Çocukluk anıları*Çocuğun hatırası

Bu iki başlığı koydum. Aşağıdaki yazımı yazdıktan sonra hangi başlık uygun olur yazımı okuyan okurlarım beğenir veya yeni bir başlık önerirlerse sevinirim. Yazmaya devam diyorum ve yazacağım.Bu yazımda 4 yaşında aile sevgisinden mahrum bırakılmış gençliğinde çeşitli meslekleri denemiş askerlik sonrası yüzü gülmeye başlayan acı ve tatlı anıları okuyacaksınız.

11 Temmuz 2019 Perşembe. HER KESE HAYILI YENİ BİR GÜN DİLEKLERİMLE.Saat06.30Yepyeni bir günün ilk ışıklarına. Televizyonun karşısında TRT 2 'deki EZGİLERİ dinleyerek kahvaltıdan sonra keyfi çayını yudumlarken EZGİLERİ dinleyip yeni bir güne giren varmı bilmiyorum.
Nice hayırlı sabahlar işe gidenlere hayırlı işler. Bu aletle (cep telefonu) yazmak zor oluyor. Ben yine bilgisayarımın başına geçeyim onda yazayım bu duygular belki bir şeyler yaratır... SELAMLAR

Bu sabah nedense uyku tutmamıştı.Rüyamda annemi ve amca dediğim çok sayıp sevdiğim üvey derler ama benim için öz babamdan daha çok sevdiğim üvey babamı yani annemin ikinci kocasını gördüm.Birlikte Uluborlu zincirlideki meyve bahçesindeyiz.Annem uyurken gece yarısından sonra sulama sırasının bahçeye geldiği için akşam anneme “gece kalkıp bahçeyi sulayacağız uyanmazsam uyar beni de sulayalım su taşörünü gece yarısına doğru geliriz” demişti.Bu lafı duyunca gece uyandığımda bastonunu alıp kapıdan çıkarken onu görünce ardından bağırmıştım” dur amca ben de geleceğim” Merhametli ihtiyar “sen uyu oğlum ben hallederim” demişti ama ben kalkarak ona yardım etmiştim…Akşam belgesel bir dizi de bahçeli bir filim izlemiştim o günleri hatırlamıştım.Onun etkisiyle gece bu iki kişi rüyama girdi.Bahçeyi suluyorduk ben elimde kürek babaya yardım ediyorken annem oğlum sen gel Bey yapar.Yat uyu diyordu bende hayır beraber sulayacağız ben ona git amca sen yat ben sularım diyorum ama o gitmiyor diye cevap verdim.Annem kocasının adını kullanmazdı çünkü boşandığı babamın adı ile aynı idi.Ona sadece Bey veya Efendi diye hitap ederdi.Bahçeyi sulamayı ben istedim.O yıllar onu memnun etmek için yardım ettim ve sabah yatmaya giderken “sağ ol oğlum sen olmasan bu saatte bu iş bitmezdi.Sen git yat ben namaza gideyim.diye yakınımızdaki camiye gitmişti.Filmin etkisi beni yıllar önceki o çocukluğuma götürmüştü.Bu gün ona bir kerecik de olsa Baba diye hitap etmediğim için çok pişmanım.Nurlar da yatsın bence o cennetliktir.İnşallah Allahım onu cennete almıştır.Ben çok üvey ana üvey baba filmleri seyrettim.Ama benim üvey babam Uluborlulu Rahmetli bambaşka bir insandı. Uyandığımda başucumdaki ışıklı saate baktım saat 04.05 namaza yarım saat vardı.Sağa sola dönüp beklemenin faydası yoktu.Kalkıp abdestimi alıp 04.40 da okunan sabah ezanıyla namazımı kılıp her zaman yaptığım aile fertlerim,akrabalarım,eşim dostum ve ölmüşlerim için dua mı yaptım ve yattım.Neden bilmiyorum genelde her namaz sonrası 1-2 saat uyurdum ama bu sabah uyku tutmuyor.Kalkıp mutfağa gittim bu gün çorba yoktu kahvaltı yapacaktım toki de torunların başında duran Mürvet hanım öyle demişti.Ara sıra kahvaltı yap ve bir rafadan yumurta peynir zeytin yağ ekmek ve çay….Bir tepsi içinde odamdaki TV 2 yi açıp kahvaltımı yapmaya başladım TV de Ezgiler programıyla o hep eskimemiş havalar çıkıyordu.Kahvaltımı ilk defa böyle erken yapmıştım.Tabi ramazan aylarında dörtten önce yapıyordum.Biricik Gelinimin bana verdiği çay bardağı ile keyif çayımı içmek için köşeme geçtim.Gelinim evlerinde çayı içerken elimin yanmaması için bu saplı bardağı bana verdi giderken de götür devamlı bu bardağı kullan baba dedi.Onun için bardağı kullanıp onu hatırlarım.Kendim yıkar odamdaki masama koyarım kazaen de kırılmasını istemem.Müzik mi duygulandırdı gelinimi hatırlamak mı yoksa vefat eden gelinimi mi hatırladım.Derin bir iç çekerken hastalıklı gözlerimden damlaların aktığını çayımı içerken hissettim.Damlalar kendiliğinden akıyordu.Bir gelen olsa “Hayrola” deyiverse belki hıçkırıklarda çıkacaktı.Televizyondaki istiklal marşının başlaması beni kendime getirdi . Müzik bitmiş program yeniden başlıyordu. Sabah 07 olmuş her sabah TV 2 bunu uygulardı. Marşımızdan sonra yeni bir müzik programı başlarken üçüncü çay bardağımı yudumlamaya başladım. O eski şarkı ve türküleri dinlerken eski yılları hatırladım. Yazdığım Elife ananın çilesi romanımda da kullandığım o eski havaları tekrar duyunca o yılları hatırladım.

