SEÇİMİN KADERİNI KARARSIZLAR BELİRLEYECEK…

Seçime 8 kısa gün kaldı…

Buna rağmen: ne şehir merkezinde, ne ilçelerde, ne de kırsalda alışılmış seçim havası yok…

Adaylar geziyor, seçmen “gelene ağam, gidene paşam” diyor..

Fanatik taraftarlar hariç, büyük seçmen kitlesinde sessizlik hakim.

Henüz karar veremeyen seçmen sayısı fazla görünüyor.

Seçmen neden karar veremiyor?

Partilerin seçim vaatlerine mi, inanmıyor?

Yoksa kafalarını kurcalayan bişeyler mi var?

Büyüklerin söylediği gibi bu seçimlerde sürpriz sonuçlar çıkabilir..

******

Seçimde, algı yaratabilmek için her şey mübah sayılıyor.

Sandıklı eski belediye başkanı, milletvekili adayı, basın toplantısı düzenliyor belediyeyi suçluyor.

Hızını alamamış ki; 3 değişik gazete bastırıp belediye yönetimini sorguluyor.

Ama, Belediye başkanlığı yaptığı Sandıklı merkezinde seçim propagandası yapamıyor..

Daha öncede belirttim: siyasi parti tercihiniz kadar, kime oy vereceğinizi de iyi değerlendirin..

Zira sizin vereceğiniz vekaletle sizi temsil edecek olan adaydır..

******* 

Siyasete bulaşan siyasetten kopamıyor…

Ak Parti kurucularından Dengir Mir Mehmet Fırat, HDP’den aday oldu.

Eski Anavatan Partisi bakanlarından ve eski ülkücü Yaşar Okuyan, Doğu Perinçek’in Vatan Partisi’nden aday..

Eski Doğruyol Partisi bakanlarından, Ufuk Söylemez, Vatan Partisi’nin en büyük destekçisi...

Bu yaşlarına kadar mensubu oldukları partilerde yer bulamamışlar, koltuk uğruna ilkeleri terk edip, tam zıt partilerde yer almışlar..

Daha birçok örnek var..

Öte yandan: “Ak Parti’den kurtulmak istiyorsanız HDP’ye oy verin, barajı aşsın..”diye çığırtkanlık yapanlar var..

İmralı ve Kandil’in temsilcisi HDP’ye oy verin çağrısı yapanlardan her şüphe duyulmaz mı?

Seçmen yanlış yönlendirilmemeli, seçmen özgür iradesiyle oyunu kullanmalı..

*******  

Seçime az kala bazı partiler kesenin ağzını açtı…

Bakın ben size bir maymun hikayesi anlatayım..

Bu Hindistan’da yaşayan bir maymun, bizimle ilgili değil...

Bizde maymun yok zaten...

Hintliler onun nadide bulunmaz bir maymun olduğunu düşündüler... Daha çok işe yarasın diye canlı yakalamak istediler...

Tek yakalama şekli vardı:

Bir hindistancevizinin üzerinden maymunun elinin zar zor gireceği kadar delik açıyorlardı avcılar... Cevizin içine maymunun en ilgisini çeken ve en sevdiği yiyecekten bir avuç kadar koyuyorlardı...

Maymun gelip cevizin içine elini sokuyor, sevdiği yiyeceği avucuna alıyor, ama eli yumruk şekline girdiği için delikten çıkmıyordu...

Avucunu asla açmıyordu...

Cevizle birlikte kaçmak istiyordu o zaman...

Ama cevizi ağaca bağlamışlardı...

Kaçamıyordu da...

Böylece yakalanan maymunlar artık onu kullanmak isteyen insanların esiriydi dünya pazarlarında...

Dünya milletleri ona bakıp bakıp gülüyorlardı...

O üstün ırk, soytarısı olmuştu el âlemin...

Neydi maymunu esir eden?..

Yumruk olan eli mi?..

Ceviz mi?..

İçindeki yiyecek mi?..

Cevizi ağaca bağlayan ip mi?..

Hiçbirisiydi aslında...

Onu tutsak eden, bir kez avucuna aldığı beleş yiyecekten vazgeçmesini engelleyen o lanet duyguydu...

Böyledir bu çünkü...

Bir kez avucunda hissettin mi avantayı...

Bırakmak istemezsin...

Eminim o yiyeceğin, maymun açısından nasıl bir vazgeçilmez ve çekici şey olduğunu çok merak ettiniz...

Hintliler cevizin içine herhalde gıda yardım paketi koyacak değiller...

Sonunda...

Sonunda maymun bir lokma beleş için tutsaktır artık...

Ormanların o yerinde duramaz, özgür, cin gibi akıllı canlısı, eline bir lokma avanta koyan avcının esiridir...

Ve avcının malı...

O ne isterse...

Doğrusu; soytarısı olmuştur bir avuç beleşin...

*****

Hayırlı Cuma’lar…