Zaman ne çabuk geçiyor...
Daha bir kaç yıl öncesi gibi sanki.
34 yıl geçmiş ama...
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin Kuruluşunun 34. Yılı.
Türkiye Gazeteciler Federasyonu olarak Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetine ikinci bir çıkartma yaptık.
15 Kasım’da Lefkoşa’da Cumhuriyet Bayramı törenlerini izledik.
Manisa Demokrat Gazeteciler ve Yazarlar Derneği Başkanı Hakan
Özen, meydandaki kalabalığı ve coşkuyu görünce; ‘Türkiye’deki 20 yıl
öncesi gibi’ diyerek doğru bir tespitte bulundu.
Gerçekten Türkiye’de şimdilerde nedense Cumhuriyet Bayramımızı
eskisi kadar coşkulu kutlamıyoruz.
Ama Kuzey Kıbrıs ile Türkiye arasında bir benzerlikte yok değil.
Sokaklarda, caddelerde sadece resmi daireler ile büyük firmaların
Bayrak astıklarını gördük.
Bizden farkları yok bu konuda.
Törende yabancı simalar...
Kuzey Kıbrıs’taki törenlerde öğrencilerin yoğunluğu dikkat çekti.
Yabancı ülkelerden gelen ve Kuzey Kıbrıs’ta öğrenim gören
öğrencilerde törendeydi. Ve kendi milli kıyafetleriyle geçiş töreninde
yer aldı bu öğrencilerin bazıları. İzleyiciler arasında da dünyanın
hemen her yerinden gelen öğrencileri gördük. Ellerinde Kuzey Kıbrıs
ve Türk Bayraklarıyla, coşku içerisindeydiler.
Dağ dağa kavuşmaz,
insan insana kavuşurmuş...
Törenleri izlemek için bize
ayrılan yere oturmuştuk.
Etrafa bakarken uzaktan
birisi el sallıyor.
Güneş gözlüklü, kravatlı...
Oturduğumuz yerdeki
kişilerden birisine el
sallıyordur diye üzerime
alınmadım.
Yanımda oturan Hakan
bey ikaz etti, ‘Abi galiba sana
el sallıyor’ dedi.
Dikkatlice baktım.
Hemen yerimden kalktım,
O’da bana doğru hızlıca
adımlar attı.
Yıllar olmuştu
görüşmeyeli.
Sarıldık, kucaklaştık.
Afyonkarahisar’da
yıllarca birlikte
olduğumuz Hava Albay
Cengiz Tatar’dı.
Yıllar sonra Kuzey
Kıbrıs’ta karşılaşmıştık.
Ayaküstü uzunca
sayılabilecek bir sohbet
yaptık. Törenler başlayınca
ayrıldık.
Afyonkarahisar’dan
İzmir’e tayin olmuştu.
Orada emekli olduktan
sonra Askeri bir derneğin
Başkanı olmuş.
İlimizde de en zorlu
dönemlerde görevini
başarıyla tamamlamış olan
önemli bir Komutan’dı.
O’nun girişimleri ile Türk
Yıldızları İlimizde bir çok
gösteri yapmıştı.
Hasan Tayyip...
Alanda küçük bir çocuk.
Anne babasının önünde, ayakta.
Bir şeyler söylüyor annesine, ama ses
yoğunluğundan anlatamıyor derdini.
Sonra...
İki adım atıyor, annesi tutuyor.
Eliyle işaret ediyor az ileride birşeyi.
Hiç birimiz farkedemiyoruz oturduğumuz
yerden.
Sonra annesinden kurtuluyor ve gidiyor
biraz ilerideki koltuğun arkasına düşmüş olan
Bayrağımızı alıp getiriyor babasına veriyor.
Kelimelerle anlatılamayacak duygular
yaşıyoruz.
Oturduğum yerden kalkıp gittim yanlarına.
Askermiş baba.
Çocuğun ismini sordum;
‘Tayyip’ dedi.
‘Hasan Tayyip’ diye tekrarladı.
‘Hasan’ babasının adıymış, ‘Tayyip’ ismini
de Cumhurbaşkanımıza olan sevgisi nedeniyle
koymuş oğluna.
Karadenizli değilsiniz anladığım kadarıyla,
bu sevginin nedeni nedir diye sordum.
‘Kim ne derse desin, Türk Milletini bu kadar
seven, Askere bu kadar önem veren başka bir
Lider görmedim bugüne kadar. Bu nedenle
içimde O’na karşı büyük bir sevgi var’ dedi.
Rumlar duymuştur...
Tören başladı.
Askeri Bandonun seslendirdiği marşlar halkı
daha coşturdu.
Hele...
10. yıl marşında...
