyledi. Şiirini de türküsünü de beğendim. Sazda tutukluluk yapıyordu. Eline çok almıyormuş, zaten kırkından sonra kendi kendine öğrenmiş. Cesaretlendirdim, saza da şiire de devam edeceği sözünü verdi.

Ben de hemen her gün uğramaya başladım. Çok mutlu oluyordu. Bir elin parmağını geçmeyecek sayıdaki arkadaşları genelde ikindinden sonra, serinlikte geliyorlar, Menderes nehri kenarında söğüt ağacının altında sohbet ediyorlardı. Ben genelde o sohbet ehlinin olmadığı saatlerde uğruyordum. Şiir dinliyor, saz çalıyordu. Defter aralarından her gün yeni yeni şiirler çıkıyordu. Bunlar eski şiirleriydi. Fakat yeni yazdıkları da vardı. Gerçekte güçlü kalemi vardı. 13 Ocak 2011 tarihinde kendisiyle bir söyleşi yaptım. Bir derya deniz olduğunu o zaman öğrendim. Sazı da her gün gelişiyordu… Yeni yeni kahramanlık şiirleri besteliyor, coşku ile söylüyordu. Şiirlerinin bazılarını Yaşar Sağlam’la birlikte hazırladığımız “GARİPÇE” de tanıttık.

Şair, halk şiiri tarzıyla şiir yazıyordu. Güçlü bir şiir örgüsü vardı. Bu onun çocukluk ve gençlik yıllarını geçirdiği ovada dinlediği Kerem Havaları ile ilgiliydi. Şiirlerini iki bölüme ayırmak gerekir. Birinci bölümdeki şiirleri doğrudan kendi yaşantısını yansıtıyordu. Çektiği acılar, yoksulluk, gurbet, yalnızlık, kimsesizlik, çaresizlik, feleğin acımazsızlığı.. Şairin tüm çaresizliğe, acıya rağmen hayata küsmediği, feleğe isyan ettiği; bunu da şiire döktüğü, sazının teline vurduğunu gördüm. İkinci tür şiirleri genelde 1995 yılından sonra yazmaya ve saz eşliğinde okumaya başladığı şiirlerdi. Bunlar vatan, millet, asker, bayrak, Türk milletinin milli değerlerini dile getiren milli şiirlerdi...

Şair, çok duygusal bir insandı. Şiir günlerimizde sazı ve sözü ile katılımcıları coşturuyordu. Çok mütevazı, kalender meşrep bir kişiliği vardı. Yaptığımız söyleşide son sözleri şöyle olmuştu. “Hocam hayatımı dinlediniz. Hayatımın hiçbir döneminde rahat etmedim, sıkıntıdan kurtulmadım. Feleğe teslim de olmadım. Elim, ayağım tutuyor. Çok para kazanamasam da şükürler olsun, kimseye muhtaç olmuyorum. En büyük zenginliğim şiirlerim ve dostlarım. Sağ olun, sağ olsunlar, görüyorsunuz dostlarım beni hiç yalnız bırakmıyorlar. Onlarla halleşiyor, dertleşiyorum. Tabi bir de dert ortağım sazım var. Onunla dostluğum ve arkadaşlığım zaten bana yetiyor. Biz birbirimizin ağırlıyor ve avutuyoruz.” Bu sözler ancak bir şaire, bir âşığa yakışacak sözlerdi. O bir Âşık, sadece âşık değil, kendi gönlünü güzelliklerle süslemiş “BİR GÖNÜL ADAMIYDI.” O’nu en verimli çağında, 71 yaşında kaybettik… Ruhu şad, mekânı cennet olsun. Saygılarımla…11.08.2020