BİR BABANIN ÖĞRETMENE MEKTUBU…

 Aşağıdaki satırlar, bir babanın, oğlunu yaşama hazırlayacak, ona insanlık ve ahlak bilgilerini verecek olan öğretmenine yazdığı mektuptur.

Bu mektupta baba, oğlunun öğretmeninden bazı isteklerde bulunuyor.

"Zaman alacak biliyorum,

fakat eğer öğretebilirsen ona,

kazanılan bir liranın,

bulunan beş liradan

daha değerli olduğunu öğret.


Kaybetmeyi öğrenmesini öğret ona ve

hem de kazanmaktan neşe duymayı.


Kıskançlıklardan uzaklara yönelt onu.

Eğer yapabilirsen,

sessiz kahkahaların gizemini öğret ona.


Bırak erken öğrensin,

zorbaların görünüşte galip olduklarını...


Eğer yapabilirsen,

ona kitapların mucizelerini öğret.


Fakat ona sessiz zamanlar da tanı.

Gökyüzündeki kuşların,

güneşin altındaki arıların

ve yemyeşil yamaçlardaki çiçeklerin

ebedi gizemini düşünebilsin.


Okulda hata yapmanın,

hile yapmaktan çok daha onurlu olduğunu öğret ona.


Ona kendi fikirlerine inanmasını öğret.

Herkes ona yanlış olduğunu söylediğinde dahi.

Tüm insanları dinlemesini öğret ona,

fakat tüm söylediklerini gerçeğin eleğinden geçirmesini,

ve sadece iyi olanları almasını da öğret.


Ona kuvvetini ve beynini en yüksek fiyata satmasını,

fakat hiçbir zaman kalbi ve ruhuna

fiyat etiketi koymamasını öğret.


Uğultulu bir insan kalabalığına

kulaklarını tıkamasını öğret ona.


Ve eğer kendisinin haklı olduğuna inanıyorsa

dimdik dikilip savaşmasını öğret."

 

*******

    

Hz.Ali “Bana bir harf öğretenin, kırk yıl kölesi olurum” diyerek öğretmenlik mesleğinin ne kadar değerli ve kutsal olduğuna işaret etmiş.

 

Bir harf uğruna kırk yıl köle olabilmek, bir ilim öğrenmek adına neleri feda etmenin ve neleri kazanmanın öncüsü olduğunu tahayyül etmek imkânsızdır.

 

Kazanılması gereken asıl büyük servet; para, şöhret ve makamdan öte erdem ve bilgeliktir…

 

Bunun ilk adımını attıran öğretmenlerimizin;

 

Öğretmenler gününü kutlar, ebediyete intikal edenlere Allah’dan rahmet, hayatta olanlara da hayırlı ve sağlıklı ömürler dilerim…