Doç. Dr. Turan Akkoyun, üniversite gençliğine Quantumist bakışı yazdı

Yüksek öğrenimin gençliğinin dinamikleri ve meseleleri fikir ve bilim cephesinden değerlendirilmeye devam etmektedir. Ankara'da yayınlanan Yerli Düşünce Dergisi 2019 Eylülünü bu konuya ayırarak "Medeniyetimizin Sırrı İlimdir" başlıklı özel bir sayı hazırlamıştır. Dosyaya "Üniversite Gençliğine Quantimist Bakış" başlıklı makale ile katılan Afyon Kocatepe Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Turan Akkoyun, konunun hassasiyetine biaen şu hususlara yer vermiştir:

Türkiye'nin üniversite öğrenci mevcudu, birçok devletin nüfusunu aşan bir rakamı işaret etmektedir. Her ailenin bir şekilde, üniversite gençliğiyle bağlantısı bulunmaktadır. Genellikle giriş sınavı aşamasında, sınava dair teknik meselelerde ve mezuniyet törenlerinde gündemde geniş bir yer işgal etmekle birlikte, özelde geçmişe ve geleceğe dair birçok bilinmez ile belirsizliği barındıran, bilinir ve belirli hale getirildiğinde hayat standartlarını değiştiren bir dönemin zaman dilimidir: Yüksek öğrenim süreci.

Gelişim, mutluluk, huzur, başarı ve zenginlik ile ilişkili quantimist duyguların en fazla izlendiği, açığa çıktığı, harekete geçtiği bu süreçte; gencin önünde seçme durumunda kalacağı bir çok istikamet belirir. Tereddüt halinde süratle silinen bu istikametler, menzilini şekillendirir.

"Üniversite gençliği" ya da "yüksek öğrenim gençliği" kavramlarının ortak noktası "akademi" olarak düşünüldüğünde akla gelmesi gereken bilimdir, akademik çalışmadır, meslek sahip olmanın ötesinde bilim insanı olabilmektir. Doğrusu ve yanlışıyla, yanlış seçeneklerin arasında verilmiş doğruyu bularak akademik başarıyı gerçekleştirebilenler, ergenliğin bir kısmını yaşadıktan sonra yüksek öğrenim kapısına dayanmakta, tercihinde ısrarlı olmadığı takdirde kendine bir üniversite, fakülte, bölüm, sınıf ve sıra bulabilmektedir. Bilimden pay almak, faydalanmak, farkındalıklı bir katkı sağlamak pozitif sonuçlar elde etmek hususunda tarihî bir ifadeyle "kılıç hakkıyla" ilerlemek gerekmektedir. Bu hakkın enerji kaynağı ilk öğrenimden itibaren kazandığı okuma, anlama, değerlendirme, yorum yeteneğine, dikkat dağınıklığına olan mesafesine bağlıdır. Eğer bu tür yetenekleri kazanmamış, dikkat eksikliğine sahipse kendi hedefleri yerine kendisini hedefleyenlerin çekim alanına düşmektedir. Kendi hedeflerinde arkalarına bakmadan ilerleyebilmeleri için bilimin temeli zekalarının yanı sıra zayıf düşürücü, şahsiyet bozucu, maddiyatçı, ahlakî zafiyetlerden beslenen tuzaklarla baş edebilecekleri iradelerinin önü açılmalıdır. Hayatı "cep ve beden" kavramlarının varlığını inkar etmeden, daha yukarıdaki kavramların hizasına yükseltmelidirler.

Ömür ve içerisinde barındırdığı başarı bir sonuç değil tercihtir. Quantumist birey, hayat standardını bizzat kendisi tercih etmekte, belirlediği kadarını gerçekleştirebilmektedir. Yurt içinden yurt dışına, siyasetten ticarete, sanattan akademiye, sanayiden teknolojiye ve daha birçok alanda tercih etmediğini gerçekleştirebilen hiçbir kimse bulunmamaktadır.

