ONLARDA ÖYLE, BİZDE BÖYLE...

Harakiri

Japonya’da intihar sanatı olarak biliniyor.

Japon’lara özgü bir gelenek.

Bir kişi onurunu korumak ya da sevilen bir kişinin ölümü durumunda başvurulan, kişinin kendi karnını bıçakla yatak olarak kendisini öldürme biçimi olarak adlandırılıyor.

Genelde bir kişi kendi kusuru nedeniyle bir olumsuz durum yaşandıysa, bu hatasından dolayı onurunu kurtarmak için canına kıyıyor.

Mesela bir Japon mühendis 2015 yılında Türkiye’deki bir olay nedeniyle harakiri yapmıştı.

Yalova köprüsü yapımında bağlantı halatlarından birisi kopmuştu. Olaydan kendini sorumlu tutan 51 yaşındaki Japon mühendis Ryoıchı Kıshı, bunalıma girdi. Yalova’nın Altınova ilçesinin mezarlığının girişinde ellerini ve boynunu kestikten sonra bıçağı karnına saplayarak harakiri yaptı.

Kendince kendisini cezalandırdı.

Bana göre kimsenin tasvip etmeyeceği bir kendisini cezalandırma yöntemi bu harakiri.

Ama, Japon’lar için en önemli şey onurları olduğu için onursuz yaşamaktansa ölmeyi tercih ederim şeklinde bir mesaj veriyor kişi, tüm insanlığa...

Japonya’dan Batı’ya doğru geldiğimizde bu konu biraz daha farklı...

Kişi kendisinden kaynaklanan bir olay yaşatmış ise veya yapmaması gereken bir şey yaptıysa, mesela görevinden dolayı haksız bir kazanç elde etmiş ise hiç bir yasal ikaza veya yaptırıma gerek kalmaksızın hemen istifasını veriyor, o görevinden ayrılıyor.

Ya da hakkında bir soruşturma falan açılmış ise, o soruşturmanın selameti ve soruşturmayı yapanların daha rahat hareket etmesini sağlamak için hemen kendisi o görevden ayrılıyor.

Alman Cumhurbaşkanı Wulf’un istifa etmesinin nedeni vatanına ihanet veya milyarlarca euroluk bir suistimal değildi.

Daha görevinin ikinci yılındaydı Alman Cumhurbaşkanı Wulf.

Alman Bild Gazetesinin Yayın Yönetmeni Kai Diekmann’a bir sesli mesaj göndermişti.

Wulf bu mesajında kendisine aleyhine bir haberin yayınlanmamasını istiyordu.

Bild gazetesine göre Cumhurbaşkanının bu mesajındaki ses tonu kızgın ve tehdit eder nitelikteydi. Yine Gazeteye göre, Wulf bu haberin yayınlanması halinde gazete aleyhine dava açmakla tehdit ediyordu.

Gazete, Cumhurbaşkanının tehditine rağmen haberi kullandı.

Haberin konusu ise vatana ihanet ya da milyarlarca euroluk bir suistimal değildi.

Alman Cumhurbaşkanı Wulf Aşağı Saksonya Eyaletinin Başbakanı olduğu dönemde zengin bir İşadamı olan Egon Geerkens’in eşinden 500 bin Euroluk düşük faizli borç almıştı. Fakat daha sonra bu konu Saksonya Eyaletinin Parlamentosu’nda gündeme geldiğinde Wulf bu işadamıyla olan ilişkisine olumsuz cevap vermiş, bu işadamının karısından aldığı borçtan bahsetmemişti.

İşte haber buydu.

Haber Alman kamuoyunda infial uyandırmıştı.

Alman Cumhurbaşkanı yaptığı açıklamada Bild Gazetesini tehdit etmediğini söyledi.

Gazete bir adım daha ileri gitti ve ellerindeki ses kaydını eğer Cumhurbaşkanı uygun görürse yayınlayacaklarını duyurdu.

Ve Alman Wulf bu meydan okumaya hayır dedi ve istifa etti.

Wulf’tan önce bu koltukta oturan selefi de yurtdışındaki Alman askeriyle ilgili yaptığı açıklamadan dolayı istifa etmişti.

Dünyanın pek çok yerinde böyle Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakan, Ceo, Genel Müdür, Müdür istifalarını duyduk pek çok kez.

Mesela siyasi partilerin Genel Başkanları seçim kaybettikleri zaman, bunun nedenlerine sığınmak ve kendilerince neden uydurmak-bulmak yerine koltuğu anında bırakıp köşelerine çekilmesini biliyorlar.

Bizde ise 7 seçim kaybeden bile halen daha koltuğa sıkı sıkıya oturmasını biliyor. Hiç yüzü kızarmıyor. Hatta son olarak ‘eğer referandumda EVET çıkarsa, CHP Genel Başkanlığını bırakırmısınız?’ diye sorulan sorulara ‘ne alakası var?’ diye pişkinlikle cevap vermekten imtina bile etmemişti Kemal Kılıçdaroğlu.

