AKRABA BAĞLILIĞI

 

Günümüzde düşünüyorum bir ailenin akrabaları arasındaki perçinliği birbirlerine bağlılığı nasıldır veya nasıl olmalıdır? Önce bu soruyu kendime soruyorum. Bizler gerek kadın tarafının gerekse erkek tarafındaki akrabalar arasındaki durumumuzu şöyle bir gözden geçirirsem sonucundan olumlu tarafların ve olumsuz tarafların ortaya çıktığını gördüm.

Sülalemdeki en büyük dedem olan Hüseyin (Kalkanoğlu)dedem hakkında geniş bir bilgim yok.Hüseyin dedem Osmanlı zamanında 1268/1852 yılı öncesi yaşamış.Hüseyin dedem Ayşe ninemle evlenmiş.Ayşe ninem hangi sülaleden gelin geldiğini bulamadım.Her ikisinin de doğum tarihini bilmiyorum.Nerden öğrendin derseniz kütük kaydımızdaki Hüseyin dedemin oğlu hakkında bilgiler var.Kütük kaydında  1852 doğumlu İbrahim dedemin babası Hüseyin ve anası Ayşe gözüküyor.İbrahim dedem  Ahmet ve Huriye’den olma 1854 doğumlu  Zeynep ninem ile evlenmiş  oğulları  Ahmet dedem 1882 yılında doğmuş.Ahmet dedem  Hüseyin ve Hatice kızı 1879 doğumlu Feden ninemle evlenmiş.Ahmet Feden çiftinden 4 kız 2 oğlan dünyaya gelmiş.Bunlar sırasıyla  1898 yılında Sultan Halam,1903 de Zekiye Halam,(Zekiye 14 yaşında vefat etmiş)1908 Fadime Halam (Fadime 11 yaşında vefat etmiş),1909 İbrahim babam,1914 de Asım amcam, ve 1921 de Zeynep Halam dünyaya gelmiştir.Sonra kütükteki kayıtlara göre sülaleye 1921 doğumlu annem P.Elife babamla evlenerek katılmış ve evlenmeler devam ederek sülale artmaya devam etmiş.

 

Kayıtlarda en büyük Hüseyin dede hakkında bilgi bulunamadı. Ben 20 yaşlarında evlendiğini farz ederek 1830 yıllarında doğmuş olabilir diye düşündüm. Çocukları olarak yalnızca İbrahim dede gözüküyor başka kardeş yok. Aynen oğlu Ahmet dedenin de kardeşi gözükmüyor. Bunlar hakkında geniş bilgiyi yıllar önce 1964 yılında vefat eden büyük anne yani ninem ölmeden önce sorup kayıt altına almak gerekirdi. Elbette ki tiren kaçtı artık yakalamak mümkün değil. Onun için ben şimdiki gençlere diyorum ki soy kütüğünüzü şimdiden araştırıp kayıt altına alınki ilerde merak ederseniz elinizde bilgiler bulunsun.

 

 

 

Ailenin Dede’ler ve Nine’ler Soy kütüğü -     Sülalenin soy kütüğü sarı yapraklar vefat etmiş boş beyazlar bilinmiyor

 

Bakın soyağacında en eski tarih 1268 yani 1852 zaman nasıl geçmiş tam 163 yıl dile kolay değil mi? Hüseyin dedemin de 30’lu yıllar doğumluysa 180 yıl eder. Bu kadar yıl geçmiş bir sorup araştıran olmamış.Benimde hıdır elimden gelen budur demekten başka bir diyeceğim yok.Değil ki eski yıllardaki sülalemizi akrabalarımızı araştırmak son yıllarda Cumhuriyet dönemiyle başlayan yıllar sonrası bile araştırılıp soruşturulan sülalemiz hakkında kaçımızın bilgisi var acaba?

