“Kıbrıs Barış Harekatını gerçekleştirenlere minnettarız.”

Saadet Partisi Afyonkarahisar Merkez İlçe Başkanı Orhan Arslan, haftalık basın toplantısında yaptığı açıklamada;

“Kıymetli hemşehrilerim hepinizi hürmetle selamlıyorum, Esselamü aleyküm.

KIBRIS BARIŞ HAREKATINI GERÇEKLEŞTİRENLERE MİNNETTARIZ.

Bugün 20 Temmuz 2020 Pazartesi. Bundan 46 yıl önce, Kıbrıs’ta akan kan ve gözyaşını durdurmak, adada barışı tesis etmek için 20 Temmuz 1974’te Kıbrıs Barış Harekâtı yapılmıştır. Kurucu ve ortağı olduğu devletten dışlanan Kıbrıs’ı hedef alan baskı, terör ve insanlık dışı sindirme hareketlerine son veren Barış Harekatı, Kıbrıs halkının geleceğe umut ve güvenle bakmasını sağlamış ve Doğu Akdeniz’de barış ve istikrarın temelini atmıştır. O gün zor şartlar altında Kıbrıs’lı kardeşlerinin yanında olan Türkiye Cumhuriyeti, ahdi ve tarihi yükümlülükleri doğrultusunda her zaman ve her koşulda Kıbrıs davasının arkasında durmaya devam edecektir. Unutulmamalıdır ki Kıbrıs, ülkemiz için bir yük değil, güvenliğimiz için son derece elzemdir. Ne AB ne de başka sevdalar için asla feda edilemez. Bu bilinçle ile Kıbrıs Barış Harekatı’nın 46. Yıl dönümünde, merhum Erbakan Hocamız ve merhum Bülent Ecevit başta olmak üzere, harekatta emeği geçenleri ve şehitlerimizi rahmetle anıyor, Kıbrıs davamızın tavizsiz devam ettiği bir süreç temenni ediyoruz.

SAADET PARTİMİZ 19 YAŞINDA.

Bugünün bizim için bir başka önemi daha var. Bugün Saadet Partimizin 19. Kuruluş yıldönümü. Yaşanabilir bir Türkiye, Yeniden Büyük Türkiye ve Yeni Bir Dünya idealimizle çıktığımız yolda azimle, inançla ve heyecanla yürümeye devam ediyoruz. Önce ahlak ve maneviyat düsturuyla ülkemizde ve tüm dünyada sevgi ve kardeşliği, adaleti, insan haklarını, refah ve kalkınmayı sağlamak için var gücümüzle çalışıyoruz. Saadet Partimizin kuruluşunun 19.yılının hem camiamız hem de milletimiz için hayırlar getirmesini temenni ediyoruz.

SEVİNCİMİZİ KURSAĞIMIZDA BIRAKMAYIN.

Ayasofya Camii’nin açılışı için memnuniyetimizi v geçen hafta dile getirmiş, imzası olanlara teşekkür etmiştik. Ancak sonradan yapılan açıklamalar bizleri endişelendirmiştir. Namaz vaktinde camii olacakmış, resimler perdelenecekmiş, ondan sonra turistler ziyareti için resimler açılacakmış. Bu kabul edilebilir bir durum değildir. Bir defa bu durum vakfiye şartına uygun değildir. Vakfedilirken cami olarak vakfedilmiştir, cami olarak kullanılmalıdır. Resimlerin üstü kalıcı olarak kapatılmalı, cemaate yetişemeyen insanlar sonradan cami içinde namazını kılabilmelidir. Turistler gelecekmiş ziyaret edecekmiş etsinler. Binayı yıkmıyoruz bina orada. Sadece resimleri kapatacağız o kadar. Eğer söylenildiği şekliyle açılacak olursa bizden çok turistlerin işine gelecek. Çünkü sabah 06.00’da açılıp akşam 23.00’da kapanacağı düşünüldüğünde 17 saat açık kalacak.5 vakit namazın toplam süresi tesbihat ve dua toplam iki saattir. 2 saat namaz için, 15 saat turist için açık olacak. Yapmayın. Doğru bir iş yaptınız sulandırmayın.

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ KADINI ŞİDDETTEN KORUMA AMAÇLI DEĞİLDİR. İPTAL EDİLMELİ.

Bugünlerde konuşulan bir diğer gündem konusu ise İstanbul Sözleşmesi. Biz daha önce defalarca dile getirmiştik. Bu sözleşmenin amacı kadını korumak değil, başta aile olmak üzere bizi biz yapan değerlerin tamamını yok etmektir. Bu sebeple sözleşmenin iptal edilmesini istiyor, bu yönde atılacak adımları destekliyoruz. Şunu da belirtelim ki kadına yapılan şiddete karşıyız ve bunun önüne geçmek için yapılan çalışmaları da destekleriz. Bu konuda şiddete sebep olan bütün etkenleri göz önünde tutan bir anlayışla hareket etmemiz gerektiğini de belirtmek isteriz.

