Burası Mısır, Tut Kulağından Isır

Sevgili dostlar merhaba…

Yazılarımıza birazcık ara verdik, bahar yorgunluğu, bayram telaşı derken birazcık ayrı kaldık…

Kaldığımız yerden devam ediyoruz…

Sevgili dostlar, mesleğimiz gereği kurum yöneticileriyle ilgili olarak zaman zaman bazı şikayetler, serzenişler tarafımıza iletiliyor…

Üstün hizmetleriyle, eserleriyle yönettiği kuruma damga vuran müdürler var,

Buna karşın oturduğu koltuğu nefsi emellerine feda eden, bugün git yarın gel mantığıyla idarecilik yapan müdürler de var…

Tırnağıyla kazıya kazıya hakkıyla koltuğa oturan müdürler var,

Ancak tepeden inme, liyakatsiz ve ehliyetsiz müdürlerde var…

Hatırlatmak istiyorum;

Hesapların üstünde bir hesap daha olduğunu unutmamak lazım!

Konuyu tam olarak anlatan bir kıssadan hisseye hikayeyi sizlerle paylaşmak istiyorum…

Osmanlı döneminin en parlak yıllarıydı…

Mısır’ın İskenderiye şehri en parlak günlerini yaşıyordu… Şatafatlı ve süslü hayatların ünü tüm dünyaya yayılmıştı...

İş çok, aş ve ekmek çoktu,

Hiç kimse aç değil, açıkta değildi!

Herkes iç geçiriyordu,

Keşke bende Mısır’da olsaydım diye…

Anadolu’nun kıraç bir köyünde yaşayan genç delikanlı annesi öldükten sonra Mısır’a gitmeye karar vermiş…

O şatafatlı, renkli, süslü hayatlara yelken açmak istemiş…

Köydeki anadan-babadan kalma tarlalarını satarak Mısır’a yola koyulmuş…

Günler, geceler sonra Mısır’a varmış,

Hakikaten de öyleymiş…

Eğlence ve şatafat gırıla gidiyormuş,

Buna paramı dayanır…

Gencin parası iki günde bitmiş ve üstelikte işte bulamamış…

Sokaklarda yatıp kalkmaya başlayan genç en son çare olarak kadının huzuruna çıkmaya karar vermiş…

Günlerce kapısında yattıktan sonra nihayet kadının huzuruna çıkarmışlar…

Genç anlatmaya başlamış;

Efendim böyleyken şöyle, şöyleyken böyle oldu diye…

Kadı efendi hemen gencin sözünü keserek;

Evladım sen şöyleyi, böyleyi bırak,

Beni iyi dinle;

Sana çok önemli bir nasihat vereceğim,

“Burası Mısır, tut bir kulağından da sen ısır” demiş…

O konuşmadan sonra genç zar zorda olsa küçük işlerde çalışarak ancak karnını doyurmaya ve sokaklarda yaşamaya devam etmiş…

Ama aklı hala kadıdaymış…

Kadı efendi acaba ne demek istedi?

Bir gün mezarlığın yanından geçerken bakmış ki mezarlığa birçok kişi girip çıkıyor,

Gencin aklına hemen cin gibi bir fikir gelmiş,

Atmış mezarlığın kapısının önüne bir oturak,

Girenden 5 lira,

Çıkandan 3 lira almaya başlamış…

Halkı adeta haraca bağlamış!

Genç kısa sürede çok zengin olmuş…

Ancak halk şikayetçiymiş,

Bu durum taaa kadının kulağına kadar gitmiş…

Kadı büyük bir hışımla,

Çağırın bakayım şu mendeburu demiş…

Ve genci kadının huzuruna çıkarmışlar.

Kadı bağırarak,

Evladım nedir bu kepazelik,

Nereden çıkardın bu para işini demiş…

Genç daha önceki görüşmelerini hatırlatınca, kadı efendi hak vererek,

Evladım git işine devam et demiş…

En iyi ısırılacak kulağı sen buldun diye birde genci tebrik etmiş…

Kalın sağlıcakla….