Şahin,”Özgürlükler sınırsız değildir”

Afyon Baro Başkanı Av.Turgay Şahin yazılı basın açıklaması yaptı

Şahin, açıklamasında,”Yaşasın Türkülüğün Tarihi ve Manevi Değerleri Bununla Anlam Bulsun Hayatlarımız. Hak ,Özgürlük ve Adalet İnsanlığın Ortak ve Değiştirilemez İlkeleridir, Moda akımlara Kurban Edilemezler”dedi.

Anayasa Md 33. Dernek kurma hürriyeti ancak, millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâk ile başkalarının hürriyetlerinin korunması sebepleriyle ve kanunla sınırlanabilir.

Yani bu gün, kendilerini bir dernek hükmi şahsiyeti altında dokunulmaz zannedenler, yasanın tanıdığı korumayı aşılmaz bir zırh görenler genel ahlak kavramına ters düştüklerinde bu koruma ve zırhın anlam ifade etmeyeceğini bilmelidir.

Anayasanın temel kavramlarından birisi olan "Genel Ahlak", hak ve hürriyetlerin kısıtlanabilmesi veya yasaklanması için kabul edilen meşru gerekçelerden birisidir

Anayasa Mahkemesi kararlarında Genel Ahlak " Belli bir zamanda bir toplumun büyük çoğunluğu tarafından benimsenmiş bulunan ahlâk kurallariyle ilgili hareketleri gösteren ve kolayca anlaşılan bir anlam taşımaktadır." denilmektedir. Ama kanaatimce bu tanım yetersiz ve bulanıktır

Genel Ahlak kavramını doğru tanımlamak için Anayasanın başlangıç ilkelerine bakmamız gerekir. Burada sessiz sedasız duran/bekleyen "Türklüğün tarihi ve manevi değerleri" aslında her konuda elimizde olması gereken bir pusula olduğu gibi genel ahlak kavramının da anahtarı olmalıdır

Burada sanılanın aksine, "inanç özgürlüğü" kavramına atıfta bulunmayacağım. Zira inanç, özel olarak İslam inancı Türkiye için sadece bir özgürlük alanı değil, milletin ve devletin kurucu unsuru, bu toprakları vatan yapan şeydir.

Lozan'da dahi "anasır-ı İslam" dan bahsedilerek, vatan olarak belirlediğimiz (misakı milli sınırları içinde kalan) topraklarda yaşayan müslümanlar adına müzakere edilmiştir. Yani Lozan ile tanınan devletimizin kurucu unsuru anasır-ı İslamdır

O halde "anasır-ı İslam"ın inanç değerleri, Anayasanın başlangıç kısmında yer alan "Türklüğün Tarihi ve Manevi Değerleri" denilen şeyin bizzat kendisidir. Bu değerler Türkiye Cumhuriyeti kuran değerler olduğu için anayasal düzenin koruması altındadır.

Başa dönecek olursak, özgürlükler sınırsız değildir. Bazı koşullarda kısıtlanabilirler yahut temel değerlerle çatıştığında özgürlüklerden söz edilmesi düşünülemez. Örneğin anayasal düzeni yıkmak bir özgürlük olarak tanımlanamaz.

Bu güne kadar Türkiye Cumhuriyeti'nin sadece siyasi niteliklerinin öne çıkmış olması bizi yanıltmasın. Bunun öncesinde Türklüğün Tarihi ve Manevi Değerleri" nin geldiğini unutmamak gerekir. Bu değerler, en umutsuz zamanlarda bize yeniden istiklalimizi kazandırmıştır

Bugün istiklalimizi, onurumuzu, vatan ve devletimizi borçlu olduğumuz tarihi ve manevi değerler basite alabileceğimiz bir olgu değildir. Sadece kültürel birer renk hiç değildir. Bu kurucu değerlerimiz varsa biz varız, yoksa tüm sahip olduklarımızı kaybetmeye hazır olmalıyız.