‘Türk’e durmak yaraşmaz,Türk önde,Türk
ileri!’ sözlerini hep bir ağızdan söylüyor tüm
alandakiler.
Bir kaç kilometre ilerideki Rumlar mutlaka
duymuşlardır bu sesleri...
Akdağ’dan net mesaj
Cumhuriyet Bayramı törenlerine
Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini
temsilen Başbakan Yardımcısı Recep
Akdağ katıldı. Cumhurbaşkanlığı Genel
Sekreteri Fahri Kasırga’da törendeydi.
Akdağ konuşmasında hem Bülent
Ecevit’e, hem de Necmettin Erbakan’a
yer verdi. Ecevit ve Erbakan’ın Barış
Harekatındaki ‘devlet
adam’lıklarından ve Barış Harekatı
günlerinden söz ederken, hemen iki
sıra önümüzde oturan Kıbrıslı yaşlı bir
Türk dua ediyordu.
Demek ki bazılarının aksine,
Türkiye Cumhuriyetinin ve
Liderlerimizin Kıbrıs için neler
yaptığının idrakinde olanlarda var
diye düşündüm.
Akdağ konuşmasında Rumları
‘şımarık çocuk’ olarak niteledikten
sonra net bir mesaj verdi;
Kıbrıs adasında iki toplum var.
Doğu Akdeniz’deki haklarımızı da
koruruz.
Kıbrıs’tan bir benzer daha...
Kıbrıs’ın problemlerinden birisi trafik.
Keşmekeş bir hal içerisinde.
Sık sık kazalar meydana geliyor, gencecik insanlar hayatını kaybediyor.
Bu duruma işaret etti Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Akıncı
konuşmasında; ‘Trafikte seferberlik ilan etmeliyiz... Toplu taşımacılığı
teşvik etmeliyiz...’ derken, arkamızdaki koltuktan bir hamının sesi geliyor.
‘Önce kafayı değiştirmeliyiz.’
Seneye gidin ve yerinde izleyin...
Türk Halk Dansları Topluluğunun
gösterisi ve Türk Silahlı Kuvvetleri
Mehteran Bölüğünün gösterileri
tüm izleyenleri büyüledi.
57 kişiden oluşan TSK Mehteran
Bölüğü, ‘İşte bu Bayram’, ‘Ceddin
Deden’ ve ‘Hücum Marş’larını
seslendirdi. Halkında iştirak ettiği
mehter marşları tam bir ziyafetti.
Mehter gösterisinden sonra Kıbrıs
Türk Barış Kuvvetleri ve Güvenlik
Komutanlığı ortak bandosunun
seslendirdiği askeri marşların
eşliğinde tören geçişi yapıldı.
Öğrenciler, Sporcular,Polisler,
Türk Mukavemet Teşkilatının
Gazileri ile onların Aileleri...
Hepsi alkış aldı.
Ama Askerimizin geçişi sırasında
herkes ayağa kalktı öyle alkışladı.
Hemde çok büyük bir
heyecanla...
İşte tam o sırada Türk Jetleri
alçaktan uçtu tören alanının
üzerinde.
Ve mikrofondan şu sözler
duyuldu;
‘Bu meşale sönmez,
İnanın Mustafa Kemaller
tükenmez.’
Alkış daha da yükseldi...
Tören boyunca Türk
Helikopterleri Lefkoşa üzerinde
gösteri uçuşları yaptı.
Ercan havaalanından kalkan 4 F
16 ise Gazi Mağosa, Güzelyurt,
Girne ve Lefkoşa’yı aynı anda
selamladılar.
F 16’ların ses ve sis veren
kanatların altındaki torpillerin dosta
güven, düşmana ise korku salan sesleri
ve görüntülerinin eşliğinde,
Mehterimizin muhteşem konseri
birleşince...
Hani denir ya,
anlatılmaz yaşanır.
Şimdiden söyleyelim...
Seneye nasip olursa gidin
Kıbrıs’a.
35. yıl törenleri inşAllah daha
görkemli olacak.
Mutlaka yerinde izleyin.
Hem bu tarihlerde Kıbrıs bir
başka güzel.
Hava sıcak.
Deniz...
Tam girilecek sıcaklıkta.
Biz fırsat bulamadık ama,
ekibimizdeki arkadaşlarımız ‘tam
mevsimi’ demekte.
Bizden söylemesi...
SOLO TÜRK ÜZERİNE
15 Kasım öğleden sonra...
Girne’deyiz.
Sahil boyu kalabalık.
İğne atsanız yere düşmeyecek sanki.
Çoluk çocuk, genç yaşlı...
Nedeni ise Solo Türk.
Birazdan başlayacak olan gösteri için Kıbrıs’ın
tamamı neredeyse Girne’de buluşmuş.
