SEN KENDİNİ ÜZME İBRAHİM…

Bize bir mektup geldi, bu köşeden sahibine iletilmek üzere…

Muhatabına iletilmesi amacıyla aynen yayınlıyoruz:

‘‘Guzum İbram...

Öncelikle, son günlerde fazla alkol alıyor, cin veya viskiden gayri bişey içmiyorsun. Rakı, roka, balık demelerine rağmen sen balıkla cinli viski içiyorsun be evladım..

Eskiden, rakıdan, şaraptan başka alkol yoktu. Cin, viski çıkalıdan bu yana insanlar cin gibi çarpılmaya başladı..

Avunduğum şey; cin içe içe cin gibi oldun.

Çarptın mı, cin gibi çarpıyorsun maşallah..

Geçenlerde bizim tarafa göçen eski komşumuz, yanında cami kilimlerinin resmini getirmiş..

Hereke kilimi resimden bile belli oluyor hakketen.. Bayat kilimiyle, Uşak kilimini ayıramadık yalnız..

Evladım İbram…

Geçen sene Ağustos ayının son Cuma gecesi sana rüyanda tembih ettim, camileri, mescitleri Hereke halısıyla döşesen azdır..

Artık deveyi bile havuduyla götürüyorsun be guzum..

Ocaklarını batırdığın esnaf hikayelerine hiç girmek istemiyorum, ama..

O çarşıdaki esnafın ailesi yatıp kalkıp sana çok beddua ediyor be olum..

Bi düşün, o tarafta cin olman burada işe yaramıyor evladım, yan yan bitmiyorsun…

Geçen gün sohbet ettiğimiz dostlar, senin allem edip gullem edip bir koltuğa oturduğunu yine cin fikrinle büyük bir yeri ele geçirip tek sahibi olduğunu söyledi..

Gülüştük..

Küçükken de, her şeyi ele geçirmeyi becerirdi kereta, dedim..

Fakir fukara, garip gureba da, geliyor sohbete… Senin on sene önce dağıtıcılık yaptığını, zekat verecek param bile yok dediğini, şimdiyse fil baron olduğunu söylediklerinde, tansiyonum fırlıyor be ibramın…

Belki “bizim işlerden çıkan kokular, oraya kadar ulaştı mı?” diyebilirsin..

Ulaştı, ulaştı evladım...

Oradan buraya kahrından göçenler, doğruyu konuşmaz zorunda. Seni savunacak tek kişi yok be, çocuğum…

Dün ilkokul öğretmenini gördüm...

Senden hakikaten stayişle bahsetti... ‘‘Benim okuttuğum çocukbaşarılı olur, öyle olmadı mı?”diye sordu.

Ne diyeceğimi düşünürken, senin çocukken bisiklete ters binmeyi çok sevdiğini söyleyip, lafı değiştirdim, gülüştük...

Akıl hocalarından biri burada…

Zebanilere: evrak düzenletmede olan becerin hakkında bilgi verirken karşılaştık… Senin o tesisi nasıl ele geçirdiğini, hisse değişikliklerindeki başarılı çalışmalarını “Ahiret’’ gazetesinde okumuş, çok mutlu olmuş, ‘‘Senin oğlan, bizim asistanlardan çok daha becerikli çıktı maşallah” dedi..

İyi yönde mi söyledi, sitem mi etti anlayamadım, evladım…

Soranlara, “Allah, yürü ya kulum İbram yerine, uç ya kulum ibram” demiştir, deyip konuyu kapatmaya çalışıyorum ama inandırıcı olmuyor be guzum…

Aklımdayken söyleyeyim:

Halan sana bir takke ördü, kenarları yonca biçiminde, ortası iğne ardı dantelli, tam ortada ağzı açık bir kuş var, beğenirsin...

Artık, bol zekat verecek duruma geldin, Umre’ye giderken giyersin olum…

Guzum İbram….

O kahveci var ya, kahveci..

Buraya gelsin yeri hazır.. Doğru, kamışla yanan ateşe..

Unutulmuyor, olum unutulmuyor…

Bi de, çekirge gibi çok zıplıyorsun evladım sonra kötü reklamını yaparlar.. Reklamın kötüsü olmaz ama, burada sorarlar be evladım…

Guzum İbram…

Hakkında bir iddia ortaya atıldığında çık ortaya, çatır çatır cevabını ver ki, iddia sahipleri çatlasınlar..

İnkar et oğlum, tövbe eder kefaretini verirsin..

Akrabalar bir araya geldiğimizde ‘‘Niye biricik İbram’ıza bu kadar şey yüklüyorlar? Sütten çıkmış ak kaşık olduğu malum..” diyorlar...

Çok haklılar...

Sen kendini üzme guzum...’’