SUNİ GÜNDEMLERDEN BİR AN ÖNCE ÇIKALIM, ASIL GÜNDEM EKONOMİ.

Aslında ülkemizin asıl gündemi işsizlik, geçim sıkıntısı yani ekonomi. Bu yüzden bizim en çok üzerinde konuşmamız gereken ve acilen çözüm için harekete geçmemiz gereken konu ekonomi olmalı. Bugün esnafımız ayakta duramaz halde. Kira, prim, faturalar ve ev giderleri karşılayamıyor. Esnafın desteğe ihtiyacı var, faizli krediye değil. bu ay bir de MTV ödemesi var. İşçimiz asgari ücretle bile geçinemezken şimdi ücretsiz izine çıkartılarak 1170 tl ile geçinmek zorunda. Şimdi bu süre bir yıl daha uzatıldı. Çalışanı işten çıkartmak yasak ama ücretsiz izne çıkartmak serbest. Çiftçimiz zor durumda. Niğde’de patates üreticileri patatesleri yollara döküyor. Hani geçen yıl Suriye’den ithal ettiğiniz patatesler şimdi yollara dökülüyor. Bu gidişle bir sonraki yıl üretim daha da düşer, fiyatlar yükselir. İthal etmek yerine kendi çiftçimizi desteklememiz gerekir. Adıyaman tütünü yasak Amerikan tütünü serbest. Böyle bir uygulama olur mu? Çay üreticisi zor durumda. Neredeyse geçen yılla aynı fiyat. Maliyet artıyor alım fiyatı aynı. Urfa’da çiftçinin elektiriği kesiliyor, mahsuller yanıyor. Konya’da binlerce dekar tarım arazisi maden sahası denilerek istimlak edilmeye kalkılıyor. “bir karış ekilmedik yer bırakmayacağız” diyorsunuz, böyle ekilecek araziler? Çiftçi para kazanamazsa eker mi? Allah rızası için aklınızı başınıza alın. Çiftçinin maliyetlerini düşürün, ürününe destek verin. Gıda olmazsa olmaz bir sektördür.

ÇİFTÇİMİZİ DESTEKLEYELİM, KÜRESEL ŞİRKETLERİ DEĞİL.

Biz gıda sektörünü kendi çiftçimizle, kendi mühendisimizle geliştirmek zorundayız. Aksi takdirde sağlığımız da, neslimiz de risk altındadır. Bu çerçevede baktığınız zaman tüm dünyada sürekli tarım politikaları değişmekte ve değişen tarım politikalarının küresel sermayeye hizmet ettiği görülmektedir. Gıdada küresel şirketlerin ağırlığı giderek artarken, Meclis’te bu şirketleri yakından ilgilendiren torba yasa geçtiğimiz günlerde TBMM’den sessiz sedasız bir şekilde geçirildi. İktidar partisinin 11 farklı kanunda 34 maddelik değişiklik yapılması için hazırladığı torba yasanın en kritik bölümünde Gıda Bilim Kurulu oluşturulması ve gıda güvenliğini tehlikeye atacak açıklama, haber ve yayın yapanlara 50 bin liraya kadar ceza kesilmesi bulunuyor. Ucu açık ifadeler sebebiyle birçok meslek örgütü ve gıda uzmanının tepkisini çeken yasayla birlikte faaliyete başlayacak olan Gıda Bilim Kurulu’nun kimlerden oluşacağı ve gıda güvenliğinin nasıl inceleneceği konusu endişe oluşturdu. Gıda ve tarım konusunda karnesi zayıf olan iktidar partisinin, zehir saçan şirketlere Türkiye’de birçok imkân sağladığı bilinirken Bill ve Melinda Gates Vakfı ile Tarım ve Orman Bakanlığı’nın imzaladığı protokolün gizliliğini koruması da akıllarda soru işareti oluşturuyor. Allah sonumuzu hayretsin.

ESNAFA SAĞLAM BİR SÖZ VERİN VE TEZGAHLARINI İÇERİ DE AÇMASINA MÜSAADE EDİN.

Son olarak Katlı Pazar Yeri’nin üst katları tekstil firmasına verildi. Sebze meyve esnafı, zeytinci esnafı açık alanda tezgah açıyor. Dolayısıyle havada uçuşan zerreler tezgahtaki ürünlerin üzerine düşüyor. Bu yetmezmiş gibi geçen hafta bir de önünde kazı çalışması yapılıyor. Esnafı düşünmüyorsanız bari vatandaşı düşünün. O tozdan oluşacak bir rahatsızlıktan siz vebal altında kalırsınız. Ayrıca esnafın çoğunluğu ‘bizi buradan kaldıracaklar’ diye düşünüyor. Bu konuda sağlam bir söz verin. Esnafın içeride tezgah açmasına da izin verin.

Bu düşüncelerle hepinize teşekkür ediyor sağlıklı ve huzurlu günler diliyorum.”

Editör: Haber Merkezi