Türk kültürünün temel direği aile hususunda gençlik gelenekçi çizgi hususunda bir tercih yapmakta çevresindeki rol kahramanları doğal akışı değiştirmektedir. Neslin sağlıklı devamı için yeni ailelerin tesisinde yüksek öğrenimde geçen zaman, yaşanan tecrübeler olumsuz tesirlerden uzak, müspet kırılmalar ise yaşam standardı engellerini aşmak zorundadır. Quantimist açıdan aile tesisi, belirsizlik yolculuğunda ilk başlarda gelmektedir.

Üniversiteye meslek sahibi olma amacıyla gelenler daha adım atar atmaz bölümünün istihdam imkanını öğrendikten sonra çoğunlukla enerjisini yitirmektedir. Bu husus, bazı istisnalar haricinde her yüksek tahsil gencinin zihnini meşgul etmekte, ekseriyetle kendilerini olayların akışına bırakmaktadırlar.

Belirsizliğin programlanması üzerinden yürüyen quantumun yolu, sahiplendiği kavramın aksine belirliliktir. Bireyin kendisini belirlemesi, belirsizlikleri fırsata çevirmesidir. Yoksa başıboş bir yaşam ve beklenti, asla değildir. Belirsizliğe dayanan quantumun yönlendirici gücünün ve enerjisinin peşine takıldıklarında aslında belirsizliklerin büyük kapılar açtığı sonradan anlaşılabilmektedir.

Temele bilim yerleştirildiğinde ülkenin, devletin önündeki engellerin, engellemelerin aşılması yolu da kendiliğinden inşa edilmeye başlar. Zira o yoldan ilerleyen gençlik ortalama olarak yarım asır sonrasının güzergahını da kendiliğinden şekillendirecektir. Üniversite bilim yuvasıdır. Öğretim elemanlarından genç öğrencilerine kadar bilimle uğraşmalı, gençleri hayata hazır hale getirmeli, binlerce yıldan beri Türk Kültürü ve İslam medeniyetine karşı proje üstüne proje üretenler karşısında küresel ölçekte kabiliyet kazandırmalı, yabancı üniversitelerin ortaya koyduğu bilimsel verilerden yararlanabilmeli, dünya çapından bir vizyona ulaşmalıdır.

Üniversitelerde eğitim-öğretim faaliyetlerinin, bilimsel çalışmaların, bilim insanlarının önü tıkanmamalı, gündelik siyasete ve makam sevdasına kurban edilmemelidir. Bilim adamları ile onların tedrisinden geçmeye kendisini adamış gençliğin ortaya koyacağı eserler, sadece bir kuşağa değil gelecek nesillere de yol gösterici, aydınlatıcı olacaktır. Bilimsel çalışmalardan elde edilecek çalışmaların etkisinin nereye kadar uzanabileceğini önceden kestirmek mümkün olamamaktadır.

Bilimle bağdaşmayan, çağı okumaktan uzak bir anlayış, çatışmacı, kavgacı, şiddet odaklı, etnik tuzaklar yüksek öğrenim kadar Türklüğün de geleceğini tehdit etmektedir. Şartların ağırlığı, olumsuzlukların mahiyeti ne kadar büyük olursa olsun quantimist bakış hepsini etkisiz kılabilmekte, saf dışı edebilmektedir.