 

Ben kendi çapımda bir soyağacı yaptım ama Büyük ninelerimin, Teyzelerimin hakkında bilgiler yok veya eksik. Halalarım hakkında da öyle ya amcam tarafının bilgileri amcam yıllar önce gençliğinde Dinar Gençler birliği spor kulübünde top koşturmuş sonra polis mesleğini seçerek Dinardan evlenmiş gitmiş. Hizmetleri sonrası son görev yeri Denizli’den emekli olmuş ve orda yerleşmiş. Kardeşleriyle yeğenleriyle bağları kopmuş. Büyük halamlardan eser kalmamış. Küçük halamın eşi vefat edince büyük kızı sağlıkçı olunca onunla birlikte şehir şehir göç etmişler. Çocukları evlenmiş ayrı ayrı şehirlere göçmüşler. Onların bağları da kopuk. Ya amcaoğulları elbette ki onlar da öyle. Bendeki soyağacında sadece isimleri yazılı evlenmişlerse eşleri ve çocuklarının isimleri yok. Hele ki şimdi bizler de torun sahibi olduk onlarında torun sahipleri oldukları da muhakkaktır. Ben araştırarak bazılarının isimlerini buldum.

 

Peki, amcam oğulları veya çocukları mutlaka şu baba ocakları Dinar’dan mutlaka geçip bir yerlere gidiyorlardır. Acaba gerek özel araçlarında gerekse otobüslerdeki seyyahatlarında ana yoldan geçerken bir Üçlerce mahallesini hatırlamıyorlar mı? Halamın çocukları ve torunlarına da aynı soruyu soruyorum. Hiç mi eski hatıralarını merak edenler yok. Bu caddede bizim de zamanıyla bir evimiz vardı diyen, burada dayıoğulları, amcaoğulları var diye bir soran neden çıkmıyor acaba?

 

1940 ve 1950 yıllarındaki çocukluk hatıralarımızdan mahallemizdeki evimizin karşısındaki kömürcü Yusuf’un oğlu olarak bilinen arkadaşım Mehmet Kızıl ile (Geçtiğimiz haftalarda vefat etti) vefat etmeden 10 gün önce Sulu sokakta yaptığı yeni evini ziyaret ettik. O kadar çok sevindi ki ne yapacağını şaşırdı. Kendisi memur olunca yıllarca Dinar’dan kopmuş,ara sıra gelse de karşılaşamadık.30 yıllık hasretten sonra başladık Üçlercinin toz kokan sokaklarındaki oyun arkadaşlarımızı saydık.Bahçelerimizdeki teker ekşi elmasını,cevizi ciritlerin Osman dayının bostanını nasıl çaldığımızı anlattık.Çelik çomak,bilye,körebe ,saklambaç oyunlarımızı anlattık.Sonra baktık ki akranlarımızdan ve ağabey dediklerimizden,amca dayı hala teyze dediklerimizden kimler kalmış kimler göçmüş gitmiş.O kadar dalmışız ki saat gecenin yarısını geçmiş.Vedalaşıp ayrıldık.10 gün sonra belediye yayın aracından vefat haberini duyunca ne kadar üzüldüm bilemezsiniz.

 

