Sandıklıspor’da neler oluyor?

Sandıklıspor, 3 milyonla kurulduğu söylenen bir futbolcu kadrosuna sahip..

Sandıklı Belediyesi Hüdai kaplıcalarında hiçbir ücret ödemeden kalan ve yiyecekleri bile kalori hesabıyla beslenen bir takım Sandıklıspor..

Amasya’dan getirilen bir antrenör ve bu antrenörün isteğiyle Amasya spor’dan transfer edilen 7 topçu ile kurulan toplam bir takım!..

Dün, deplasmanda Denizli Kale Belediyespor’a 1-0 yenildi..

Geçen gün bir spor yazarı teknik kadro ile yönetimin kavga ettiğini yazdı.

Tekzip etmediklerine göre, haber doğru..

Sandıklı’da oynanan Yatağanspor maçını, Ortacaspor diye belediye hoparlöründen anons ettiren basiretsiz bir yönetime sahip Sandıklıspor..

Yönetimle kavgalı bir teknik kadrodan, oyunculardan başarı beklenir mi?

Diğer taraftan;

Şeffaf olmayan bir yönetim..

Başkan Mehmet Öztopbaş ve Nazmi Durgun ve Mustafa Ünsal üçlüsü..

Aslında bunlar kare ama..

Değirmenin suyu nereden geliyor, nereye gidiyor?

Açıklama yapamayan kulüp idarecileri..

Nerden geldi bu kadar para? Vatandaş, kulübe sponsor olanları ne kadar para verdiklerini bilmeli..

Ki, sponsorluğun karşılığında ne alındığını da, bilinsin..

Değerini bilenin..

Anlamlı bir mesaj içeren, insanın ders çıkardığı birçok hikaye vardır..

Usta yıllarca yanında yetiştirdiği çırağının eline iri bir pırlanta verip: ”Bunu al, önüne gelen esnafa göster, kaç para verdiklerini sor, en sonra da kuyumcuya göster. Hiç kimseye satmadan sadece fiyatlarını ve ne dediklerini öğren, gel bana bildir.” Çırak, elinde pırlanta bir bakkal dükkanına girer ve:

”Şunu alır mısınız?” diye sorar. Bakkal parlak bir boncuğa benzettiği mücevheri alır; elinde evirir çevirir; sonra:

”Buna bir tek lira veririm. Bizim çocuk oynasın.” der. Çırak teşekkür edip çıkar. Bir manifaturacıya gider. O da parlak bir taşa benzettiği mücevhere ancak bir beş lira vermeye razı olur. Üçüncü olarak semerciye gider:

”Buna ne verirsiniz?” diye sorar. Semerci şöyle bir bakar:

”Bu…” der, ”Benim semerlere iyi süs olur. Bundan kaş dediğimiz süslerden yaparım. Buna bir on lira veririm.”

Çırak en son olarak kuyumcuya gider. Kuyumcu mücevheri görünce yerinden fırlar:

”Bu kadar büyük pırlantayı nereden buldun?” diye hayretle sorar ve hemen ilâve eder.”Buna kaç lira istiyorsun?”

Çırak sorar: ”Siz ne veriyorsunuz? ”

”Ne istiyorsan veririm.”

Çırak, ”Hayır veremem.” diye taşı almak için uzanınca kuyumcu yalvarmaya başlar:

”Ne olur bunu bana sat. Dükkânımı, evimi, hatta arsalarımı vereyim.”

Çırak: emanet olduğunu, satmaya yetkili olmadığını, ancak fiyat öğrenmesini istediklerini, anlatıncaya kadar bir hayli dil döker.

Meslek erbabının yanına dönen çırak büyük bir şaşkınlık içinde macerasını anlatır:

Usta, ”Bundan ne anladın?” diye sorar.

Çırağının verdiği cevap çok doğrudur:

”Bir şey ancak değerini bilenin yanında kıymetlidir.”