ESNAFIN DURUMU…
Dün birçok esnafla sohbet ettim.
Çoğunluğu, işlerin kesat gittiğinden dert yanıyor…
Çok defa esnafın sıkıntılarını gündeme getirdim.
Her zaman esnafı destekledim.
Oysa esnaf bana her zaman kazık attı.
Şükrü’den aldığım yumurtaların yarısı kırık çıkınca, tavukların ince kabuklu yumurta yaptığını anlatıp, esnafın ne kadar haklı olduğunu anlatmışımdır.
Marangoz İhsan’a yaptırdığım dolabın, hiçbir zaman açılmayan kapağını açmak için yanından bir delik delip içine girdiğimde, kapının dekor olarak yapıldığını izah edip marangozu korumuşumdur…
Çünkü esnaf, bizim esnaf.
En son çamaşır makinesini Hasan Ustaya tamire verdik. Eve getirip çalıştırınca titreyerek yürümeye başladı makine.
Zamanla hızlandı.
Yani bin üzerine, kaplıcaya git.
Oto elektrikçisi Mevlüt Ustanın tamir ettiği farlar, şaşı bakıyordu trafikten ceza yemiştim…
Esnaf her zaman beni kazıkladı.
Ama ben onları destekledim.
Bir adet elektrik fişi lazımsa, Musap’ın dükkandan ben her zaman iki tane alırım. Bilirim ki birisi daha takarken sigortayı attırır…
Barbaros’un lokantada tavuk istemiştim. Masaya bacağı uzun tavuk gelince garsona nedenini sormuştum, garson yanıt vermişti: ‘‘Bu deniz tavuğu..''
Singerci Fahri’den dikiş iğnesi almıştım. Düğöe dikmeye kalkınca anladım deliği olmayan iğne sattığını…
Esnaf çok zaman kandırdı beni…
Ben yine de onları destekledim.
Yine destekliyorum.
Çünkü esnaf çok zor durumda…
Bereket parası tatmadan, dükkanını kapatan yığınla esnaf var…
Esnafı düşünmemek elde değil…
İktidar, piyasaya canlılık getirmeli, yoksa esnaf tükeniyor…
Seçim zamanı esnaf ziyareti yapıp, vaat vermekle olmuyor…
Önümüzde iki seçim var ve esnaf, bizim esnaf...
“Bir kez daha zor kanarız”, diyorlar..
Haberiniz olsun…
SERT DOKUNULMALI…
Hükümet “dağdakilerle mücadele, Meclis’tekilerle müzakere”yi tercih ettiğini defalarca açıkladı.
Mecliste bulunan BDP’liler hiçbir zaman yapıcı olmadı, bu önemli çağrıya kulak tıkadı.
Baştan beri iradelerini Kandil’e veya İmralı’ya ipotek ediyor görüntüsü verdiler ve barışa çözüm getiremediler…
Meclis’e gelin, sorunlarınızı müzakere edelim, tartışalım konuşalım denildiğinde İmralı’yı öne sürdüler, Öcalan’a sayın, teröriste gerilla dediler. Kendi iradeleriyle hareket edemeyeceklerini belirttiler.
Kendilerini alenen suç işleme özgürlüğüne sahip gibi göstermeye kalktılar.
Yasaları çiğnediler, dağdaki teröristlerle sarmaş dolaş oldular, bebek katilinin heykelini dikeceğiz dediler…
Sonra meclise gelip, utanmadan barış ve demokrasi nutukları attılar…
Bunlarda devekuşu sendromu var…
Uç denildiğinde deveyim, koş denildiğinde kuşum diyenler gibi..
Silahlı mücadeleyi benimsiyorsanız dağa çıkın, terörist olduğunuzu bilelim denildiğinde, biz barış ve demokrasiyi benimsiyoruz dediler…
Böyle bir Türkiye yok!
Ok yaydan çıktı…
Dokunulmazlıklarını kaldıracağız dedikten sonra, mutlaka kaldırılmalı, bunlar daha şımarmadan…
Verilen bu karar fazla tartışılmadan çıkartılmalıdır.
Devlet otoritesi tesis edilmelidir…
1994’te dokunulmazlıkların kaldırılmasının iyi olmadığını herkes gördü, ama:
Aradan 18 sene geçti, bunlar daha da azdı. BDP’liler kendilerini suç işleme imtiyazına sahip, kanunları çiğneyen bir kesim olarak görmeye başladı.
Dünkü meclis gurup toplantılarında, ortamı gerdiler, ateşle dans ettiler.
O ateş bunları yakmazsa, teröristler daha fazla imtiyaz isteyeceklerdir.
İktidar ve MHP iradelerini beyan ettiler; Dokunulmazlıklar kalkacak.
Bu karar, bir ayağı mecliste bir ayağı dağda olanlara ders olacaktır..