ANDIMIZ

Küçüklüğümüz soğuk savaş yılları diye tabir edilen dönemde geçti. Çok partili döneme geçmiş olan genç Cumhuriyetin sancılı dönemlerini, dünyayı yöneten iki süper gücün ve onlara intisap eden devletlerin çekişmeli dönemlerini yaşayarak öğrendik.

12 Eylül öncesi artan sağ-sol olayları, ülkemizin bazı bölgelerinde azdırılmaya çalışılan mezhep çekişmeleri ile iç huzurumuz bozulmaya çalışılmıştı. Dost görünen düşmanlar, düşman yerine konulan ama hedefte olan objelerle savaştık. Bu dönemde genç cumhuriyet milyonlarca genç yetiştirdi. Bugün hemen hemen ülkeyi yöneten tüm insanımız o dönemin eğitim öğretim tedrisatından geçti. Eksikse, fazlaysa, başarılı veya başarısızlarsa tamamen Cumhuriyetin mahsulüdürler. 1933’te andımızı okutmaya başlayarak öğrenci kalıbını oturtan, 1940’larda köy enstitüleri ile bu sistemin öğretmen modelini oluşturan bir dönemdir bu dönem.

Bu dönemin mahsulü insanlar, yani bu günün orta yaşlıları, yaşlıları ve ihtiyarları hemen hemen aynı kodlarla yetişmişlerdir. Ve çoğunlukla da aynı hassasiyetleri güderler. Maalesef (!) büyük bir kısmı Devletçidir, Atatürkçüdür, İnkilapçıdır. Solcusu bile millidir, komünist parti kursalar bile başına Türkiye lafzını eklemişlerdir. Şairleri Nazım Hikmet’tir. Kurtuluş Savaşı Destanını yazmıştır. Nihal Atsız’dır. Bozkurtlar Diriliyor ile, Türk Ülküsü ile ülkücü ve milliyetçi bir gençlik inşa etmeye çalışmışlardır.

Ve o dönemin çocukları, gençleri yani bizler. Siyah önlükle, beyaz yakalıkla, sabah hep bir ağızdan okuduğumuz andımızla –EğitimBirSen Sendikasına göre gerici, baskıcı, militarist, totaliter zihniyetin ürünü olan öğrenci andı ile- okula başlıyorduk.

“Türküm, doğruyum, çalışkanım, yasam, büyüklerimi korumak, küçüklerimi sevmektir” gibi Eğitim Bir-Sen sendikasına göre bağnaz, gerici, militarist söylemlerle büyüdük.

Recep Tayyip Erdoğan’da böyle büyüdü, Hulusi Akar’da, Ömer Halis Demir’de, Ara Güler’de, Kemal Sunal’da bu andı okuyarak eğitime besmele çektiler.

Bu andın okunduğu 1933’tan 15 Ağustos 1980 tarihine kadar tam 47 yıl bu ülkede bölücü terör örgütü diye bir örgüt olmadı. Hatta 1980 yılında bu örgüt sahneye çıktığında da en büyük direnişi bu andı okuyarak büyüyen yöre halkından gördü. Kürt kökenli birçok Türk vatandaşı terör örgütüne karşı direndiler, mücadele ettiler.

Fakat ne olduysa daha sonradan bu terör örgütü içerden ve dışarıdan desteklerle büyütüldü. Büyük eylemler ve can kayıpları ile ülke köşeye sıkıştırılmaya çalışıldı. Devlet terörle mücadele etmesi gerekirken müzakereye zorlandı. Sanki terör örgütü haklıymış, onlar kazanmış gibi masaya oturtuldu koskoca Türk Devleti. Önüne bir reçete koydular. Andımızın kaldırılması da bu reçete yazıyordu. Sözüm ona Anayasal tanımına göre bu ülkede vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkesin Türk olması, bazı etnik kökeni farklı olan vatandaşlarımızı rahatsız ediyormuş ve bu yüzden terör eylemine destek veriyorlarmış gibi bir sebep sonuç saçmalığı ile andımızı kaldırttılar.

Andımız bu nedenle 5 yıl bu ülkede okutulmadı. Bu ülkenin minik evlatları bir ülküleri ve hedefleri olmaksızın, milletsiz, köksüz, amaçsız, materyalist bir şekilde yetişsin diye hayal kuranlar kazandılar. Ama aradan geçen 5 yılda terör bitmedi aksine daha da azdı. Hendeklerle kantonlarla şehirleri ele geçirmeye çalıştılar.

Allah’a çok şükür muvaffak olmadılar. Güvenlik güçlerimiz içte ve dışta yaptığı birçok operasyonlarla kaybetmeye başladığımız iradeyi tekrar tesis etti.

Çok bedel ödedik.

Ama ülkeyi kurtardık.

Şimdi yüksek yargı bu karanlık dönemi hazırlayan bir uygulamayı sonra erdirdi ve andımız tekrar okunabilir dedi.

Bunu sağlayan Türk Eğitim Sen idarecilerimize ve Danıştay üyelerimize minnettarız.

Türk’üz, doğruyuz, çalışkanız! Elhamdülillah.

Varlığımız Türk Varlığına Armağan olsun! İnşallah..

Ertuğrul Sevim

[email protected]