Demirel: “Vatandaş borçlanarak yaşıyor.”

MHP Afyon il başkanı Raşit Demirel, haftalık basın toplantısında:
“Diyanet işleri Başkanlığı 2016 yılı fidye miktarını 15.00 TL olarak açıklamıştır. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Başbakan iken sürekli vatandaşlarımıza en az üç çocuk diye seslenmişti. Sayın Erdoğan’ı dinleyip de üç çocuk sahibi olan askeri ücretli bir ailenin geçim standardını İslami kurallara göre birlikte inceleyelim. Bir kişinin bir günlük iaşesi 15.00 TL. Beş kişilik bir ailenin bir günlük iaşesi 75.00TL. Bir ayda 30 gün olduğundan hareket edersek, beş kişilik bir ailenin bir aylık iaşesi 2250 TL ediyor. 1300 TL aylık alan asgari ücretli bir vatandaşımız her ay, bir diğer aya 2250-1300= 950 TL Borçlu giriyor. Asgari ücretli kardeşim İstikrar var mı? Hayır. İstikrarın sürdüğü bir şey var mı? Evet var. Nedir? Terör. Her gün birkaç vatandaşımızı istikrarlı bir şekilde teröre kurban veriyoruz.
 
Değerli Basın Mensupları;
Her gün çevremizden bir arkadaşımızın Cumhurbaşkanına hakaretten yargılandığını duyuyoruz. Belki hayatları boyunca hakim ve savcı karşısına çıkmamış kişiler Cumhurbaşkanına hakaretten savcı ve hakim karşısına çıkmaktadırlar. Bu ülkede hakim ve savcılar ya uyduruk paralel davalarına bakmakla meşguller yada Cumhurbaşkanına hakaret davalarına bakıyorlar. Hiçbir dönemde Cumhurbaşkanına hakaret davası bu kadar yüksek sayıda olmamıştır. Dava sayısının bu kadar yüksek olmasının nedeni araştırıldığında Cumhurbaşkanının anayasal sınırları içerisinde kalmayıp siyasi bir partinin lideri gibi davranmasından kaynaklandığını görmekteyiz. Ülke terör belasından kan gölüne, yerleşim yerleri de viraneye dönmüşken Cumhurbaşkanının sürekli siyaset yapması haklı olarak Türk Milletini rahatsız etmektedir. İkinci vesayetli başbakan Binali Yıldırım’ın kurduğu cümlelerin iki lafından biri, başkanlık sistemi üzerinedir. Hükümet neredeyse terörün sebebi olarak başkanlık sistemini göstermektedir. Geçenlerde Başbakan Binali Yıldırım'ın "Anayasa ne söylerse söylesin Cumhurbaşkanımızın fiili olarak sorumluluğu doğmuştur" derken bir şeyi gözden kaçırmaya çalışmaktadır. Cumhurbaşkanı Erdoğan mevcut Anayasa’ya göre seçilmiş ve bu anayasaya göre de yemin etmiştir. Görev alanı da mevcut Anayasa’da çizilmiştir. Dolayısıyle Başbakan, bu sözleri sarf ederken anayasa suçu işlemiştir. Bu gün Anayasa ne söylerse söylesin diyen zihniyet, yarın millet ne derse dersin ben bildiğimi okurum diyebilecektir. Şimdi, Cumhurbaşkanına bundan önceki Cumhurbaşkanlarına gösterilen saygıyı bekleyeceksiniz ama diğerleri gibi Anayasal sınırlarda durmayacaksınız. Bu bir çelişki değil mi? Yine geçenlerde Cumhurbaşkanı, ‘Anneliği reddeden bir kadın yarımdır’ diye bir ifade kullanmış, kadınlık onurunu da incitmiştir. ‘Teröristler  büyükşehirlere bomba yüklü araçları birer birer sevk edip pusu kurarken Cumhurbaşkanı’nın  'Anneliği reddeden bir kadın yarımdır' diyerek hedef saptırması açıkça siyaset yaptığını göstermektedir.
 
