UNUTULMAYAN ÜVEY ANNELER

CAMİKEBİR MAHALLESİNDEKİ Ş.HANIM

Birçoğumuz üvey anneleri çok olumsuz tanır. Hep üvey anneleri mat eder. Hep kötüler. Had daha bu konuda yapılmış sinema filmleri, yazılmış romanlar vardır. Diyeceksiniz ki üvey babalar yok mu? Var elbette daha geçtiğimiz yıllarda televizyonlarda gösterilen Üvey Baba dizisi izleyenlerce çok tutulmuştu. Ben bu satırlarımla o acımasız üvey baba ve annelerden bahsetmeyeceğim. Diyeceksiniz ki hiç mi iyi üvey ana üvey baba yok mudur diye soracaksanız. Ben bu satırlarımla sizlere çok iyi tanıdığım birkaç ailedeki üvey annelerden alıntıları aktarmak istiyorum. Yalnızca burada bu kişilerin açık kimliklerini yazamayacağım çünkü kendilerinden bu konuda onay alamadım. Sadece baş harfleriyle hitap edeceğim elbette ki o kişiler kendilerini bilir ben bu konuda Ayhan Beyle bir zamanlar bir söyleşi yapmıştım diye hatırlarlar.

Yıllar önce eski yıllarda yoğurt pazarı üzerindeki kütüphane binamızda çalışırken tanıdığım N.Ç.isimli bir büyüğümle yaptığım sohbette benim de bir üvey anne elinde büyüdüğümü öğrenince kendisi de bir üvey anne tarafından yetiştirildiğini söyleyip şöyle anlatmıştı.

“Benim annem ben küçükken vefat etmiş. Babam mecburen evlenmek zorunda kalmış. Dinar’ın tanınmış bir ailenin dul kadını ile evlenmiş. Ben küçük yaşta ona önceleri bir anne olarak bakamadım. Kanadı kırılmış yaramaz bir çocuğun attığı sapan taşıyla yaralanmış bir kuş gibi kaderimi bekliyordum. Babam beni çok severdi. Zaten bir evin bir oğluydum. Üvey anne olarak tanınan kadın evimize gelince babam beni bir kenara çekerek ”Bak oğlum biliyorsun annen öldü sen annesiz ben kadınsız kaldım. Ben çok bekledim evimize bir annen gibi anne bulmak için ve sonunda bu gördüğün anneyi sana anne olarak aldım. Belki annenin yerini tutamaz, belki annenden gördüğün yakınlığı göremezsin ama inan ki kendisi de bana seni çok seveceğini ve anneni aratmayacağını söyledi ve söz verdi. Eğer ondan bir fenalık görürsen bana saklıca kimse duymadan söyle. Umarım bu Ş.anne seni çok sevecektir. Sende onu sev ve say.”dedi.

Ben ilk zamanlar Ş.anneme anne demek için zorlandım ama bir gün bir şey isteyeceğim zaman ağzımdan kendiliğinden “Ş.Anne ben okula gidiyorum bana harçlık verirmisin?”diye soruverdim. Ş.annem çok şaşırmış ve sevinmişti. Bana doğru adeta koştu ve kucakladı. Yanaklarımdan öperek “Elbette oğlum vermem mi her gün okula giderken harçlığın benden. Babandan hiç isteme ”dedi. Bana çıkarıp bir lira para verdi. Bir lira elbette ki çocuklar için büyük paraydı, O sarı on kuruş veya 25 kuruş yetmez miydi? Çünkü babam hep o kadar para verirdi. Ben elime konan bir liraya bakarak “Anne bu çok değil mi?25 kuruş yeter” Dedim. Annem bak üvey annem demiyorum annem zira beni kendisine öyle bağlamıştı ki ona hiçbir zaman üvey diyemem. Bana “oğlum sen istersen yine o kadar harçlarsın artanını yarın harcarsın” dedi. Elbette ki ben üvey annemi bana böyle büyük harçlık verdiği için sevmeye başlamadım. O beni kendisine öyle yakınlaştırdı ki uyuyamadığım gecelerde düşünürken onun yavaşça odama girerek üstümün açık olup olmadığını kontrole gelirdi. Sabah her gün başucumda uyanmadan onu görürdüm. Beni öperek oğlum N.haydi okul zamanı yaklaşıyor. Baban mağazaya giderken sende yanında git oradan okula gidersin” derdi. Babamın büyük bir manifatura mağazası vardı. Ben onunla giderdim. O dükkâna girer ben yeni yol caddesinden okula giderdim. Ben ayrılırken babam çıkardığı 25 kuruşu bana uzatarak “Al harçlığını” dediği zaman ben ”Annem verdi istemem baba “diyerek okuluma giderdim.