Çocukluğunu, çocukluk hatıralarını hatırlayanlar varmı acaba? Doğrusu belki herkesin çocuklukları hakkında bir hatırladıkları vardır. Doğrusu bu konuda herkese sorarak bir araştırma yapıp ÇOCUKLARIN ANILARI Veya ÇOCUK VE UNUTULMAZ HATIRASI adıyla yeni bir kitap yazmak iyi olmaz mı? Herkese soracaksın ve 1-2 hatırasını kaleme alacaksın. Kişi seçmeden yazacaksın. Ben Çocuk oyunlarını araştırırken Valimizden kaymakamımızdan, öğretmen ve işçi herkese sorup araştırmıştım.Mükemmel bir çocuk oyunları kitabı olmuştu.Ama şimdi isteseniz maalesef hiç kalmadı ama basılan 1000 adedi meraklıların elinde.Yeni bir kitap neden olmasın.olur ama arttık yazarların elinden tutan Dinar Edebiyatına kitap kazandıran maalesef bir belediye başkanı yok.Şimdi bazı yağcılar şöyle diyor ”Kitap ne olacakmış kim okuyor,kim alıyor?” Bu diyenlerde bir zamanlar “abi kitabın çıkmadı mı ne zaman alacağız” diye soruyorlardı. Yazmayacaktım ama okurlarım torunlarım yaz AYDEDE dedikleri için yazmaya başladım ve yazacağım. Üstadım Mehmet Beyin dediği gibi “bir basan çıkar bir gün bekle “ Şimdi 4 tane basıma hazır beşincisi yılsonuna doğru hazır olur. Elbette ki bu günün yarını da var…

Benim çocukluğum nasıl geçti? On yaşıma kadar tam hatırlamıyorum. Hele ki babamın elimden tutarak bir yere götürdüğünü, kucağına alıp sevdiğini, cebinden o yılların sarı 5-10 veya 25 krş para hatta tırtırlı kuruşun olduğu o zamandan bir tanesini çıkarıp “al harcan ” dediğini veya bayramlarda el öpmelik ne verdiğini hiç mi hiç hatırlamıyorum.7 yaşında ilk okula nasıl gittim. Kim götürdü? Büyüklerim öyle diyorlar kıymetlisiymişim, peki fotocu deli Ahmet’e ilk fotoğrafçı, bir okul hatırası neden çektirmemiş acaba? Yalan değil üç yaşında kız gibi saçlı bir foto hatıramız var. Elimdeki en eski hatıra…2.hatırası ise 4 yaşındaki saçları kesilmiş ben annemin boşanacağı haberini duyan Dağıstan dayım ve ailecek çekilmiş bir hatıra var. İşte en eksi iki hatıram bunlar ama anı olarak hiçbir konuyu hatırlamıyorum. Diyeceksiniz ki çocuklar çocukluk yıllarını hatırlayamaz. Unuturlar işleyen beyin yenilerini kayıt ederken eskileri silinir doğru mu bilmiyorum ama bir bilene sormak gerekir. Bir çocukluk resmim de küçük halamın oğlu rahmetli Nurettin ile çekilmiş bir resmimiz var. Okulda ise annem bizi görmeye geldiğinde okul müdürümüzün çektirip anneme verdiği resim var.