Ezcümle, dejenere bir takım çevrelerin sözüm ona özgürlük olarak tanımladığı kişisel zevk ve hayat tarzları için temel değerlerimizi feda etmedik ettirmeyeceğiz. Hedonist tiplerin azgınlıklarına alet ettikleri özgürlük., insan hakkı gibi kavramlara da kanmayacağız. Temel insan hakları, insanın özünü oluşturan, ona onur kazandıran kutsal değerlerdir. Hedonist arzular, dünyanın hiçbir yerinde temel hak kabul edilmezler. Bizler, yaşama hakkı başta olmak üzere tüm temel haklarımızı cansiperane müdafaa ederken bu hakların sıralamasını unutmadık. Bu haklar manzumesinin arasına, olmayan şeylerin hak olarak sızmasına da müsaade etmedik

Şehitlerin kanıyla yoğrulan bu vatan toprağında, şehadet kavramının, manasının üzerinin kapatılmasına iznimiz yoktur, tahammülümüz de yoktur. Şehitlerimizin uğruna canlarını verdikleri değerleri de ölümüne müdafaa edeceğiz

Bu meyanda Allah,Vatan ve Namus kavramları etrafında kenetlenerek millet olmuş bizlerin kırmızı çizgileri vardır. Kırmızı çizgilerimizle barışık yaşamayı seçenlere tahammülümüz tartışılmaz ama bu çizgiyi çiğnemeye niyetli olanları uyarıyoruz

Türk Milleti, kutsallarına saldırılmasını asla hoş görmemiştir. Bizler kutsallarımızı başkalarının özgürlük alanı olarak görmeyiz. O yüzden bazılarının aşağıladığı namus kavramı bizde hayat-memat meselesidir. Namusumuz için yaşar namusumuz için ölürüz.

Bu güne kadar hiç kimseye inanç dayatmadık, her türlü inanç yanımızda yaşayabilir, müsamaha görür ve korunur. Ama inancımıza taarruz etmemek koşulu ile! Namus saydığımız kavram ve değerlere saldırıya müsamahamız yoktur ve olmayacaktır.

Türklüğün Tarihi ve Manevi değerleriyle derdi,husumeti olanlar kendilerine çeki düzen vermelidirler; sabrımızı zorlamamalıdırlar. Bu değerlere karşı olmak, bu değerlere saldırmak kesinlikle özgürlük olarak kabul edilemez. Vatanımızı da değerlerimizi de çiğnetmedik, çiğnetmeyeceğiz.

"Bundan sekiz dokuz nesil önceki büyükleriyle aynı zihinsel ve dogmatik sınırlara sahip olmak" cümlesiyle aşağılanmak istenen şey asırlar öncesine tekabül eden inancımızdır ve tarihi değerlerimizdir.

Bu gafiller bilsin ki sekiz dokuz değil binlerce nesildir aynı şeye ve aynı değerlere inanıyoruz. Sultan Alpaslan'ın "Biz Türkler Temiz Müslümanlarız" dediği günden bu yana terk etmediğimiz ilkelerimiz, değerlerimiz var!

"Söylemini kutsal sayılan değerle üzerine inşa etmek" halkı kin ve düşmanlığa teşvik etmez, tam tersine milletimize yöneler kin ve düşmanlığa direnç ve bu azgın gareze karşı birlik olma gücü sağlar.

