Tefecilere tavsiye..

Büyük velilerden Beyazıd-ı Bestamî Hazretleri bir gün tımarhanenin önünden geçiyordu.

Tımarhane hizmetçisinin tokmakla birşeyler dövdüğünü görüp: “ Ne yapıyorsun?”diye sordu

Hizmetçi, ”Burası tımarhane, delilere ilâç yapıyorum.” .

Hazret, “Benim hastalığıma da bir ilâç tavsiye eder misin?”

Hizmetçi hastalığının ne olduğunu sordu

Beyazıd Hazretleri: “Benim hastalığım günah hastalığı. Çok günah işliyorum.”

Hizmetçi, “Ben günah hastalığından anlamam Ben delilere ilâç hazırlıyorum”, diye cevap verdi

Tam bu sırada tımarhane parmaklığının arasından konuşulanları duyan bir deli, Beyazıd-ı Bestamî Hazretlerine, “Gel dede, gel! Senin hastalığının çaresini ben söyleyeyim.” diye seslendi

Hazret, delinin yanına sokularak, “Söyle bakalım, benim derdime çare nedir?”

Deli (!) şu ilâcı tavsiye etti, “Tövbe kökü ile istiğfar yaprağını karıştır Kalp havanında tevhîd tokmağı ile döv, insaf eleğinden geçir, gözyaşıyla yoğur, aşk fırınında pişir. Akşam, sabah bol miktarda ye O zaman göreceksin senin hastalığından eser kalmaz..”dedi.

Şaşıran Beyazıd Hazretleri, “Hey gidi dünya hey! Demek, seni de deli diye buraya getirmişler..” deyip oradan ayrıldı.

Bu ilâç, halen günah hastalığı devam eden tefecilere tavsiye olunur..

Tefeciler, biz işin sonunu getirmeden yazıları bırakacağımızı sandılar..

Yok öyle!..

Vatandaşın ocağını batıracaksınız, biz seyredeceğiz ha,.

Sizi gidi tefeciler sizi..

Sandıklı'daki tefecilerin İsimlerini tek tek yazdım. Kimlerin tefecilik yaptığını vatandaş zaten biliyor..

Tefeciliğinizi ne kadar saklamaya, gizlemeye çalışırsanız çalışın devlet; çorap söküğü gibi çözecektir, haksız ve haram işlerinizi..

Tefeden ocağı yıkılmış, halen tefecinin elinden kurtulmak için çırpınan vatandaşlara diyeceğim şudur: bu kan emicilerden şikayetçi olmaktan sakın korkmayın, devlete güvenin, inanın..

Hiç pahasına kaybettiğiniz tefecilerin sizden cebren çaldığı malınız, mülkünüz, paranız çoluk çocuğunuzun nafakasıdır..

Hakkınızı aramayan insan aciz insandır..

Adaletin terazisi her zaman haklıdan yana çeker, yargıya güvenin.

Devlet, tefecilerin sonunu getirmek için mutlaka düğmeye basacaktır..

Bekleyin, görün..

*******

İki gün, rahatsızlığım nedeniyle yazı yazamadım. Şimdi iyiyim, İnşallah..

Gevezelere, arkamdan laf edenlere bir atasözüyle cevap vereceğim: “Arkasından 40 köpeği havlatmayan kurda, kurt demezler”

Taklacılara kapak olsun!...

*******

Bundan 8-9 yıl önce bir yazımda “döt” kelimesinin doğrusunu yazmış, kelimeyi açık kullandığım için beni mahkemeye vermişlerdi...

Daha önce aynı soruşturmayı geçiren bir yazarın mahkemedeki sözlü savunmasını bulmuştum..

Savunmamda gerçeğe yakın bir hikayeyi anlattım:

“Bir köyde ateşli bir hasta vardır, köylüler kasabaya doktora getirir hastayı. Doktor hastaya fitil verir ve köye döndükleri gibi hastaya fitili anüsten vermelerini söyler köylülere.

Köylüler ‘Tamam doktor bey’ deyip köye dönerler. Köydeki herkese sorarlar, en bilgelere bile, ama kimse anüs ne demektir bilemez. Bu nedenle bir türlü ilacı da veremezler hastaya. Hastanın durumu da gitgide kötüleşmektedir.

Bunun üzerine köylü, doktora, telefon etmeye karar verir ama kimse buna yanaşmaz.

Neyse durumun vahameti üzerine muhtar aramayı kabul eder. Bütün köylü toplanır santrale, muhtar arar, ‘Biz ne yapacağımızı bilemedik doktor bey’ falan der. Karşıdan doktor bir şeyler söyler. Muhtar döner arkasına: ‘Makattan verin dedi doktor’ der. Yine tüm köye sorarlar, komşu köylere birilerini yollayıp sordururlar falan ama makat ne bilen yoktur yine.

Hasta ise gitti gidecek, ateşler içinde kıvranıyor bayağı. İhtiyar meclisi toplanır. Son çare, doktorun bir kez daha aranmasına karar verilir. Yine kimse aramak istemez doktoru. Nihayetinde yine biri ikna olur, telefonun başına geçer, ama ‘Çok kızacak doktor, çok!‘ diye söylenmeye başlar...

Sonunda telefonu açar, durumu anlatır, doktor bir şeyler söyler yine. Telefondaki köylü, yüzü allak bullak, arkasını döner:

‘Ben çok kızacak demiştim size; g*tüne sokun dedi’ der..”

Dedikten sonra “Ne diyeyim hakim bey? Bizim köyde g*te, g*t derler” diye bitirmiş ve o yazar gibi bende beraat etmiştim..

Bunu niye anlattım?

Tefeciler, “biz tefeci değiliz, itibarlı işadamıyız” demişler!..

Ne diyeyim sayın okurlar, bizim köyde tefeyle para satana, ocak batırana tefeci derler..

Daha da ileri giderlerse ne demek gerekir, bilemem!