DİNARLININ HAYALİ, “ŞEHİRLİ OLMAK” OLMALIDIR
 
Dinar’ın geçmişi incelenirse; 1870’li yıllara kadar Osmanlı idari sisteminde Geyikler Kasabası’nın önce merkez köyü ve kasabasıdır. 1870’ten sonra Geyikler Nahiyesinin nahiye merkezi, 1908 yılında da Geyikler Kazası’nın; kaza merkezidir. 1912 yılından itibaren Geyikler adı kaldırılmış ve resmiyette de halkın kullandığı şekliyle “Dinar” adı kullanılmaya başlanılmıştır.
Dinar 1908 yılında ilçe merkezi olmakla birlikte; 1940’lı yıllara kadar şehir değil, hâlâ şirin bir Anadolu kasabasıdır. Dinar 1940’lı yıllardan başlamak üzere ekonomik, kültürel ve sosyal yaşamıyla her bakımdan şehir olma özelliğine ulaşmıştır. Bu durum artarak 1980’li yıllara kadar devam etmiş, Diğer bir söyleyişle Dinar 1940-1980 arası altın çağını yaşamıştır. O yıllarda Dinar, çevresinin cazibe merkezi ve örnek bir şehir merkezidir.
1975’lı yıllardan sonra Dinar’ın ekonomik, sosyal ve kültürel hayatına önemli katkılar yapmış, Dinar’da mal, mülk sahibi olmuş, özünde Dinar sevgisi de var olan bir kısım hemşehrilerimiz Dinar’dan Antalya, İzmir, Denizli, Isparta gibi daha büyük illere göç etmeye başlamıştır. Bu durum Dinar’ın sadece ekonomik hayatını değil, sosyal ve kültürel hayatını da olumsuz yönde etkilemiştir. Dinar’da sosyal ve ekonomik statüsü çok iyi olduğu halde Dinar dışına göç edenlerin, göç etme nedeni araştırıldığında şöyle bir sonuçla karşılaşıyoruz.  Bunların bir kısmının daha çok kazanmak, ekonomik durumlarını daha da geliştirmek hayalinin peşine takıldıkları için; bir kısmının da Dinar’ın 1975’lı yıllardan itibaren ekonomik, kültürel ve sosyal dokusunun olumsuz yönde değişmesinden rahatsızlık duydukları için Dinar’dan ayrıldıkları anlaşılıyor.
Bilinen şu ki Dinar 1980’lı yıllardan itibaren eski özelliğini ve güzelliğini kaybetmeye başlamıştır. Bölgenin cazibe merkezi olmaktan çıkmıştır. Dinar şehir merkezinden daha büyük kentlere verdiği, köylerden de şehir merkezine aldığı çok hızlı göçle büyük bir değişime uğramıştır. Köyden gelen yeni göçlerle yeni bir kültür, köy kültürü sosyal hayata hâkim olmaya başlamıştır. Bu durum, 1980’li yıllardan sonraki mahalli seçimlerde; belediye başkanlarının seçim beyannamelerinde “Dinar’ı koca köy olmaktan kurtaracağız,” yani, “şehir yapacağız” şeklinde yer bulmuştur.
1 Ekim 1995 Depremi, yeniden ayağa kalkma, doğrulma;  ekonomik, kültürel ve şehircilik bakımından gelişme ve sosyal hayatın yeniden canlanması ve şehirli gibi yaşama bilincinin geliştirilmesi hayalini de önüne katmış götürmüştür. Dinar büyük acılar yaşamıştır, var olanı, güzel değerlerinin bir kısmını da böylece kaybetmiştir. Deprem olan her yerde olduğu gibi, Dinar’da da deprem sonrası göçler, deprem sonrası yozlaşmalar Dinar’ı yeniden kasaba havasına sokmuştur. İnsanlarımız ilkelerini, güzel örf, adet ve geleneklerini, ideallerini, hayal ve düşlerini kaybetmiştir. Şehirdeki ekonomik ve fiziki yıkımın çok fazlası insanlarımızın ruhunda olmuş, Dinarlı moral değerlerini kaybetmiştir.
İnsanlarımızın dört bir yana harman harman savrulmasından sonra; yıkılan şehir bugün aslında her bakımdan ayağa kalma gayreti içindedir. Giden pek çok can, pek çok insani değer, pek çok anılar, pek çok güzellikler geri gelmemiştir ve gelemeyecektir. Ancak Dinar bugün yeniden derlenmeyi toparlanmayı başarmıştır. Yerel yönetimin, başta moral değerlerimizin yeniden kazanılması olmak üzere yaptığı güzel hizmetleri, merkezi yönetimin olumlu hizmetleriyle desteklendikçe Dinar, gelişecek ve arzu ettiğimiz yere doğru yürüyecektir. Bunun için Dinarlıların da en az yerel yönetim kadar, merkezi idare öncü ve yöneticileri kadar, Dinar adına hayali ve düşü olmalıdır.
Dinarlının en büyük hayali ve düşü” şehirli olmak” olmalıdır. Dinarlı öncelikle kasabalı anlayış ve kültürünü bırakmalıdır, geniş düşünmeli ve şehirli gibi yaşamalıdır. Bu anlamdaki olumlu gelişmelere destek vermeli, yardımcı olmalı, katkı sağlamalıdır.
Dinar adına görülen tüm düşlerin, kurulan tüm hayallerin gerçekleşmesi dileklerimle… Saygılar