Bir zamanlar böyleydi!

Siz okuyucularımla 1940 lı ve daha önceki yıllarına bir yolculuk yapalım bakalım o yıllarda bizim köyde halk ne diyordu neye inanıyordu bunlardan bazılarını sizlerle paylaşmak istiyorum…

Bu yazdıklarım sadece bizim köyde değil hemen hemen o yıllarda her köyde bunlara benzer olaylar yaşanmıştır…

Depremler:

Küçük depremler olduğunda Sarı Öküz tüyünü kıpırdattı deprem oldu denilirdi…

Sarı Öküz boynuzunu kıpırdatacak olursa büyük deprem olacağı ve bu depremde dünyanın sonu olacağına inanılırdı…

Ayakların altı sabunla neden yıkanmazdı:

Banyo yaparken ayaklarınızın altına sabun sürmeyin, sabun sürersenizöbür dünyada kıldan ince kılıçtan keskin sırat köprüsünden geçerken ayağınız kayar gallen kuyusuna düşersiniz denildiği içi ayakların altına sabun sürülmezdi…

Havanın durumu nasıl belli olurdu:

Havanın ertesi günü nasıl olacağı; güneş batarken oluşan akşam kızıllığı havanın iyi olacağı; Sabah güneş doğarken oluşan sabah kızıllığı havanın bozacağı anlamına gelirdi…

Ramazan ayı:

Eskiden her evde saat yoktu; Ramazan ayında sahura kalktığınızda sahur vaktinin geçip geçmediğini öğrenmek için elinize bir siyah birde beyaz iplik alınırdı beyaz ipliğin yanında siyah ipliği gördüyseniz sahur vaktinin geçmiş olduğunu anlaşılırdı, o gün sahursuz oruç tutulurdu…

Namaz vakitleri nasıl belli olurdu:

Öğle ve ikindi vakitleri: Öğlenin olduğunu anlamak için boyunuzun gölgesi ile boyunuz aynı ise öğlen vaktinin geldiği anlaşılırdı…

İkindin ise gölgenin boyu sizin boyunuzdan uzunsa ikindi olmuştur…

İnanışlar:

Eskidende köylerde dervişler vardı bunlar sadece kendi aralarında ibadetlerini açık ve gizli yaparlardı hiç kimsenin ne malı ile nede yaşamları ile ilgili bir şey söylemezlerdi, haftanın belli günlerinde bir araya gelip ( onların tabiri ile höykürme) ibadetlerini yaparlardı…

Yeni Gelinler:

Eskiden yeni gelinler 40 gün boyunca elindeki gelinlik kınası kayboluncaya kadar çeşmelerden kovalarla su getirmeye gitmezlerdi, gelin 40 gün boyunca aile sofrasına oturmaz yemeğini tek başına yerdi…

Yeni doğan çocuğun cinsiyeti:

Eskiden kadınlar oğlan doğurduğu zaman başlarına al yazma bağlardı bu nedenle kolu komşu oğlan doğduğunu anlardı eğer doğumdan sonra doğum yapan kadın başına al yazma bağlamamışsa kız doğurduğu anlaşılırdı, oğlan ileriki yıllarda bir hata yaptığı zaman ( anan seni doğurunca başına al yazmayı boşuna bağlamış) derlerdi…

Cenazelerde devir işlemi:

Eskiden akıl balik olan birisi öldüğü zaman cenaze evinde toplanan başta imam ve ona eşlik eden yedi sekiz kişi cenaze sahibinden meftanın yaşına göre bir miktar para isterlerdi bu parayı bir mendilin içerisine koyup hem okurlar hem de elden ele aktarırlardı, devir işi bittikten sonra mendilin içerisinde olan bu parayı ya devir yapanlar aralarında taksim ederlerdi yada cenaze sahibi fakirse mendilin içerisindeki parayı geri iade ederlerdi…

Üzerinizde yapılan giysi dikişi:

Eskiden gömlek düğmesine (ilik) denirdi, giydiğiniz gömleğin düğmesi düşerse yerine düğme dikmek gerekirse kesinlikle gömlek üzerinizdeyken düğme dikilmezdi, şayet dikilecek olursa her hangi bir iftiraya uğramamak için ağzınıza bir çöp aldıktan sonra düğme dikilirdi…

Tırnak kesimi:

İster el olsun ister ayak tırnakları olsun gece kesilmezdi, gece kesilecek olursa ömürlerin kısa olacağına inanılırdı, bu nedenle el ve ayak tırnakları gündüz kesilirdi…

4.Eylül.2019