ANILAR 2

16 Aralık’ta yayınladığım DİNAR anılarımda bugünkü dünkü Dinardan bir gezinti yaparak anlatmaya çalıştım. Okumayı seven elbette ki her yazılmış yazıyı okur. Bir yazar arkadaşım öyle diyor “Ben okumayı çok seviyorum elime geçen her yazılı metni okurum. Yolda giderken yerde gördüğüm yazılmış bir kağıt parçasını bile alır okurum. Yazmışlarda neden yırtıp atmış diye merak ederim. Okumayı sevin ne kadar okursanız o kadar bilgili olursunuz. Ben ilkokul mezunuyum ama yüksekleri okuyamadım şimdi çok okuyarak yüksek okullarda okumadığımın acısını çıkarıyorum. Bir taraftan da yazıyorum boş kağıt buldum mu yazıyorum. Yalnızca teknoloji dediğiniz cihazları kullanamıyorum. Size tavsiyem çok okuyun.”Diye bir toplantıda öğrencilere nasihat ediyordu.

Elbette ki bu arkadaşımın bilgisayarı yok demek ki bu yazıları da okuyamıyor.Telefonla arayıp kutlayanlar yazımı beğendiklerini ve yorum yaptıklarını devamını beklediklerini söylediler.Sizler rahat rahat uyuyor musunuz bilmiyorum.Hilmi Çalışkan ağabeyimde uyuyamadığını 3 de 5 de kalkıp balkonda oturduğunu söylüyor.Anladım ki insan yaşlanınca uykuyu filan unutuyor.Hele ki birde dertliyse vay haline..Şükür benim büyük bir derdim yok elbette ki bazı üzülecek haberler alınıyor Akrabalar,kolu komşu acı haberleri insanı üzüyor.Şu sıra Azrail Dinarda çok dolaştı bayağı sevilen kişilerden alıp götürdü.Ne yapalım Allah böyle yazmış diyoruz.Kalanlara sağlıklı mutlu yaşam dilerim.

Bilgisayarı açtım son köşe yazımı kimler beğenmiş diye 2721 internet arkadaşımdan yazımı yaklaşık 300 kişi tıklayıp okumuş ve beğenmiş 68 kişi yorum yapmış 17 kişi paylaşmış… Demek ki okuyan kişi az değil mi?ki bin yedi yüz kişiden 300 kişi ve 68 yorum…Ne tapalım bizde okumayı sevenler az da olsa onlara yazalım.Yorum yapan okurum Mustafa Yücedağ teşekkür ederek boyacılar vardı ağabey boyacı Barak Emir ve kardeşleri diyor;Ahmet Gürdal kardeşim de babası Akif Ustayı söylüyor doğru lokantacıları anlatırken hatırlayamadıklarım oluyor Ahmet ne yapalım yaşlandık artık tam hatırlayamıyorum unuttuklarımı sizler hatırlatın boyacı Emir ve Hüseyin ile Kadir kardeşlerini iyi bilirim rahmetli Küpeliyi 15-25 krş’a ayakkabı boyardı Barak rahmetlinin adının Ömer Yücedağ olduğunu bilmiyordum İZ bırakanlar kitabımda çoğunu yazdım ama hatırlayamadıklarım oldu tanıyanlar veya akrabaları hatırlatırlarsa kayda geçer.

Otururken boş durma Ayhan bir şeyler karala yatak da aklına geldiğin konuları yazsana diye sabah namazımı kılınca başladım yazmaya. Bu satırlara geldiğimde torunum Mehtap okula gitmek için hazırlanıyordu. Bana dönüp “Dede yılbaşının büyük ikramiyesi çıksa yine böyle yazmaya devam mı edeceksin ne yapacaksın o zaman” dedi… Ben de “Canım kızım öyle para bize çıkmaz elbette çıksa önce çocuklarım, akraba ve ihtiyaç sahipleri yararlanır. Elbette ki Dinar Kültür Yayınları kurup kitap basımına devam ederim. Birde şu her zaman baktıkça eski günleri hatırlatan fabrikamız var Dedeoğlu Un fabrikasını satın alıp müzeye dönüştürürdüm. Girişine büyük bir levha asıp şöyle yazarım. hani şairin “Ey yolcu bilmeden bastığın bu toprak ”diye hitap ettiği gibi bende yazıya şöyle başlarım “Ey ziyaretçi tarihini bilmeden girdiğin bu mekan rahmetli Hacı Mustafa oğlu 1892 doğumlu Nuri Dedeoğlu tarafından 1920’lerde yapılmaya başlayan ve 1926 da hizmete geçen bu Un Fabrikası 2020 de yüz yaşına girdi. İnşaatı özel taş duvarlarla yapıldı. Makineleri yurt dışından geldi. Bölgede büyük isim yarattı. Özellikle ramazan ayında özel takılan halkın canavar düdüğü diye bildiği siren çalması her sahur ve iftar saatinde öttüğünde civar köylerden duyulurdu. Bu gördüğünüz makinelerin bazıları sökülüp çalınmış olabilir beş on kuruşa hurda diye çalıp satanlara yazıklar olsun bu tarihi eserimize zarar veriyorlar. Bu gezdiğiniz tesiste üretilen UN ile çok fakir fukara ekmek yemiştir. Birçok kişi emekli olmuştur. Lütfen tarihinize sahip çıkın ve koruyun” diye yazardım. Bu gün fabrika hala ayakta ama camları kırık içerisi nasıl bilmiyorum.