Gökyüzü Şövalyesi Yüzbaşı Erhan Günar ile
kokpitten canlı bağlantı tüm alana aktarılıyor
dev hoparlörlerden.
‘Cengiz Topel’e
selam’
diyor Gökyüzü
Şövalyesi Erhan
Yüzbaşı.
Bir kaç dakika
sonrada
Girne semalarında
görülüyor Solo Türk...
F 16 en yavaş haliyle geçiyor sahil boyundan.
Bu geçişin adı Hava Kuvvetlerinde ‘ saygı geçişi’
olarak adlandırılıyor.
Uçağın maksimum hızı 2 bin 500 kilometre.
Ancak öncelikle gösterinin emniyeti gereği ve izleyicilerin
rahatsız olmaması için ses hızını geçmiyor
pilotlar.
Saatte 200 ile, bin 200 kilometre arasında
değişiyor F 16 gösteri uçağının hızı.
F 16 için 200 kilometre hız iniş ve kalkışta kullanılan
bir hız, bu süratte havada durmak ve hareket
yapabilmek oldukça zor.
Ama Türk Pilotları o kadar maharetli ki, bu
süratte giderken hem gösteri, hem de hareketleri
çok rahat yapabiliyorlar.
Solo Türk’e özel hareketler var.
Dünyanın hiç bir yerinde hiç bir gösteri de
bunlar yapılamıyor.
Dosta güven, düşmana korku salan Pilotlarımızın
kalkışı, ‘Solo Türk’ kalkışı ve Solo Türk tonosu
olarak adlandırılıyor.
Solo Türk uçağının üzerinde kesik kesik siyah
çizgiler mevcut. Bunlar Türk Hava Kuvvetlerinin,
Türk Silahlı Kuvvetlerinin ne kadar doğru ve
hızlı karar verdiğini temsil etmekte. Çizgilerin
sona erdiği yerde, sırt bölgesinde bir yıldız mevcut.
O yıldızın anlamı da Türk Hava Kuvvetlerinin
21. Yüzyılda dünyanın yıldızı olacağı anlamına
gelmekte. Kuyruk bölgesinde bulunan
Anadolu Kartalları ise; Anadolunun bağrında
yetişen kartal. Ve o kartalı değerli kılmak anlamında
altın renginde boyanmış. Sol kanat üzerinde
bir kartal figürü var. Bu her zaman
görünmüyor. Ters ışıkta görünüyor. Bunun ne
anlama geldiği ise; Ters durumlarda, Allah korusun,
Türk Hava Kuvvetlerinin, Türk halkının
her zaman yanında olacağını ifade ediyor.
Gövde kısmında yer alan Ay Yıldızımız; Nereden
bakılırsa bakılsın Türk Bayrağını başımız
dik ve yukarıda göstermek isteyişin anlamı.
Solo Türk’ün gösterisi yaklaşık 20 dakika sürmekte.
F 16 bu süre içerisinde yaklaşık 3,5 ton
yakıt harcıyor. 20 dakikada 20 manevra yapılıyor.
Ve bu hareketlerin pek çoğunu dünyada sadece
Türk Pilotları yapabiliyor.
Solo Türk kalkışında 3 metrede iniş takımlarını
toplayıp, 10 metrede terse geçebilen ve
terse geçtikten sonra da tırmanabilen sadece
Türk Pilotları.
Uçağın kendi ekseninde dönerek gitmesi hareketinin
adı ‘Tono’. Dünyada bu hareketi yapabilen
başka ülkenin pilotu yok. Sadece biz
yapabiliyoruz.
F 16 savaş uçağını kullanabilmek kolay bir
şey değil.
Gösteri alçak irtifada yapılıyor ve düşük hızda
gidildiği için pilot üzerinde inanılmaz bir baskı
oluşuyor.
Oluşan bu baskıya-yüke ‘G etkisi’ deniliyor.
‘G kuvveti’ bir başka anlatımla, pilotun ağırlığının
katları kadar üzerine baskı oluşuyor, yük
biniyor. Örneğin 5 G denildiğinde pilot 70 kilo
ise, üzerinde 350 kilogramlık bir yük oluşuyor
anlamına geliyor.
Gösteriler sırasında bazen 9G kuvveti kadar
yük binebiliyor pilota. Bazı hareketlerde demektir
ki pilotomuzun üzerine 630 kg yük biniyor.
Bazı gösterilerde izleyicilere 30 metreye
kadar yaklaşıyor pilot, en uzak mesafede 5 kilometre.
Gösteri uçuşlarını gerçekleştiren pilotlarımız
aslında savaş pilotları. Bu gösteriler onlara ikinci
bir iş demek daha doğrusu.
Allah kaza bela vermesin diyoruz.
Göğsümüzü kabarttılar.