Değerli Basın Mensupları;
Milliyetçi Hareket Partisi olarak AKP’ye terörle mücadelede desteğimiz sonuna kadar devam edecektir. Sayın Genel Başkanımız bu haftaki gurup toplantısında, TBMM'ye sevk edilen 'Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısına' destek vererek, gereğini eksiksiz yerine getireceğiz demiştir. Demek ki neymiş, MHP’nin fiili desteği devam ederek hukuki boyuta kadar ulaşabiliyormuş. Türk askerinin terörle mücadelede elini güçlendirmek ve bu mücadelesinde ihtiyaç duyduğu hukuki güvenceyi daha da güçlendirmek için elimizden gelen çabayı göstereceğimizden hiç kimsenin kuşkusu olmasın. Terör, er ya da geç layık olduğu çukurda can verecektir. Yeter ki AKP hükümeti mücadeleden taviz vermesin. Son zamanlarda yine silahlar betona gömülsün, gelsinler mecliste siyaset yapsınlar gibi lüzumsuz sözler sarf edilmeye başlamıştır. Sakın ola, hükümet terör örgütüyle görüşeyim, buluşayım, yeniden bir çözüm süreci başlatayım ihanetine heves etmesin.  Serok Ahmet Davutoğlu’nun sabık başbakan olduktan bir müddet sonra,  PKK’yla irtibat kurmaya çalıştığına dair ortada iddialar dolaşmaktadır. Eğer AKP ile PKK şu anda bazı kanallarda temas halindeyse, bilinsin ki, bu hıyanetin altından hiç bir zaman kalkamayacaktır. Bu söylentiler doğru çıkar, AKP ile PKK, Oslo’da ve Dolmabahçe sarayında olduğu gibi görüşmeye kalkarlarsa, şehit analarının ve şehit kanlarının hesabını sormakta asla tereddüt etmeyeceğiz. Bunun böyle bilinmesini istiyoruz.
 
Değerli Basın Mensupları;
Geçtiğimiz günlerde cumhurbaşkanı yanına eşini, damadını, torununu ve Dinayet işleri Başkanını da alarak özel bir uçakla Allahın  rahmetine kavuşan dünya şampiyonu Muhammed Ali’nin cenaze töreni için ABD’ye gitmiştir. Müttefikimiz olan ABD’nin cumhurbaşkanımıza protokol uygulanmadığına hepimizde üzülerek şahit olduk. Cumhurbaşkanının tabutun üzerine örtülmesi amacıyla Türkiye’den götürdüğü kabe örtüsünü, Muhammed Ali’nin akrabaları kabul etmedikleri gibi, Cumhurbaşkanının ve Diyanet İşleri Başkanının okumak istediği Kuran tilavetine de izin vermemişlerdir. Bu durum ülkem adını esef vericidir. Geçtiğimiz yıl kaybettiğimiz Dünya boks şampiyonumuz Merhum Türk boksörü Sinan Şamil Sam’ın cenazesine ne cumhurbaşkanı nede hükümet erkanı tarafından katılan olmamıştı. Keşke Merhum Muhammed Ali için gösterilen gayret, Türk boksörü, Dünya şampiyonu Sinan Şamil Sam içinde gösterilseydi.  Ama iki boksör arasında bir fark vardı tabi. Dünya televizyonlarında siyasi rant varken, Sinan Şamil Sam’ın cenazesine gidilse ne olurdu, gidilmese ne olur?  Zaten Sinan Şamil Sam’da Amerikalı değildi. Aslında sayın Cumhurbaşkanı ve AKP’nin bakan ve yöneticileri, şu günlerde ABD’ye giderken dikkatli olmaları gerekir. ABD’ye müttefik diye fazla güvenmesinler. Ne olur ne olmaz, şu sıralar ABD’ye pek gitmesinler. Oralarda fazla görünmesinler. Ortalık hele bir yatışsın. Yeni Başkan seçilinceye kadar oturun oturduğunuz yerde. Sık sık ABD’ye giderseniz, karşınıza neyin çıkacağını, kimin ne yapacağını bilemezsiniz. Hatırlatıyoruz. Bakarsınız İranlı kaçakçı ötüverir hepinizi ele verir sonra. Oralarda yandaş hakim ve savcı bulamadığınız gibi büyük bir skandalın faili olmaktan da kurtulamazsınız. Şansınızı fazla zorlamayın bence. 17-25 Aralık dumanının Okyanus ötesinden tüttüğünü cümle aleme göstermeyin. Bunu içeride becerdiniz. Müttefikimiz ABD’de savcılar ve hakimler farklı, demedi demeyin.”dedi.
 
Editör: Haber Merkezi