Annemin boşanmasından sonra ikimizin oturduğu dedemden kalan eski evdeki hol hayatta radyolardan dinleyip bir kaç satırını ezberlediğim türküm vardı. Onu söylerdim ve sözlerini değiştirip yakardım ”Hammeyvayı kopardılar dalından beni ayırdılar abam ile abimden” Bu şarkıyı evin hayat dediğimiz bölümü balkon gibi açık arkaya bakıyordu. Orda bağırarak söylediğimde yan tarafta bahçesinde hayvanlarıyla uğraşan babam duyunca küpleri biner elinde bir sopa bağırarak anama sövüp siyerek çocuğa sen mi öğretip söylettiriyorsun diye onun bize doğru geldiğini görünce kaçarak dışarıda kapı önünde oturan anama “kaçalım ana arkadan babam elinde zopa geliyor bizi dövecek hadi Esme teyzeye gidelim” diye elinden tutup asılarak onu sürüklercesine komşuya götürürdüm. Bunu hatırlıyorum. Babam bizi evde bulamayınca küfürleriyle uzaklaşırdı. Annem bana” Ayhan yine o şarkıyı mı söyledin? Söyleme oğlum bu adam benim söylettiğimi sanıyor söyleme bize burada rahat vermez” dermiş ama gel bunu daha yeni beş yaşına girmiş çocuğa anlat bu şarkıyı ben hep hatırladım. Hatırladığım aynı evdeyken beni yemek yemeğe çağırdıkları anımı da unutmam. Elife ana romanımda tafsilatlı anlattığım sofradan et çalıp cebime koyduğum anımı da hiç unutmam. Kitabımı okursanız bilgi sahibi olursunuz. Sonra bu evden abamın bize rahat vermemesi yüzünden annem Tekke mahallesine taşınmış. Ben oradan fırına ekmek almaya gittiğimde kaçıp ablam va ağabeyimi görmeye gidermişim o hatırayı da unutmam ve birde o evdeki annemden yediğim ilk tokadı unutmam.5-6 yaşındaki bir çocuk anasından tokat yerse unutur mu? Belki birçoğu hatırlamaz bile ama ben işlediğim bir kabahat ile bunu hak etmişim. Annem o yıl bakkaldan aldığı üçüncü isimli bir sigara içiyordu. Birinci de vardı ama pahalı olduğu için her halde Üçüncüyü alıyormuş. Annem çarşıya veya ekmek almaya kendi gidiyordu çünkü ben ikide bir kaçıyordum beni anneme geri vermek istemiyorlardı.(Bakın Elife ananın Çilesi)romanıma. Annem gittiğinde annemden gördüğüm gibi annemin yukarıdaki yüklüğe sakladığı sigarasını bir sandalye koyup içinden bir tane alıp pencereyi açıp tütdürürdüm… Ya işte bu yaramazlığın sonu eve gelen annem pencereden çıkan dumanı görünce bağırarak eve girip bana tokadı atmasıyla ne kadar ağlasam da bu tokadı hiç unutmam.

