PİRUS ZAFERİ ve REFERANDUM

16 Nisan referandumundan 2 bin 300 yıl önceydi.

MÖ 279-280 yılları arasında Grek kolonisi Tarentum Kralı Pirus, gözü karalığı ve savaş yeteneğiyle Romalıları önce Heraklia savaşında yenmişti. Zafere rağmen kendisi de oldukça fazla askerini kaybetti. Ancak, hesapta olmayan bir şey oldu. Romalılar yenilmelerine rağmen çok inatçı ve dirençli çıktı. Üstelik, yarım adanın güneyindeki İtalik’ler de Pirus’un hesapladığı gibi ona değil, Romalılara katıldı. Dahası Romalılarda Pirus’un sahip olmadığı kadar insan kaynağı vardı. Kayıplarını anında telafi edebiliyorlardı.

Küçük çaplı çatışmalardan sonra iki ordu arasındaki ikinci büyük savaş Askulum’da meydana geldi. Pirus’un ordusunda o zamanın en etkili askeri gücü olan filler vardı. Romalılar ise daha çok kalabalık bir gerilla ordusu gibiydi. Romalılar, Pirus’un asıl gücü görünen unsurları yanı filleri hedef aldılar. Attıkları kızgın oklar ve uzun mızraklarıyla filleri kızdırıp panikletmeyi başardılar. Dev cüsseli hayvanlar etraflarındaki herkesi ezmeye başlayınca Pirus da büyük kayıp verdi. Zor bela da olsa Romalıları püskürtmeyi başardı ve ‘meydan’daki zaferi kazandı. Ancak 50 filin desteklediği ordusunun tamamını ve 25 bine yakın askeri ile birlikte birçok komutanını da kaybetmişti. Savaşı kazanmıştı kazanmasına lakin, yanında koskoca ordudan arta kalan üç-beş kişiden fazlası kalmamıştı.

Kısacası kazanmak uğruna birçok değerini kaybetmişti..

Bu tarihi olay, Antik Yunanlı tarihçi Plutark’ın aktardığına göre, Pirus’un savaşı kazanırken -ordusunun büyük bölümünü kaybetmesinin üzüntüsü- ile söylediği ve onu tarihe geçirecek şu sözleri ile tarihe geçti: ‘’Bir zafer daha kazanırsam, tamamen biteceğim.’’

* * *

Bu tarihi hikayeyi niye anlattım. Siyasi literatürde bu olaya atfen, benzer şekilde kazanılan mücadelelere Pirus zaferi denir. Bir çoğunuz mutlaka bu tabiri duymuş yada okumuşsunuzdur. Her galibiyet aslında zafer olmayabilir, bazen bu bir sonun habercisi dahi olabilir.

Neticede daha dün, yani çok değil daha bir gün önce bu hikayeyi günümüze uyarlayabileceğimiz bir referandum yaşadık. 16 Nisan itibarıyla Türk siyasi tarihinin belki de en önemli kararlarından birisinin alındığı, yaklaşık 200 yıldır bir türlü çözülemeyen Hükümet sistemimiz 6 aylık bir süreç sonunda oylandık ve çok az bir farkla Evet cephesi, dolayısıyla bunu en çok isteyen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve destekçileri kazandı. Hayır diyenler ise ilk başladıkları günün çok ilerisinde % 48,6 lık bir oy oranı ile kaybettiler.

Seçim sonucu Evet bloğunu destekleyenler, adeta bir zafer kazanmışçasına kutlamalar yaptılar. Sayın Cumhurbaşkanı da ilk açıklamasında; "Bu neticeyi küçümsemeye gayret edenler var. Boşuna uğraşmayın, atı alan Üsküdar’ı geçti" diyerek olayın kesin bir zafer olduğunun altını çizdi. Çok fazla bir özeleştiri yapmadı. Sonuçtan gayet memnun olduğu izlenimini vermeye çalıştı.

Fakat, kendisi ne kadar memnunmuş gibi görünmeye çalışsa da, durum kendisi için o kadar iç acıcı görünmüyor. Atı alan Üsküdar’ı geçti geçmesine ama, başta Sayın Cumhurbaşkanının ikamet ettiği Üsküdar dahil, ömrünü verdiği İstanbul dahil, Hükümet sistemini inşa ettiği Ankara dahil birçok bölgede seçimi kaybetti. Büyükşehirlerde, kent yoğunluğunun yüksek olduğu kesimlerde, okumuş, yazmış, düşünce insanlarının yaşadığı birçok yerde, çok iyi hizmetler yapmış olmasına rağmen kaybetti.

Bu sonuçlarda gösteriyor ki, 2019 Cumhurbaşkanlığı seçiminde Türkiye’nin yeni siyasi yapısı ona kolay kolay bu yetkiyi vermeyecek şekilde değişmeye başlamış.

Bu gidişatın sonu –maalesef- kendisi için mutlu sonla bitmeyebilir.

Bu nedenle bu sonuç Sayın Cumhurbaşkanı dahil birçok kişi için bence bir zaferden ziyade, Türk Siyasi hayatı için birçok aktörün sonunu başlatan bir hadisedir. Kesin olarak ne Evet kazanmıştır, nede Hayır kaybetmiştir. Millet ince bir çizgide ciddi bir siyasi mesaj vermiştir.

Bundan sonrası için Türk siyasi hayatı, yeni aktörlere, yeni politikalara gebedir.

16 Nisan itibarı ile, toplumdaki bu değişimi fark eden, kendini yeni sisteme ilk adapte edenlerin yolu sonuna kadar açık olacaktır.

Yok buradan gerekli dersleri çıkartamayanların sonu ise, Pirus’tan farklı olmayabilir.

Millet herkese ayarı verdi, herkese bir mektup yazıp sandığa attı.

Milletin yazdığı mektubu iyi okumak, iyi anlamak gerekir.

Editör: Haber Merkezi