Bilimin ıskalanması hayatın ve istikbalin ayaklar altına alınmasıdır. Bu sadece bir kişinin, milletin, ülkenin değil tüm dünyanın ıstırabıdır. Beşeriyetin birkaç yüzyıldır yaşananlarla geldiği noktadaki problemlerinin tek alternatifi, barış, sevgi temelli, teşkilatlı bir şekilde Hakk'ın yanında mücadeleci, bağımsızlığından asla vazgeçmeyen, başkalarının özgürlüklerini zedelemeyen, pes etmeyen, hedefleri belirgin bireylerden mürekkep bir toplumun yaşam tarzı yani Türk kültürüdür. Hakk'a inanmış bir yürüyüşün kesintiye uğraması mümkün değildir. Bilimin kıskacında yürüyen üniversite gençliği, sıkça karşılaştığı menfaatperest, anlık kazanımlı sahte rol kahramanları yerine ezelden ebede koşturup giden Oğuz Kağan, Kürşad, Hz. Ömer, Tonyukuk, Yüknekli Edip Ahmet, Alparslan, Yunus Emre, Kadınana, Devlet Hatun, Ulubatlı Hasan, Genç Osman, Şemseddin Sami, Seyit Onbaşı, Mehmet Akif, Gördesli Makbule, Dündar Taşer, Atsız, Necip Fazıl, Osman Yüksel Serdengeçti, Erol Güngör, Seyyid Ahmed Arvasî, Fuat Sezgin gibi farklı nitelikli hakiki erenleri kalbinde hissettiğinde, hiçbir fevkaladelik hissetmeden "kahramanların yalnızlığı" doğrultusunda tarihi değiştirmeye, milletinin ocağına farkına varmadan birkaç odun daha atarak ateşini harlamaya devam edecektir.

Quantumist bakış, doğru kaynaktan beslenen çalışmanın netleştirdiği güzergahta beşeriyetin güvenilir bir güzergahıdır. Her bireyin bütün rol kahramanlarını ya da hepsinin aynı rol kahramanını veyahut her rol kahramanın bütün bireyleri aynı şekilde benimsemeleri ve etkilemeleri quantimist belirsizliğe aykırı bir durumdur. Benzer belirsizlikler içinde boğuşmuş niceleri Kur'an-ı Kerim'i dinlemiş ancak bir kişi Hz. Ömer olabilmiştir. Aynı şekilde yüzlerce Türk genci Kudüs'ün düşmesi karşısında İttifak devletlerinin sevincine şahit olmuş ama bir kişi Akif olabilmiştir.

Birey her zaman tek başınadır. Türkler bunu yalnızlık olarak algılamaktadır. Yalnızlıklarına rağmen antik devirlerden beridir varlıklarını sürdüren birkaç toplumdan birisi olmuşlardır. Bu sebeple "koyun" benzetmesinden rahatsızlık duymamışlar hatta o isimlerle bir çok devlet tesis ederek dünyaya nizam verme mefkuresini benimsemişlerdir. Belirsizlik gelecek algısıyla alakalıdır. Anında sağlıklı ve verimli değerlendirilmesi yarınları kendiliğinden şekillendirir. Bir ailenin yeni doğmuş çocuklarının gelecekteki konumlarını bilmesi, tespit etmesi uzak bir ihtimal olmasına rağmen ilk yapacağı iş onlara yaşam tarzına uygun isimler vermesidir. An değerlendirilince verilen, "Turgut, Korkut, Yusuf Bozkurt" isimlerinin yarınlarındaki yolculuğu da başlar. Hayatın her anında belirsizlikler kol gezmektedir. Üzerine yüründükçe insandan uzaklaşan belirsizlik, arkada belirli ve gıpta ile bakılan bir mazi bırakmaktadır.

Tam 100 yıl evvel Mustafa Kemal Paşa'nın Bandırma Vapuru ile Anadolu'ya geçişinde başlangıç itibariyle acaba kaç kişi yakın ve uzak gelecekteki belirsizliklerin ortadan kalkarak aydınlık bir geleceğin yolculuğunu görebilmişti. Quantimist bakışla bir hususun daha önce başarılmış olması, onun yeniden başarılabileceğinin açık delilidir. Bir hususun başarılamamış olması ise onun asla başarılamayacağı anlamına gelmemektedir. Onu, şu anda çok da bir şeye benzetilemeyen gençlerimizin başaramaması için herhangi bir sebep yoktur. Zaman bunun örnekleriyle doludur. Ancak her türlü medeniyet hamlesinin bilimsel ortam ve özgür düşüncenin eseri olduğu gerçeği göz ardı edilmeden gençlik politikaları üretilmesi şartıyla.

Editör: Haber Merkezi