Aynur Ablam ve ağabeylerim çok şeyler anlattılar ama bunlardan başka hiç birini hatırlamıyorum. Birde annem yeniden evlenince beni tekrar babama vermişler.Okul hayatım başlamış.Nasıl başladı ne oldu sadece haftada mı ayda bir mi annem okula bizi görmeye gelirmiş ve biz ondan kaçarmışız.Okul müdürü rahmetli Mehmet Ciritoğlu odasına biz 4 kardeşi sınıflarımızdan getirtip annemizle görüştürürmüş.Ama nedense hafızamda yok.Okul hayatımdaki hafızamda ilk öğretmenim Bekir Beyden anasından mahrum bir çocuğun başarısızlığı sonrası sınıfta kalmam oldu.İkinci öğretmenim Mustafa Menderes /Çağlaşan olmuştu .Onu hiç unutmam bize şimdi müzik dersi deyip klarnet çalıverir ve herkes yarım saat uyuyacak deyip bizi sıraya başımızı koyup uyuturdu.Okul hatıramdan kalan dördüncü sınıfta yine sınıfta kaldığım oldu ve Nezihe isimli bayan öğretmenimizle ilk okulu bitirmiştim.Ha bir okul anım vardı .Beşinci sınıfta Porsuma köyünden Ekrem Telli arkadaşım vardı.Teneffüs de hep onunla oynardık.Ağabeyi Almanya dan gelmiş cebinde bir sustalı bıçak getirmiş bana gösteriyordu.Şakalaşırken sol elim kesilmişti.Ödü koptu “sakın Ayhan bıçak deme jiletle kalem açarken kesildi de” diyerek beni Leyla kalfaya götürüp elimi sardırmıştı.Hiç unutmam bu sır yıllarca bende saklı kalmıştı.Bir okul hatırası da şimdi rahmetli oldu Emin ismindeki arkadaşımın bir kıza yazdığı aşk mektubu oldu.Mektubu öğretmenin incelemesiyle benim yazıya benzemesi ve suçlanmam olmuştu. Öğretmene döktüğüm gözyaşlarıma inandı mı bilmiyorum. Bir işlem yapılmamıştı. Emin bu meseleyi bana 20 sene sonra anlattı.

Okul hatıralarım bu kadar sonrası için yine Elife anayı okuyun derim Ben çocukluğumu böyle geçirdim. Sizler nasıl geçirdiniz bilmiyorum hatıralarınızı yazarsanız ilerde hatırlayacağınız çok şey olur. Hatıralarınıza her konuyu yazın. Ne kadar isterdim ne anne nede baba tarafının dedelerimi görüp onlarla hatırlayabileceğim anılarımın olmasını.3 yaşında gördüğüm hiç hatırlayamadığı Dağıstan Dayımla anılarımın olmaması. Annemin diğer 4 kız kardeşi Teyzelerimi hiç hatırlamıyorum… Şükür ki onların çocuklarından birkaçını yeni buldum telefonlaşıyoruz inşallah kavuşup görüşmek nasip olur. Baba tarafından Hala ve Amca gördük ama yıllar ayırdı dışarıda görsek çocuklar birbirini tanımazlar. İyi kötü Hala çocuklarıyla diyoloğumuz oldu ama amca çocuklarından cesamet yok. Ne yapalım diyorum herkes yerinde sağ olsun. Şükür ki bizim çocuklarımızın azı da olsa amca, hala, teyze ve dayı çocuklarıyla diyoloğları olan birbirleriyle görüşenlerimiz var. Torunlar bu ola sıklarda amca, hala, teyze, dayı, yenge, ağabey ile Abla şevkatı ve sevgisini tatdılar ve gördüler… Son söz olarak ailelerinize sahip çıkın.Atalarınız haricinde Akraba hısım erkek-kadın tarafı diye ayırım yapmayın.Ben tadamadım ama benim çocuklarım Hala,teyze,dayı,amca sevgisini tatdılar ve iyi biliyorlar.Bakın ben 3-4 yaşımdayken gördüğüm Dayımı-teyzelerimi bir daha göremedim ama 75 yaşımda hiç olmazsa dayı oğlunu bulum.Geçtiğimiz aylarda Güngör öğretmenimizin mezun ettiği öğrencilerini 40 yıl sonra gelip 22 siyle nasıl hasret giderdiğine şahit oldum sevgi-saygı birlik beraberliğin ne kadar önemli olduğuna şahit oldum.Hepinizin sevdiklerinize kavuşmalarını sağlık ve esenlikle dilerim…