 

Yıllar geçti bizdeki oğul annelik sevgisi değişmedi beni Ş.annem everdi. Yıllarca aynı evde kaldık. Hanımımdan da tek isteğim ona bir kaynana gibi bakıp davranma kendi annen gibi sev hürmet et bizde mutlu yaşayalım diye tembih ettim. Babam Ş.Anneme bir laf söyleyip bağırıp çığırdığı zaman ben araya girer annemden yanı olurdum. Onu öyle sevmiştim ki ölen annemden daha çok seviyordum. Onu bir gün kaybettiğimizde ne kadar ağladım bilemezsin. Yıllar geçti hala onu unutamadım. Onu çok sevmiştim öleli 15 yıl oldu hala unutamadım. Her zaman rahmetle anıyorum.”Diyerek Ş.annesinin nasıl bir anne olduğunu anlatmıştı. Ş.annesinden kardeşi olup olmadığını sordum olmadığını söyledi. N.ağabeye “Ağabey bu sevgi acaba annenin sana verdiği paradan mı yoksa çocuğu olmadığından mı geldi “diye sordum.”Yok dedi. Bana verdiği parayı ben bir hafta harcamadım. Her gün bana uzattığı parayı almadım elimdekini gösterip lüzum olmadı onun için harcamadım anne param var dedim. Çocuksuz olmasına bir şey demeyeceğim belki olabilir ama onun sevgisini ben anlayamadım o da beninkini anlayamamıştır her halde. Dedi.

Ben N.Ağabey gibi üvey annesini öven kimseyi tanımamıştım. Eğer bu gün bu yazımı okusa belki bana kızar. Neden kızar biliyor muzunuz. Bu anıyı ben yıllar sonra anlatıyorum. Kendisi bana Dinar Depreminden önce anlatmıştı. Seneler geçince çoğunu unuttum. Bana Ş.Annemi tam anlatamamışsın Ayhan çok eksik diye kızar. Onu deprem sonrası çocukları aldı götürdü.1931 doğumlu N.Ağabey sağ ise Allah uzun ömür versin. Vefat etmişse Allah rahmet eylesin. Belki benim üvey annemde çok kötü değildi. Ben iyi hatırlarım babam kardeşlerimi dövmeye başlayınca V.Üvey annem araya girer engel olurdu. Ben küçük olduğum için beni dövmezdi babam ama ablam ve 2 ağabeyim onun dayağını çok yemiştir veya üvey annem dövdürmemiştir. Babam çok sinirli biriydi. Yıllar sonra hiç unutmam bende evlenmiş ayrı bir evde oturuyordum. Babamın üvey annemle kavga ettiğini küçük kardeşim bana yetiştirmişti. Koştum eve girdim. Üvey anam bağırıyor yetiş Ayhan dellendi bu yine beni kovuyor gidiyorum kardeşime “diye ağlıyordu. İçeri girip ”Bak baba bu yaştan sonra sen abamı(Üvey anneme aba demişiz bize neden anne demeyi öğretmediler bilemiyorum)dövüp evden kovalayamazsın. O yıllar geçti onu bir zamanlar yapmışsın biz küçüktük şimdi büyüdük eğer istemiyorsan sen çıkıp git biz ona bakarız “diye engel olmuştum. Belki o zaman babamın da kalbini kırmıştım ama durum böyle yapmamı gerektiriyordu.