Fabrika faaliyetdeyken buğday getiren kamyonlar kısa yokuşu çıkamazlardı ılıcadan dolaşıp gelirlerdi. Tekellerin evi karşısında rahmetli Yücel ve Özer Sönmez’ gilin evi yanından zor geçerlerdi. Evlerinin üst çıkıntısında geçmeye zorlanırlardı. Fabrika her akşamüstü yıkanmış buğdayların atıklarını arkadaki belirli bir yere dökerdi. Kum içinde çokça buğday denesi bulunan bu atığı tavuğu olan aileler kovalarla taşıyıp tavuklarına verirlerdi. Ben de bu işi çok yapardım zira bizim de tavuk çoktu.

Yakında yayınlanacak yeni bir kitabımı sizlere sunacağız.Belediye Kültür Yayınları bu gün için yayın yapmıyor Yazarlarız sponsor bulursa kitaplarını yayınlamaya devam edecek.Ben 30 sene önce küçük bir kitapçığı hazırlamıştım kaybolan 5 el zanaatı adıyla üstadım Mehmet Tekinin yardımıyla Hatay’da 500 tane bastırmıştık.30 sene geçti o yazıları yeniden ele alıp kaybolan yeni zanaatları da inceleyip yeniden yazdım ortaya orta boy bir kitap 120 sayfa resimli ve yeni bilgilerle yeni bir eser çıktı “DİNARDA KAYBOLAN VE KAYBOLMAYA YÜZ TUTAN 20 EL ZANATI VE ZANAATKARLARI “adıyla baskıya verilen kitabımın sponsorluğunu Dinar Ticaret ve Sanayi Odası Yönetimi üstlendi.Kendilerine sonsuz teşekkürler.Kitap kapağı hazırlanıyor odamız yönetimi kitap esnaflarımızla ilgili olması nedeniyle Zanaatkarlarımıza en güzel yeni yıl hediyesini 2020 de verecek.Kitap odamız tarafından ücretsiz dağıtılacak benim kazancımda kültürümüze verdiğim hizmet olacak zira ben Kültür Bakanlığının emekli bir memuruyum. (Yazarlar ne aldı diye soranlar belediyeden öğrenemediler odaya sorsunlar) Dinar eğitim ve kültürüne hizmet etmek gelecek nesile hizmet etmektir. Ben bu hizmete 1968 de Halk Kütüphanesinde odacı olarak görev yapmaya başladım bir sene sonra memuru oldum hizmetlerim ve Faaliyetlerimle genel müdürüm Hasan Duman’ın övgü ve takdirlerini aldım. 300 kitaplı kütüphaneyi 35 bine ulaştırdım. Uğraşlarımla modern bir bina kazandırdım (Onunda kıymeti bilinmedi) Kütüphanemde özel toplantı salonu, araştırmacılar ve yüksek okul öğrencileri için Özel çalışma odaları,0-6 yaş çocuk oyun odası, Günlük 10 çeşit gazetenin bulunduğu okuma odası,10 kasetçalarlı müzik dinleme odası,Süreli yayın odası,Ödünç kitap verme odası,Orta öğretim ve Yüksek öğretim okuma salonları, Çocuk kitapları bölümü (yaklaşık 25 bin kitabıyla çocuk kütüphanesini bu bölüme taşımıştım)Yıl içinde 52 hafta da 52 sergi açardım,Okullar arası kitap okuma yarışması düzenler ödüller verirdim,Öğretmenlerimiz ve okul müdürlerimizle işbirliği yaparak kütüphane okuyucu sayısını çoğaltmıştım,aklıma gelenler bunlar şimdi durumuna sizler bakın ben 2 memur bir odacıyla hizmet ettim ki yeni binada Abdurrahman memurumla ikimiz kaldık ve siyasetçilerin atamalarıyla emekli oldum .Hasan genel müdürümün kulakları çınlasın o da siyaset kurbanı olmuştu.Yine uzun bir yazı oldu ne yaparsınız kalemi elime aldım mı durmuyor karalıyor işte özür diler sevgi ve saygılar sunarım.23.12.2019