Eleştiri Nasıl Olmalı?

Sevgili dostlar, bazen ortaya öyle bir eleştiri koyarız ki, herkes karşıdakini merak eder…

Bir anda o mazlum, sen ise zalim olursun!

Onun için dengeli olmalı her şey…

Eleştiride, övgüde,

Dengeli olmalı!

Dozunu aşan eleştiriler her zaman muhatabına hiçte hak etmediği değerler kazandırabilir…

Tartının bir ucunda pırlanta varsa diğer ucuna gümüşü koyamayız,

Hep böyle yaparsak bir gün gümüşte kendini pırlanta zannetmeye başlar…

Sevgili dostlar, kişiyi hem oturduğu makama göre eleştiririz hem de talip olduğu makama göre…

Eğer liyakati, ehliyeti yoksa zaten kısa sürede “foyası” meydana çıkar,

“Turşunun kerameti suyudur, adamın melaneti soyudur” misali, hemen kendini belli eder…

Sırıtır!

Kanuni Sultan Süleyman vezirlerine her zaman şöyle nasihat edermiş;

“Makam sahibi olmak iki kefeli terazi gibidir, bir kefesi cennet diğer kefesi ise cehennemdir” dermiş…

Liyakatsizsen, birde merhametsiz ve vicdansızsan diğer kefeye gidersin,

Yani cehenneme!

Sevgili dostlar, başarı veya başarısızlık herkesin kendi bakış açısında şekillenir, bir anlam kazanır…

Burada ispata gerek yoktur, çünkü ispatın karşı taraf için hiçbir önemi yoktur…

Ne iş yaparsan yap;

Hem kendini hem de etrafındakileri kandırmadan inandıracaksın!

Kandırmak kolaydır, ama inandırmak zordur…

Duruşumuzla, becerimizle, azmimizle, merhametimizle ve adalet anlayışımızla her zaman inanılan kişi olmalıyız…

Kalın sağlıcakla….