Başkan konuştuğunda..


Başkanın haftalık konuşmaları üç aşamadan oluşuyor:

-Söyleme..

-Küsme..

-Dönme..


Misal;
İlçemize olan kininizi gidin başka yerde kusun..” diye ortaya söylüyor..

“Yanlış konuşuyorsun, bir başkan böyle konuşmaz” denildiğinde küsüyor.

Bir süre küs dolanıyor.

Sonra ‘Benim söylediğim öyle değil’ diyerek dönüyor.

**

Söylemlerinin mahiyetini ‘yer’ olarak da üçe ayırabiliriz:

-Televizyon programında..

-Twitter’da..

-Arada.


Diyelim ki televizyon programında “Bürokratını çok seviyorsa alsın ilçesine götürsün..” diyor.

Twitter’da ‘Lafımı yanlış değerlendirmek iyi bir şey değil” diyerek, ayakların yere bastığı pozisyona geçiyor.

Sonra arada ekliyor:

“Memleketin tanıtımını yapmak, yöresel ürünleri pazarlamak kötü bir şey değil..”

**

Zaman olarak da üçe ayırabiliriz Başkan’ın açıklamalarını:

-Sabah.

-Öğlen.

-Akşam.


Sabahleyin, “O seçilmişse bende seçilmişim..” diyebiliyor.

Öğlen; ortada gözükmüyor, bu aşamada ne yaptığı bilinmiyor..

Akşam?..

Twitter’da.. “Merhaba dostlar.. Nasılsınız, bakalım..” diye başlıyor ordan-burdan yazmaya..

**

Zaten ben Başkan konuştuğu zaman üç şeye bakarım:

Ayakları kesilmeyecek yerden..

Vakit akşam...

Ve ilk söylediğinin tamı tamına tersiyse söylediği...

O zaman tamam...

Başkan söylemiştir, artık ne demişse demiştir.

Kim ne diyebilir?..

Zira: “En büyük başkan bizim başkan!..“

**

“Kişi Kendi Gibi Bilir, Her İşi..

Geçmişine baktığınız da birçok paravan şirket ve bu şirketler üzerinden yapılan hayali ihracatlar, düzinelerce sahte faturalar , mağdur edilen yüzlerce insan, Türkiye’nin karanlık yıllarına damga vurmuş bir isim şimdilerin namus timsali köşe yazarı …..

“Kişi Kendi Gibi Bilir, Her İşi” deyiminin beden bulmuş hali…

Şaibeli İşler Denince Akla Gelen İlk İsim ….

Öyle ki ;

Seksenli yıllarda usulsüzlük ve şaibeli işler deyince akıllara ondan başka kimse gelmiyor. Ruhuna o kadar işlemiş ki, hayali ihracat işleri son yıllarda başladığı köşe yazarlığı sevdasında da hayali yazıları ile Sandıklı siyaseti üzerinde etkin olmaya çalışan biri…

Hayatını kaleme alsa yazmaya ömrü yetmez…

Yurdun dört bir yanında ciddi bir okur sahibi olur, bu denli büyük işlerin adamı, neden küçük bir ilçenin siyasi işleriyle bu kadar ilgili?..”

Yukarıdaki yazıyı yazan, Sandıklı Postası ve Gün FM radyosu sahibi Mesut Durgun..

Şimdi ona kısa ve öz olarak şöyle söyleyeceğim:

Yukarıda kimi zikrettiysen, ismini açıkça yazmazsan, korkak ve alçaksın..

Yazdığın kişi ile ilgili attığın iftiraları: hayali ihracat, naylon fatura mağdur insanlar daha ne varsa belgelerle ispat etmezsen müfterisin, şerefsizsin..

Benim ömrümü sen mi biçiyorsun?

Bak tosun..

Ben usulsüz kredi almaktan yargılandım ve adaletin verdiği cezayı çektim..

İnkar ediyor muyum?..

Ya sen kimsin?

Birisinin gerçek sahibi olduğu gazete ve radyodaki hisselerini muvakkat olarak taşıyan emanetçi kuklasın..

Zaten, kalemde senin değil, sahibinin..

Şunu aklından çıkarma: ben kuklalarla muhatap olmam..

Aslın çıksın karşıma, aslın..

Sen daha doğmadan ben bu memlekette idim..

Senin gibi Sandıklı dışından gelip, siyaset filan yapmıyorum..

Nasırınıza mı bastık, kuru aslan parçası?

Sahibin çıksın yiğitse karşıma..

Durmak yok, yola devam..

Hadi bakalım, hodri meydan..

**

Hayırlı haftalar..