DÖRTYOL MAHALLESİNDEKİ A.HANIM

Yıllar geçiyordu. Çor çocuk derken torun sahipleri olmaya başladık. Dörtyol mahallemizde otururken. Mahallemizde bir komşumuzun hanımı vefat etmişti.2 oğlu bir kız çocuğu ile ortada kalan baba elbette ki daha gençti. Çocuklarının üçü de evlenmiş yuva sahibi olmuştu. Çocuklarına bakacak bir kadına ihtiyacı yoktu ama kendisine bakacak kendisiyle arkadaş olacak bir hanıma ihtiyacı vardı. İşinin gereği terzi dükkânını açıp mevcut işlerini yetiştirip müşterilerine teslim etmesi gerekirdi. Eee evde de bir hanım olmalıydı ki akşam evine geldiğinde önüne bir sofra koysun. Elbetteki her zaman çocukları onun yanında olamazdı. İşte bir yıllık bir bekleyişle sonra Allah A.hanımı nasip etti ve nasip olan Ö’nün hanımı A. eş olarak aldı. Babanın evlenmesine 3 çocuğu onay vermişti. Onlar “Baba elbette ki biz üçümüzde sana ölünceye kadar bakmakla hükümlüyüz. Bizim görevimiz bu. Ancak eğer sen kendin yeni bir eş istiyorsan bu senin hakkın biz senin evlenmene razıyız. Hat daha senin için bir iki aday bulduk eğer istersen ve Allah yazdıysa bu olur. Diyerek babalarının gönlünü aldılar ve aracılarla tanıdıkları A.Hanımı babalarına eş olarak aldılar. A.Hanım çok iyiydi. İlk zaman iyi olur sonrası bak sözünü yalanladı. Evin yetişkin 3 çocuğu onu sanki kendi anneleri gibi sevip sayıyorlardı. Elbette ki onların tek dertleri babalarının iyi olmasıydı. Olmayabilirdi de ama hiç de öyle gözükmemişti. Sık sık ziyarete gelirler memnun olarak ayrılırlardı. A.Hanıma Allah birde çocuk verdi. Bu çocuk aileye daha da mutluluk getirdi. İki ağabey ve ablası yeni kardeşlerini el üstünde tutuyorlardı. A.Hanımın da onlara sevgisi eksilmedi. Bu mutluluğu çevrede görenler şaşırıyordu. Bir üvey ana bu kadar iyi olabilirmiydi. Allah mutluluklarını eksik etmesin. Şimdi yıllar geçti onları karşıdan yoldan geçerken izliyorum gıptayla bakıyor ve memnun oluyorum. Allah mutluluklarını eksik etmesin.

TEKKE MAHALLESİNDEKİ Ü.HANIM

Benim yaşım yetmişi geçti. Bu yaşa kadar tanıdığım 3-4 üvey anneyi ne kadar iyi bir insan olarak gördüm bilemezsiniz. Yıllar önce Tekke Mahallesi şimdiki Top tepe mahallesinden bir üvey anne adayı annesi 10 yaşında vefat etmiş bir kıza anne olarak geldi. O yıllarda bende küçüktüm ama yakın komşumuz olan bu aileyi iyi tanırdım. Ailede o kadar mutluluk vardı ki insanlar şaşardı. M. eşinin evdeki kızına bir anne şevketiyle yaklaşmasını istemiş o da elinden geleni esirgememişti. Ü.Hanım iki erkek sahibi olmuştu onları büyütmekte kızının yardımı ile zorluk çekmemişti. Anne kız sevgisiyle yeni bebeleri büyüttüler. Kız yetişkin bir çağa gelince Anne onu kendi kızı gibi gelin ederek mutlu bir yuva kurmasını sağladı.

İşte Annelik duygusu mudur bilmem demek ki kendi çocukları nasılsa eşinin çocukları da aynı olmasının ayırım yapmadan mutluluklarını devam ettirmenin ne kadar önemli olduğunu gösteriyordu. Kızı evlendikten sonra babasının vefat etmesi bile anne kız sevgisini eksik etmedi.3 kardeşin de evlenmesi ayrı ayrı yuva kurmaları annelerinin ayırım yapmadan bir birlerine sevgi saygı aşılaması büyük bir etken olmuş anne her ne kadar evinde tek başına kalıyorsa da çocukları ve torunları onu yalnız bırakmıyordu.

