İki traktör, bir kepçe, bir kamyon..

Ana konuya geçmeden, mübarek Ramazan Ayı dolayısıyla, belediyeler tarafında ihtiyaç sahibi vatandaşlarımıza verilen iftar yemeklerine değinmek istiyorum..

Merkez ve ilçe belediyeleri içinde, her akşam 250 ihtiyaç sahibinin evine kadar sıcak yemek ulaştıran, iftar çadırında 400 kişiye devamlı iftar veren, mahalle iftarlarında 3-4 bin kişiyi iftar sofrasında birleştiren tek belediye var; Sandıklı Belediyesi..

Ramazan boyunca 50 bin kişiden fazla vatandaşa iftar yemeği ikram edilmiş olacak..

Sandıklı Belediyesinin bu faaliyetini yürekten kutlamak gerekir. Dileriz ki, diğer belediyelerinde imkanlarını zorlayıp, bu mübarek ayın özüne uygun birliktelik ve paylaşımı sağlayabilmeleri..

***

Başlığın konusuna geçiyorum:

Yerel yönetimlerde öyle adamlar vardır ki, biz onları hiç görmeyiz..

Ne tam adlarını biliriz, ne kimliklerini tanırız, ne suratlarını görürüz, ne de varlıklarından haberimiz vardır.

Ama onlar bizim tüm yaşamımızı etkileyen insanlardır.

O adamlar bir anlamda gizli eldir..

İşin enteresan tarafı; onlara yaşamımızı düzenleme, yuvamızı etkileme, bizimle ilgilenme hakkını biz veririz, yine bilmeden, tanımadan...

Gizli elin sahibi belediye meclisi üyesidir.

Onun eli kalkmadan hiçbir karar alınamaz, hiçbir uygulama yapılamaz, hiçbir yeşil alan imara açılmaz, kaç dönemdir çözülmeyen imar sorunu bi anda çözülmez, kaçak yapılar yükselemez, yağma-talan olmaz, olamaz...

Biz bilmeden yaşamımızla ilgili tüm kararları onlar alırlar.

Sokakların isminin değiştirilmesinden, kaldırımın genişliğine... Elektrik direğinin yerinden, çocuk bahçesindeki kaykaya... Köşedeki inşaatın yüksekliğinden, penceremizden gözüken manzaraya kadar...

İşte, gizli el burada yapacağını yapar..

Mesela, yıllardır imar değişikliği yapılmayan bir arsa, "el kaldırarak" gündem dışı oturumda bir anda konut alanına çevrilir..

5 milyona satılamayan arsa, 200 konutluk bir yerleşim alanı olur ve on misli değer kazanır..

“Bal tutan parmağını yalar” demiş atalarımız..

Karşılık olarak:

Kuruma hibe olarak 2 traktör, 1 kepçe ve bir kamyon hibe edilir..

Buraya bir nokta koyuyorum..

Çok eskiden yoksul köylüler, işlerini yaptırabilmek için en büyük hediye olarak ayakları bağlanmış birer hindi getirirlerdi.

Ve kamu binalarındaki masaların altından “gulu gulu” diye ses çıkaracakken ‘Cukk Cukk...’ diye öten hindi sesleri gelirdi.

O zaman en büyük ve ünlü rüşvetçi ‘Hindigar Mehmet Efendi’ idi.

Odasına girenin yüzüne değil, kucak hizasına bakması, hindi gelip gelmediğini öğrenmek içindi.

Zaten emekliliğine doğru ‘Cukk Cukk...’ sesleri çıkartmaya başladı.

Onun izinden yürüyen şefler ‘Cukk’ sesini, sonuna ‘a’ ilave ederek hediyenin şifresi olarak kullanmaya başladı….

‘Cukka’ sözcüğü buradan geliyor.

Nitekim, ö dönemden bu güne yukarıdaki gibi iri işleri “cukka”sız yaptırmak zor mu, zor..

Cukka, bir içeri bir dışarı şeklinde alınır..

İçeri cukka cebe, dışarı cukka hibe..

***

Sonuç olarak;

Mübarek Ramazan Ayında ne kadar oruç tutsan, vakit namazlarında camide saf tutarken görünsen, ağzından Allah korusu düşmese de..

Cukkalı işler yapıyorsan, nafile!..

Diyelim ki; kuruma 2 traktör, 1 iş makinası ve 1 kamyon hibe ettirdin..

Cebe ne girdi, cebe?

***

Kosova maçı..

Futbol Milli takımımızın Kosova ile yaptığı milli maçı canlı seyretmek için giden tek Afyonkarahisar’lı olduğu söylendi..

Kim, diye sorduk;

İGM Başkanı Salih Sel’in olduğu ifade edildi..

Gittiyse eğer; transfer edebileceği futbolcu var mı diye izlemeye gitmiştir..

Aslında, bütçe sorun olmadığına göre en iyi ve en ucuz topçular Afrika’dan çıktığı bilindiğinden Gine’ye filan gitmeliydi..

Bi daha ki, sefere İnşaAllah..