1710 yılında ilk kez inşa edilmiş olan bu önemli yapı, zaman içerisinde çeşitli dönemlerde yıkılarak yeniden hayat bulmuştur. 1844 yılında Sultan Abdülmecit ve 1905 yılında II. Abdülhamit'in emirleriyle gerçekleştirilen restorasyonlar, Mevlevihane'nin günümüze kadar ulaşmasını sağlamıştır. Konya'daki meşhur Mevlevihane'den sonra İslamiyet ve mevlevilik açısından ikinci sırada yer alan bu yapı, ziyaretçilere özgün bir tarih şöleni sunmakta.

Mevlevihane'nin mimari dokusu detaylı bir tasarımı barındırıyor. Semahane, kesme taş ile inşa edilmiş ve üzerinde Mevlevi sikkesi ile kitabeler ihtişamını koruyor. Mevlevihane içerisinde bulunan dede hücreleri ve avlunun merkezindeki şadırvan ise misafirlere huzurlu bir atmosfer sunuyor.

Renkli camlarıyla göz kamaştıran matbah ve çilehane bölümleri; camiin üzerini kaplayan merkezi kubbe, ışığı iç mekâna çekici bir şekilde dağıtarak görsel bir şölen oluşturuyor. Ayrıca semahaneni doğusunda yer alan ve kafesli pencereleriyle kadınlar için ayrılmış bölmeler ziyaretçilere Mevlevihanenin eşitlikçi yapısını da yansıtıyor.

Tözüm’ün “LİMONCU”su kim? Araziye beraber mi çökecekler? Tözüm’ün “LİMONCU”su kim? Araziye beraber mi çökecekler?

Tarihe tanıklık eden, sol tarafında yer alan türbede ise 12 ahşap sanduka huzur buluyor. Bu sandukalar Mevlevi şeyhlerine ait olup, Mevlana'nın torunları ve dönemin önemli Mevlevi büyükleri burada yatmaktadır. Tekke ve dergahların kapatılması sürecinde Afyon Müftülüğü tarafından kullanılan ve günümüzde de cami olarak hizmet veren Mevlevihane, ziyaretçileri geçmişten günümüze bir köprü oluşturarak, tarihi ve kültürel bir yolculuğa çıkarıyor. Öğrencilerin de düzenlediği geziler sonunda, bu eşsiz kültürel mirası keşfetme ve anlamlandırma şansı bulduğu gözlemlenmektedir. CEMİLE KAYTAN 

Editör: Afyon ZAFERİM