SAVAŞA BİR İKİ
Cuma günü Suriye’nin uçağımızı düşürdüğünü öğrendiğim vakit, açıkça söylemem gerekirse bunu Suriye’ye müdahale için mazeret arayan ABD ve onun gizli servisi CIA’nın tertip ettiği fikrine kapılmıştım.
Meşhur kurt ile kuzu hikayesi gibi geliyordu bana ABD ve Suriye ilişkileri.
Hani o çok bilinen hikaye vardır ya, derenin aşağı yakasında su içmeye çalışan kuzuyu kurdun sıkıştırıp, kurt tam avını yakalayacakken kuzunun: “beni niye öldüreceksin?” diye sorduğunda, kurdun; “içeceğim suyu bulandırdın” diye cevap verdiği ve bunun üzerine kuzunun “ben derenin altından içiyorum, dere yukarı akmıyor ya!” diyerek canını kurtarmaya çalıştığı, tüm bunlara rağmen kurdun kuzuyu yediği hikayeyi.
İşte buradaki gaddar kurda benzetiyordum ABD’yi, açlığını bir türlü yenemeyen nerede petrol varsa, nerede Müslüman varsa bir şeyi sebep gösterip orayı karıştıran ABD’yi.
Suriye ise hikayedeki gariban süt kuzusu gibi geliyordu bana. Ne de olsa kardeşimizdi, komşumuzdu, akrabamızdı.
Fakat bu uçak düşürme operasyonu gösterdi ki olay hiç de bizim bildiğimiz gibi değilmiş. Kurt yine aynı aç ve gaddar kurt olmasına rağmen bizim gariban kuzu da hiç masum değilmiş.
Nedeni ise şu:
Askeri ve diplomatik konularda ahkam kesecek kadar diplomasi ve askeri bilgim olmasa da, en azından bu olaydaki kastı görebilecek kadar askeri bilgiye sahibim.
Neticede askerliğimi bir radar istasyonunda skop başında radar operatörü olarak yaptım. Onlarca defa kamuoyunda “it dalaşı” diye tabir edilen ve düşman uçağını etkisiz hale getirmek için askeri tabirle “önleme” diye bilinen operasyonların kayıtlarını tuttum, telsiz konuşmalarına şahit oldum. Hatta savaş pilotlarının kullandığı uluslar arası fonetik alfabeyi ezberledim.
Bunları neden anlatıyorum. Gerçek hayatta bir hava sahası ihlalinde uçak düşürmek ancak birbirine savaş ilan edilen hallerde olur. Hele hele Suriye’nin iddia ettiği gibi bir kilometrelik bir ihlal havacılıkta her an yaşanılabilecek, hatta her gün onlarca defa yaşanan bir durumdur. TSK kayıtlarına bakarsanız geçtiğimiz ay 134 hava sahası ihlaline muhatap olmuşuz. Yani 134 uçağı düşürme hakkı elimize geçmiş ama kullanmamışız. Çünkü barış zamanında bu hak öyle hemen kullanılacak bir hak değildir de ondan.
İkincisi, savaş ortamı haricinde hiçbir ülkenin sınır birlikleri uçaksavar başında eli tetikte beklemezler. Hatta havada önleme yapmak için hazırda bekleyen uçakları bile yoktur. Ancak ve ancak bazı filolarda pistte hazır bekleyen uçaklar olabilir ki onların bile bölgeye sevki en az yarım saat sürer.
 Üçüncü konu menzili 1-2 km ile sınırlı bir uçaksavar bataryasının bir savaş uçağını düşürme şansı neredeyse yok denecek kadar azdır. Kuş sapanı ile uçağı düşürme ihtimali ne kadarsa uçaksavar ile bir uçağı düşürme şansınız o kadardır. Çünkü günümüz uçaklarının hızı ve manevra kabiliyeti uçaksavarı çok kolay alt edebilecek seviyededir. Bu olay olsa olsa bir füze marifeti ile ya da başka bir uçak ile yapılmış olabilir.
Kısacası bu iş, Suriye’nin apaçık Türkiye’ye ve ABD’ye meydan okumasıdır. Suriye gibi pek de büyük olmayan bir devletin dünyanın en büyük ve dördüncü büyük ordularına meydan okumasının ardındaki sebep ise Suriye’ye bu desteği veren Rusya’nın Suriye üzerindeki hesaplarıdır.
 
Bilindiği gibi Ruslar yüzyıllardır sıcak denizlere inmek için bizimle onlarca defa savaşa girmiştir. Bu nedenle tarihte en fazla savaştığımız millettir Ruslar.
Şimdi bunu elde edemeyince Suriye üzerinden Akdeniz’e açılıyorlardı. Suriye de hala Rusların askeri üsleri bulunmakta.
 Hal böyle olunca Rusların verdiği silahlar ve istihbarat ile Türkiye üzerinden ABD’ye bir mesaj verildi.
Bu mesajı bizim hükümetimiz gayet itidalli olarak okuyor. Olaya devlet ciddiyeti ile yaklaşıyorlar. Çünkü henüz pilotlarımızın durumu belli değil. İnşallah sağ salim kurtulmuşlardır diyeceğim ama bu şansın neredeyse yok denecek kadar az olduğunu tahmin edebiliyorum.
Çünkü bu restleşmedeki bu hamlede eğer pilotlarımız sağ salim kurtulursa bunun hiç de Suriye’nin iddia ettiği gibi olmadığı ayan beyan ortaya çıkar.
Bu nedenle pilotlarımızın şehit düştüğüne maalesef kendimizi hazırlamamız gerekiyor.
Bir de Ortadoğu’nun enerji bölgelerinde oynanan bu oyunun bizi  adım adım bir savaşa sürüklediğini görmemiz lazım.
 Bu savaş bizler istesek de, istemesek de çıkacak gibi görünüyor.
Keşke olmasa.
Kurtlar doymasını, kuzular da kuzuluğunu bilseler..
Ertuğrul Sevim
twitter @ertugrulsevim    Facebook: ertugrulca
 
Editör: Haber Merkezi