FATİH MAHALLESİNDEKİ S.HANIM

Burada bir üvey anne hakkında kısaca bazı bilgiler aktarıp yazımı noktalamak istiyorum. Burda kısa olsa da kişilerin kimliklerini açıklamadan tanıdığım 4 Anne hakkında onlara yakışmayan Üvey kelimesine karşı olduğum için bahsettim. İnsanlar sanmasın ki tüm üvey anneler kötü bir kişi olduğunu. Bu tanıdığım üvey anneye de şahsen ben üvey kelimesini yakıştıramıyorum. Bu yazım yayınlandıktan sonra okurlar tarafından eğer bana tanıdıkları üvey anneler varsa ulaşırlarsa bu yazı dizimi bir kitap olarak hazırlamayı düşünüyorum. Elbette ki kişileri rencide etmeden ve açıklamadan yazacağım.

Eski filmlerde ve TV dizilerinde üvey anne rolünü oynayanlara neden böyle fena bir rolü verip onları kötü kişiler olarak tanıtıyorlar bilmiyorum. Gerçekte bu kalitede üvey anneler varmı ki? Bazı ortamda iki anneden olan çocuklar arasında bile bir birlerine üvey kardeş olarak bakarlar. Ancak, baba bir anne iki değil on tane de olsa olan çocuklar öz kardeştir. Baba ayrı anne bir olan çocukların üvey olduğu söylenir ama ben buna da karşıyım çünkü benimde böyle bir kız kardeşim vardır ve hat daha bu kardeşimin babasından olma ilk 4-5 kardeşi bile ben öz kardeş gibi sevip sayardım. Beşinin de benden büyük olması onlara ağabey abla yakınlığı ile beni yaklaştırmıştı. Gönül diyor ki yeni bir kitap yazıp bu anlattıkları daha detaylı olarak kaleme alıp bir eser meydana getirmek ve Üvey Anne, Üvey Baba, Üvey kardeş konusunu işlemek. Zira ben öyle bir üvey babayı tanımıştım ki dilerim Allahtan onu Cennetine sokmuştur. Şimdi onu da anlatmaya başlarsam bu köşe yazısında sıkılırsınız.

Bey efendi K. Üç tane çocuğu ve eşi Ş.Hanımla mutlu bir yaşantısı vardı. Yıllar geçerken bir gün hastalanan eşi Ş.Hanım vefat etti. Bu olay K.nın büyük çöküntüsü oldu. Kendisi gibi tüm sülalesi ve hat daha mahalle halkı bile çok üzülmüştü. Yaklaşık iki sene gibi bir zaman içinde evde annenin yerini babaanne almak istedi. Bir babaanne elbette ki çocukları için yapmayacağı bir şey yoktur. Üç yavrunun ikisi yetişkin genç kızdı ama küçükleri olan erkek kardeşleri annesinin kaybını bir türlü kabul edememişti. Her han her olası bir olay onu çok üzüyordu. Okulda yapılan bir etkinlik onu ve öğretmenini çok üzmüştü. Sınıftaki arkadaşları aralarında konuşuyordu. Ben anneme şunu aldım, ben bunu aldım gibi sözler onu çok üzmüştü. Birden içinden öğle bir ağlamak gel diki hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Ona ne olduğunu soranlara cevap vermiyordu. Öğretmeni yanı başına gelip dışarıya çıkardı. Neden üzüldüğünü neden ağladığını tahmin ediyordu ama ona teselli etmek için aklına gelen her şeyi söylüyordu. Onun ağzından birkaç kelime çıktı Öğretmenim biliyorsun benim annem öldü ben anneme Anneler gününde bir şey alamadım. Bakın arkadaşlarımın hepsi annelerine neler almış” diye ağlıyordu. Bak oğlum evet haklısın ama bu başınıza gelen Allahtan gelmiştir. Üzülme mutlaka iyi bir olay da gelecektir. Sen bu gün bir hediye alacaksın gel benimle diyerek onu müdürün odasına götürdü. Masadaki ıslatılmış çiçeği alarak “Müdür Bey bu bize lazım sana sonra anlatırım” diyerek sınıfa yürüdüler. Giderken oğlum bak şimdi herkes bir öğretmene ne der öğretmen bir ana bir baba der değil mi. Şimdi ben de senin hem öğretmeninim hem annen sayılırım içeri girince sen bana bu çiçeği annene verir gibi ver bunu şimdiye kadar kimse yapmadı senin yapmanı herkes sevecek bakıp göreceksin ”dedi.