--

--

Yazılı değildir bazı kurallar

Elbette her ülkenin, her toplumun kendine özgü etik değerleri vardır. Bu değerlere uyulmayan noktalarda da yazılı olmayan kurallar mevcuttur.

Japonya’dakini hiç tasvip etmiyoruz elbette.

Ama, neden Batı’daki anlayış ve teamüller bizde yerleşik değil?

İster sağcı olsun, ister solcu hiç kimsenin Batı’daki bu teamüller işine gelmiyor.

Her sonuç’a bir mazeret bulma konusunda uzman olmuşuz, ya da soru ne olursa olsun istediğimiz cevabı verme konusunda mahiriz vesselam.

Seçimi neden kaybettiniz Sayın Genel Başkan? Teşkilat çalışmadı...

Ey Sayın Teşkilat seçimi neden kaybettirdiniz Genel Başkanınıza? O’nun ve etrafındakilerin yüzünden... Genel Merkez çalışmadı.

Sayın Bakan madenlerdeki bu ölümle neticelenen hadiselere ne diyorsunuz? Biz daha geçen gün inceledik, raporumuzu tuttuk. Maden işletmecisinin hatası. Gereğini yapacağız...

Ey maden işletmecisi bakın Bakanlık rapor tutmuş, bak kaç kişi öldü. Neden gereğini yerine getirmedin? Ben bilmem, eksiklik varsa müdürün hatasıdır.

Ey Müdür bak Madenin işletmecisi senin hatan olduğunu söylüyor, neden gereğini yerine getirmedin? Ben yönetime raporumu verdim. Bakanlığın istediği şekle getirilmesi için bütçe talebimizi ilettim, bu kadar yatırıma ne gerek var, zarar ederiz dediydi kendisi...

Ey Fen İşleri Müdürü. İş verdiğin ve sözleşmesini imzaladığın firma sahibi ile Çin’e gitmişsin. Masrafları kim çekti? Bırak masrafları bir kenara bu durum, bu enseye tokat burna parmak olayları normal mi? ihaleye giren firmalar ne düşünür bu konuda? Sence etik mi, İstifa etmeyi düşünüyormusunuz? İhale de, proje de sorun yok.

Bu kadar mı cevabınız? İhale de proje de sorun yok.

Çin seyahati ? İhale de proje de sorun yok.

İş yaptırdığın adamın karşısında ayak üstüne ayak atıp oturmuşsun, adamı diz çöktürür gibisin. Ayakkabının tozunu mu alıyordu? İhale de proje de sorun yok.

--

--

Fulu bırakılması Başkanımıza zarar verir

Belediye Başkanımız Burhanettin Çoban bu İmaret Camisi Aydınlatma işi ve bağlantılı olarak Çin seyahati - müteahhit firma sahibi ile Fen İşleri Müdürünün aşırı samimiyeti nedeniyle soruşturma açtığını açıklamıştı.

Cumhuriyet Başsavcılığı da ihale dosyalarını istedi ve soruşturma başlattı.

Peki ne olması lazım böyle bir durumda?

İlk başta Belediye Fen İşleri Müdürü gezgin Hüseyin Öztürk’ün kimsenin kendisini açığa almasına meydan vermeden, izne ayrılmayı talep etmesi gerekmez miydi?

Soruşturmanın selameti açısından diye bir söz var ya...

İşte böyle durumlar için değil midir, o söz?

Gezgin kendi rızasıyla izne ayrılmıyorsa o zaman Belediye Başkanı Burhanettin Çoban’ın ‘ya izne ayrıl, ya da ben açığa alacağım’ demesi gerekmez miydi?

Gezgin ister o görevden ayrılsın, isterse ayrılmasın bizim açımızdan hiç önemi yok.

Demek ki Başkan Çoban dahil Belediyenin hiç bir ilgilisi bu durumdan haberdar değilmiş ki, o soruşturma Başkan tarafından açıldı.

Biz görevimizi yerine getirmişiz.

Ama böyle halen daha görevde tutmak ile, üstüne üstlük şımartırcasına davranmakla o soruşturmadan bir şey çıkmayacağının sinyalini vermiş oluyor Belediye Başkanı.

Bir hatırlatma yapalım.

Bir süre önce YÜNTAŞ Genel Müdürü Mehmet Sarlık tabanca ile vurulmuştu.

Bildiğim kadarıyla vuran kişi yakalandı.

Vurulmasının gerçek nedeni ve bu konunun arkasında neyin olduğu ile ilgili olarak kamuoyu tam bilgilenmedi diye düşünüyorum.

Bu ve buna benzer olaylar böyle netleştirilmeden fulu bırakılırsa, bunun en büyük zararı kuşkusuz Belediyemize ve Belediye Başkanımıza olacaktır.