Salgın..

“Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi

Olmaya devlet cihanda bir nefes bir sıhhat gibi.”

Günümüzün her yerde yaşanılan ve konuşulan konusu pandemi covid-19

Dünyayı saran bir illet..

Türkiye’yi ve dolayısıyla hepimizi fazlasıyla etkiledi, etkilemeye devam ediyor.

Hayat yaşam şeklimiz değişti. Hepimiz TMM dediğimiz tedbirlere uymalıyız hatta uymak zorundayız.

Önce tedbir sonra tevekkül ve dua..

Tedbirlere uymak kendi sağlığımız ve bütün insanlık için önceliğimiz olmalıdır.

Tedbir almamanın bir kul hakkı olduğu hiç unutulmamalıdır.

Bir de bütün dünyada ve Türkiye’de virüsle savaşan sağlık ordusu var, onlar canlarını hiçe sayarak hasta insanlarımızı tedaviye uğraşıyorlar.

Günlerce, aylarca...

Aynı zaman diliminde evlerine de gidemiyorlar evlatlarını, eşlerini, anne-babalarını uzaktan görüyorlar.

İnsanın çocuğunu uzaktan sevmek zorunda kalması, dokunamaması, kucağına alamaması hiç kolay değil çok çok zor.

Bu yüzden hem kendi hem toplumun sağlığı için, kul hakkına girmemek için TMM diyelim ki sonunda MTM de kalmayalım.

Kalp hastalığı

İnsanların çok farklı hastalıkları olabilir, saymakla bitmez.

Fiziki, bedeni, ruhi hastalıklar tedavi edilir yolları bilinir.

Ruhi hastalıklar, kibir, vefasızlık, yalan vs…

Kibir nedir?

İnsan niye kibirli olur neticede herkesi Allah herkesi yaratmıştır.

Niçin bir insan kendisini diğerlerinden üstün görür.

Kalp hastalıklarının en önemlisi ve dinen en büyük günahlarından biridir kibirli olmak..

Doğunca kundak bezine ölünce kefen bezine sarılan insan, ikisine de aciz insan..

Doğunca kulağına okunan ezanla ölünce cenazesi kılınan insan..

Yunus Emre'nin diliyle, “Bir avuç toprak, bir yudum suyum ben, neyimle övüneyim işte buyum ben.” dizeleriyle özdeşleşen insan niye, niçin kibirlenir?.

Ama bilmez mi insanoğlu büyüklük Allah’a mahsustur.

Yoksa şeytana yoldaş mı olmuştur?

Müslüman kişi kibirli olmaz.

Kuran-ı Kerim'de sayısız kibirle ilgili ayet vardır. “Yeryüzünde böbürlenerek yürüme, çünkü sen ne yeri yarabilirsin, ne dağlara boyca ulaşabilirsin.” (isra suresi,37)

“Çare yok şüphesiz ki Allah onların gizlediklerini de açığa vurup ilan ettiklerini de bilir. Şüphesiz O büyüklenenleri sevmez.”

Yine hadislerde “Kalbinde zerre kadar kibir bulunan kimse cennete giremeyecektir.” (Müslim)

“Kıyamet gününde kendini beğenmiş kimseler Hz. Peygamberden uzak kalacaklardır.”( Tirmizi) geçmektedir.

Kuran-ı Kerim ve hadisler kibrin ne kadar büyük bir günah olduğunu belirtmiştir.

Yine İmam Gazali'nin İhya-u Ulumi'd-Din kitabında kibir konusu kalp hastalıklarında geniş olarak anlatılmıştır.

İslam tarihi, Osmanlı tarihi tevazuunun örnekleriyle doludur.

Kendini beğenmiş Firavunun nasıl helak edildiği anlatılmıştır.

Kibir, Rabb’ini unutmanın alametidir.

İyiliğin engelidir, kötülüğün anahtarıdır.

Güçlüler mütevazi, acizler kibirlidir.

Kibirli insan kalbinde şeytanın ihtilal yaptığı kişidir.

İnsanlar doğuştan birbirleriyle etkileşim halindedirler. Bazen bu konuda çok ciddi sıkıntılar çıkar, görünen ve görünmeyen..

Bu sıkıntıların belki de en başında kibir gelir.

Düşünün, bir insanı neden niçin seversiniz? Siz bir insanı niye seversiniz aynı sebeplerle başkaları da sizi sever.

Kibir bu konuda en büyük engellerden biridir.

Kibirli insanlar zayıftır.

Zavallıdır, eziktir..

Hele hele makam sahibi ise kifayetsizdir..

Toplum her alanda kibirli insanları tasvip etmez..

Hele makam sahiplerini asla..

Makamlar hizmet için verilmiştir. Düzenin devamı ve disiplini için makamlar gereklidir.

Makamlar baki, orada oturanlar geçicidir.

İnsanımız seçilmişlerin siyasilerin makamlardaki duruşlarına çok önem verir.

Tutum ve davranışlarını sözlerini çok ince bir bakışla süzgeçten geçirir. Hayatın bir gerçeğidir, bir başkan aynı yere ikinci kez aday olduğunda seçilememişse en büyük sorun kibridir. Bunu yazıp söylemeye gerek yok..

Halk zaten değerlendirmiş kendilerine üstten bakan kişiyi cezalandırmıştır.

Afyonkarahisar geneline baktığımızda seçilmişlerin kibirli oldukları söylenemez. Olan zaten cezasını çekmiştir, çekecektir..

Makamda kibir sahiplerini halk çok iyi bilir ve değerlendirir.

''Gideceğim ama ayaklarım gitmiyor''

''Sanki ölüm gidiyor''

''Adamın hiç yüzü gülmüyor.''

''Telefonlarımıza bile cevap vermiyor, büyüdü artık gibi laflar hep duyarız.''

Ancak çok yoğun çalışan makam sahiplerini direkt yargılamamak gerekir. Telefon ya da randevu bazen olmayabilir öyle zamanlar olur ki eşlerine babalarına çocuklarına hemen dönemezler, hemen dönüyorum derler belki 4-5 saat sonra ya da bir gün sonra dönebilirler..

Yorgunluk, yoğunluk, unutkanlık insan içindir hemen kibir diyemeyiz. Her olayı kendi içinde değerlendirmeliyiz.

Kibirli insanların hali, dağın tepesinden aşağıdaki insanları seyredip küçük görenlerin hali gibidir. Ancak bilmez ki aşağıdakilerde onu küçük görür yüksek olan dağdır aslında. Ama yukarıdaki kibrinden dolayı bunu göremez..

Makam sahipleri donanımlı kifayetli ehliyetli birde mütevazi olursa hizmet için yanına koşa koşa gidilir. Değil bunun tam tersi ise hiç kimse gitmek istemez.

Allah kimseyi kibirli insanlara muhtaç etmesin.

Bu yazıyı yazarken tesadüfen radyoda:

Kadir Mevlam senden bir dileğim var

Beni muhannete muhtaç eyleme

Muhtaç eyleme'' diye bir türkü sanki dua eder gibi çalınıyordu.

Dinledim.

Tavsiye ederim.

“Görelim Mevlam neyler,

Neylerse güzel eyler..”

**

Sağlıcakla...