Diyeceksiniz ki peki siz onları hiç arayıp sordunuz mu? Siz neden arayıp sormadınız. Ben şahsen çok sordum. Acaba ağabeylerimin bilgisi varmı diye onlara da sordum. Edindiğim bilgilerde amcaoğullarımın birer mevki sahibi olmuş Denizli dışında gidip geliyorlarmış, hala çocukları İzmir bölgesinde yerleşmiş ne gelen var ne giden. Benim elimde bir adres ve ulaşım imkânı olmayınca elbette ki ulaşamam ama onlar Dinar’a gelseler mutlaka birimizi bulurlar. Diyeceksiniz ki  kendi çocuklarınız arasındaki bağlılık nasıl.Kadın erkek her iki taraftaki akrabalar arasındaki gidişatı beğenmiyorum.İki kardeş bir birine yoktan sebeplerle küsmüş darılmış,bu dargınlık çocuklara da bulaşmış.İşte geliyoruz işte gidiyoruz denmiyor.İnsanların kıymeti ve aranması vefat etmelerinden sonra ortaya çıkıyor.Bir ağabey bir incir çekirdeğini doldurmayacak sebepler yüzünden kardeşlerine küsüp darılıyor.Bir türlü tatlılığa ulaşılmıyor.Hani diyeceksiniz ki miras yüzünden mi bir birlerine darılıyorlar.Öyle de değil rahmetli ataları bırakacağı mirasını ölmeden önce sağ iken ya satmış savuşturmuş,yemiş yok etmiş ve ya ayrı ayrı bölüp bağışlamış.Ya iki bacanağın bir birlerine küsmelerine akıl erdiremiyorum.Onlar el oğludur dersin ya iki kız kardeş iki erkek kardeş arasındaki dargınlık neden oluyor acaba?Bu konuda  bir arkadaşımla bu konuda sohbet ederken arkadaş diyor ki.”bir günü bir aile yakınımıza baş sağlığında bulunmak için İzmir’e gitmiştik.Bir günlük başsağlığı ziyareti sonrası dönerken yolumuzun üzerindeki küçük kardeşimi telefonla arayıp müsaitseniz geçerken uğrayacağız diyerek durumu anlattım.Aldığım cevap beni çok üzdü ve şaşırdım.Cevap “ağabey ben evde yoğum bir etkinlik vardı oraya gittim” dedi.Olabilir zamanı olmayabilir ama ben ondan beklediğim cevap ağabey ben yoğum ama evde çocuklar var nerdesiniz sizi oradan alsınlar gibi bir cevap olmasını beklerdim.İşte maalesef akrabalık böyle işte.Ya cenazedeki yeğenlerin amcalarına verip veriştirdikleri sözleri duyunca çok üzüldüm.içimden o amcalarına iyi ki gelmemişsin dedim.Tabi ki ben yoluma devam ettim.Ama bir daha yolum oradan geçse de arayıp uğramam.”dedi.Bende üzülme kardeş maalesef akrabalık böyle işte.Ama mutlaka iyi ve birbirine bağlı akrabalar da vardır.Düşünüyorum yıllar önce büyük oğlumu Ankara’da evlendirirken kız tarafının halası evini bize açmıştı ve o büyük salonda 64 kişi kına gecesi yapıyorduk ve 64 kişiden yabancı olarak yalnızca gelin  kızın samimi 3 arkadaşı vardı.61 kişi birbiriyle yakın akrabaydı.Fotoğraf çeken kamaracı şaşırmıştı.Çünkü herkes bir biriyle dans ediyor oyun oynuyordu.Hepsi de amca,teyze,hala kuzen yeğen misali.Akrabalık böyleydi işte,buydu.Ya şimdi düşünün gurbette yaşayan dedelerinizi ve ninelerinizi elbette ki eğer sağ iseler günümüzün teknolojisi elinizdeyken bayramdan bayrama da olsa “Alo Dedeciğim-Alo Nineciğim” veya kibarlık yapılıyorsa büyük babacığım,anneanneciğim,babaanneciğim diye arayabiliyor musunuz?…..

 

Şimdi 25-30 yıl geçmiş geçen zaman insanları da değiştiriyor. Akrabalıklar neden kopuyor. Eğer aile yakınından biri vefat ederse küslüğe bakılmadan bir araya geliniyorsa her zaman neden gelinmiyor? Bunu ben yaşadım. Bana ve eşime dargın olanlar genç yaşta vefat eden gelinimin cenazesinde hepsi gelerek acımızı paylaştılar. Demek ki böyle durumlarda bir araya geliniyorsa diğer günlerde neden gelinmiyor acaba? Bizim atamız gerek kendi ana babam olsun gerekse kayın validem kaynanam tarafından gördüğümüz öğrendiğimiz her dini bayramda akraba gezilerinin mutlaka yapılıp aranmasıdır. Aynı şehirde durulmuyorsa telefonla ulaşılıp bayram kutlamasının yapılması gerekmez mi? Küçükler nasıl ki büyüklerin ellerini öpmeye bayram ziyareti yapılıyorlarsa büyükler de iadeyi ziyaret de bulunmaları gerekir. Ne yazık ki hiç küs dargın olmayan kardeş ve akrabalar arasında bu gelenek göreneği yerine getirmeyenler oluyor. Benim gençliğimdeki Dinardaki siyasi partilerde bir program yapılır parti içindeki bayramlaşma sonrası toplanarak hep birlikte diğer partilerin binalarına bayramlaşmaya gidilirdi. Şimdi partiler arasında da yapılmadığını görüyorum. Şahsen ben ilk bayram günü ziyaretleri kabul ettikten sonra ikinci bayramdan sonra büyüklerimi ve beni ziyaret edenlere iadeyi ziyaret ederim. Bunlar benden küçük de olsa yerine getiririm.

 

Son olarak diyorum ki ben bu yazımda birbirleriyle yakın ve ya uzak akraba olanların birbirleriyle akrabalık bağlarını koparmamaya dikkat etmemiz gerektiğini okurlarıma saygıyla duyuruyorum.