Sınıfa önce öğretmen girdi sonra kapıda elinde bir çiçekle gözüken küçük öğrenci ”Öğretmenim benim annem öldü ben anneme hediye alamadım ama sen tüm öğrencilerin annesisin onun için sana anneler günü için bu çiçeği getirdim.”diyerek elindeki bir demet çiçeği uzattı. Öğretmen teşekkür ederek bak sınıfta hiç kimse beni anne alarak kabul edip bana bir şey vermedi. Bunu sen düşünmüşsün ben de senin annen yerine bu çiçeği kabul ediyorum” diyerek onu yanıklarından öptü. Sınıf bir sessizliğe bürünmüştü ki birden alkışlara boğuldu.

Bu olayı öğretmen, babaanneye bir gün anlattı ve onun bir an önce anne sevgisi dolu birini bulmalarını söyledi. Babaanne de münasip birini aradıklarını belirtti. Genç iki kardeşi de bu olay üzmüştü. Babaanne onları bir kenara çekerek” Bakın siz babanızın yeniden evlenip mutlu olmasını istemiyorsunuz. Elbette ki annenizin yerini kimse dolduramaz ama babanıza bir eş mutlaka lazım. Ben bu gün varım yarın yoğum. Sizlerde büyüyorsunuz yarın yüksek okullara okumaya gideceksiniz evlenme yaşınız gelince evlenip başka bir yuva kuracaksınız. Bu kardeşiniz ve babanız ne olacak onlarla kim ilgilenecek. Eve sadece hizmet için bir hanım lazım değil bunu büyüdükçe anlayacaksınız. Gelin sizin günlünüz olsun babanızın istediği ve sizin de onaylayacağınız birini anne olarak eve getirelim.”diyerek çocukları ikna etti.

Nihayet babaanne oğluna birkaç eş adayı gösterdi ve oğlunun onayını alamadı. Nihayet bir gün oğlu kendi bulduğu bir hanımı eş olarak istedi ve ailece bir araya gelerek istişare yapıp S.Hanımla K.Beyin evlenmesine karar verildi.

S.Hanımın nasıl bir anne olduğunu kısaca babaannenin izlenimleriyle anlatmaya çalışacağım. S.Hanıma bir Anne diyorum. Dikkat ettiyseniz Üvey anne demedim. Kendisine Üvey kelimesini yakıştıramıyorum. Edindiğim bazı bilgileri burada anlatmayacağım. İlerde kitabımda anlatırım. Bir üvey anne gece birkaç defa kalkarak çocukların üzeri açılmış mı diye kontrol eder mi? Büyükleri henüz kendisine anne kelimesi kullanmasa da kendisine S.Abla diye hitap etmelerine kızmaz o onlara bir şey söylediği saman şunu yap annem şunu ver annem diye hitap eder sabahleyin uykudan kalkmadan onları kızım kalk annem oğlum kalk annem okul zamanı geliyor diye uyandırır mı? Bu kadarını bile anlatmam onlar kendilerini bileceklerdir. Ben onun için bu anneye Üvey kelimesini layık görmüyorum. Tıpkı ilkyazımda bahsettiğim N.Ağabeyimin Ş.annesi gibi o da annesine üvey kelimesini kullanmaz ve kullandırmazdı. Çocukların da S.Hanıma bir terbiyesizlik yaptığını duymadım. Elbette ki iki taraf da bir birlerine sevgi ve saygılarını gösterir birbirlerini kırmazlarsa ailedeki mutluluk eksik olmaz. Baba sinirli asabi biri de olsa annenin iyiliği onu bastırır. Bu ailedeki yaklaşık bir yıllık mutlu bir yaşamın devam etmesi inşallah ilelebet gider ve devam eder. Elbette ki iki tarafında anlaşmaları mutluluğu devam ettirmeleri kendi menfaatleri için gerekir. Yoksa birileri ters gelirse evdeki mutluk devam etmez ve geçim şartları bozulur. Özellikle çocukların evdeki geçimsizlikler nedeniyle etkilenmemesi gerekir. Çünkü onlar çok hassastır okullarındaki ve hayatlarındaki başarılarına etki yapar. Ben son olarak diyorum ki bu tanıdığım 3-5 ailenin mutluluklarının devam etmesini, bu kadar iyi yürükle Annelerin gönlündeki evlat ve aile sevgisinin eksik olmamasını Allah’ıma dua etmekteyim ve tüm annelere sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Allah her kesin gönlüne göre versin.