Onların “tarihsel kazanımlar” dediği şey, binlerce yıllık insanlık tarihine nisbetle bir an bile sayılamayacak kısalıkta bir zaman diliminde ortala çıkmış, insanlığın kadim değerlerinden sapma mahiyetinde, aslında moda bile sayılamayacak kadar cılız ve az kabul gören sabun köpüğü/saman alevi çıkışlardır. Bu ayrıksı, sapma niteliğindeki akıma karşı çıkmak nefret söylemi falan değil, hakikatin ifadesidir. Üstelik nefret söylemi kavramı arkasına saklanan bu düşünce, tarihin gördüğü en hoşgörüsüz, saldırgan ve nefret yüklü bir üsluba sahiptir. Kendileri gibi düşünmeyenleri kolayca itham eden, yargılayan dahası mahkum eden bu azgınlığın gücü sadece sesinin çok çıkmasından kaynaklanmaktadır. “Ayrımcılık” olarak ifade ettikleri şeyin alasını, başkalarına karşı göstermekten çekinmeyen bu azgın güruh herkesin kendileri gibi düşünmesini istemekte, toplumları ve nesilleri kendilerine benzetmeyi bir hak olarak görmektedir.

Lafı eveleyip gevelemeden hedeflerinin açıkça kutsal kitabımız olduğunu söylemeseler de biz bu niyeti dün biliyorduk bugün de farkındayız. Şunu bilsinler ki kutsal kitabımızın doğruları, doğrularımızdır. Bunu onlarla tartışacak değiliz.

Türlüğün Tarihi ve Manevi değerlerini dün olduğu gibi bugün de savunmaya devam edeceğiz. Kendilerini bu toprağın sahipleri olduğu rüyasından/vehminden uyandırmak zorunda kaldığımız için özür de dilemeyeceğiz. Bu rüyadan ne keder erken uyanırlarsa kendileri için o kadar iyidir

Keyifleri kaçacak diye bundan geri durmayacağız. Yine bir anayasal metin olan İstiklal Marşının da her dizesini, her kelime ve kavramını da bıkmadan usanmadan tekrar edeceğiz.

Şöyle diyeceğiz :

Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın;

Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.

Bunu melodi olsun diye değil; alçak kimdir, hayasızlık nedir üstüne basa basa, tarif ede ede anlatacağız.

Ruhumun senden, İlâhî, şudur ancak emeli:

Değmesin ma’bedimin göğsüne nâ-mahrem eli!

Mabedimizin ve kutsalımızın üzerinde namahrem eli istemediğimiz için İstiklal Savaşı verdik, yine veririz.

Kim ki kutsalımıza laf etmeye cüret eder, İstiklal Marşından aldığımız güç ve ilhamla ona haddini bildiririz.

Garb’ınâfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar;

Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.

Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir îmânı boğar,

"Medeniyet!" dediğin tek dişi kalmış canavar?

Garbı arkasına almış gafiller çok meraklılarsa ait oldukları yere gidebilirler. Ancak burada yaşayacaklarsa inancımıza, değerlerimize ve tarihimize saygılı olmayı öğrenecekler, başka yolu yok!!! Onların "medeniyet" dediği şey, bilsinler ki bizim medeniyetimiz değildir.

Ummasınlar ki onlara "sizin dininiz size bizim dinimiz bize" diyelim. Bunun denileceği zayıflıkta değiliz, eşit koşullarda hiç değiliz. Ne demek istediğimizi anlamayanlar sorsun öğrensinler

Türklüğün Tarihi ve Manevi değerleri bu topraklarda galebe çalmıştır ve artık kimseyle bunun pazarlığını yapacak değiliz. Haddini bilmeyenler, bilmek istemeyenler tarihimize bakmalıdırlar. Belki böylece ayaklarını denk alırlar

Bu toprakları vatan yapan en geniş anlamıyla inanç ve değerlerimiz bize "eline ,beline ,diline sahip ol!!!" emrini vermektedir. Hünkar Bektaş Veli, sekiz-dokuz değil, yüzlerce nesil öncesinden bu umdeyi milletimizin levhasına kazıdı ve hamuruna kattı.

Bu vatanda yaşayan herkes en asgarisinden bu değerleri bilmelidir. "Beline sahip ol" çağrısı yapan Diyanet İşleri Başkanına hücum edilmesi kabul edilemez.

Av.Turgay ŞAHİN

Afyonkarahisar Baro Başkanı

Editör: Haber Merkezi