15 Eylül Lenfoma ve Prostat Kanseri Farkındalık Günü

Vücudumuzun değişik bölgelerinde bulunan ve bulaşıcı hastalıklara karşı direncimizi sağlayan lenf bezleri, bağışıklık sistemimizin önemli bir bileşenidir. Lenfoma ise lenfoid dokularda doğal olarak bulunan lenfosit adlı hücrelerden gelişen kötü huylu lenf bezi hastalığıdır. Genel olarak 80’den fazla alt tipi olan Lenfomalar başlıca iki tiptir; Hodgkin tipi(Lenfomaların yaklaşık %15’ini oluşturur) ve Hodgkin dışı(Lenfomaların yaklaşık %85’ini oluşturur).Lenfomanın görülme sıklığı erkeklerde yüz binde 6.9 iken kadınlarda 5,2’dir. Sebebi kesin olarak açıklığa kavuşturulamamıştır. Ancak araştırmacılar bazı risk faktörlerini belirlemişlerdir. Risk etkenleri şu şekilde sıralanabilir; yaş(vakaların çoğu 60 ve üzeri yaşta görülmektedir.), cinsiyet(genel olarak erkeklerde daha sık görülür ama bazı alt tiplere kadınlarda daha çok görülmektedir.), ırk-etnik köken ve coğrafya(beyaz ırkta daha çok rastlanır ve bazı türleri dünyanın birtakım bölgelerinde yaygın görülen enfeksiyonlarla ilişkili olabilir.), aile öyküsü(birinci derece akrabalarda Lenfoma varsa riskin arttığı kabul edilir.),bazı kimyasallara ve ilaçlara maruz kalma(benzen ve yabani ot,böcek ilaçları gibi kimyasalların riski arttırdığı düşünülmektedir.),radyasyon(her türlü radyasyona maruz kalanlarda riskin arttığı görülmüştür.),bağışıklık sisteminin zayıflığı, otoimmün hastalıklar(Romatoid artrit, sistemik lupus eritematozus, Sjögren hastalığı, çölyak hastalığı ve diğer bazı otoimmün hastalıklar risk artışı ile ilişkilendirilmiştir.),bazı enfeksiyonlar,vücut ağırlığının fazla olması, meme implantları(Nadir olmakla birlikte, meme implantı olan bazı kadınlarda bir tür anaplastik büyük hücreli lenfoma (ALCL) geliştiği gözlemlenmektedir.)

Lenfomanın tipine ve vücutta nerede olduğuna bağlı olarak birçok farklı belirti ve semptom görülebilir. Bazen büyük boyutlara ulaşıncaya kadar herhangi bir belirti ortaya çıkmayabilmektedir. Genel olarak belirtiler şu şekilde sıralanabilir; bacaklarda ve bileklerde şişkinlik, karın ağrısı ve karında şişkinlik, gece terlemeleri ve ateş, iştah ve/veya kilo kaybı, titreme, normal olmayan kaşıntı, bitkinlik, acı veya normalde olmayan fiziksel his, normal olamayan yorgunluk/enerji kaybı, geçmeyen öksürük, nefes darlığı, bademciklerin şişmesi ve baş ağrısı. Bu belirtilerin bir ya da birkaçının olması mutlaka Lenfoma anlamına gelmez ama bu şikâyetler hissedildiğinde hekime başvurmakta yarar vardır. Maalesef erken tespiti için kabul edilmiş bir tarama metodu yoktur. Bu yüzden belirtisi olabilecek şikâyetlerin özellikle risk grubuna göre iyi değerlendirilmesi gerekmektedir. Hastalığın türlerine göre farklı tedavi yöntemleri uygulanmaktadır.

Lenfoma’ya dikkat çekmek ve bilinç oluşturarak erken tespit ve tedavisini sağlamak amacıyla 15 Eylül Dünya Lenfoma Farkındalık Günü olarak belirlenmiştir. 15 Eylül aynı zamanda Prostat Kanseri Farkındalık Günü’dür.

Prostat kanserinin sebebi kesin olarak bilinmemekte ancak yaş ilerledikçe risk artmakta ve diğer kanser türlerinde olduğu gibi birinci derece akrabasında prostat kanseri görülenlerin yakalanma oranı daha yüksek olmaktadır. Bunlara ek olarak kötü beslenme alışkanlıkları da ( doymuş yağlar ve kırmızı et ağırlıklı, sebze- meyve azınlıklı beslenme) prostat kanseri riskini arttırmaktadır.

Erken evrede hiçbir belirti vermeyen prostat kanseri, kanser dokusu büyüdükçe; sık idrara çıkma, gece idrara kalkma, kesik kesik idrar yapma, idrar yaparken zorlanma ve ağrı hissetme, kanlı idrar ve kanlı meni, ereksiyon sorunu gibi şikâyetlere yol açabilir. Kanserin, kemiklere yayılımı olmuşsa kalça, sırt(omurga), göğüs(kaburga) ağrıları da görülebilir. Bu şikâyetlerin olması prostat kanseri olduğunu göstermemekle birlikte bir ipucu olabilir. Bu yüzden bu şikâyetlerden herhangi birisi görüldüğünde mutlaka bir hekime danışılmalıdır. Prostat kanseri riskini azaltmak için, bütün kanser türleri için geçerli olan, sağlıklı beslenme ve fiziksel aktiviteye önem verilmelidir. Birinci derece akrabalarda bu kanser türü görülmüşse riskli gruba girileceğinden 40 yaşından itibaren, risk grubu dışındaki erkeklerin de 50 yaşından itibaren düzenli olarak üroloji hekimine giderek muayene olması erken teşhis için önemlidir. Her 10 prostat kanseri vakasından 6'sı 65 yaşından büyük erkeklerde görülmektedir. Ayrıca yukarıda saydığımız şikâyetlerden en az birisi mevcut ise hemen hekime başvurup gerekli tetkiklerin yapılması sağlanmalıdır.

Erken tanı ve tedavi hayat kurtarır prensibiyle, risk grubunda olanların taramalarını aksatmamalarını, hem Lenfoma hem Prostat Kanseri için yukarıda saydığımız belirtileri göz ardı etmemelerini öneriyor, esenlikler diliyorum.

Uzm. Dr. Serhat Korkmaz

İl Sağlık Müdürü

Editör: Haber Merkezi