MUHALEFET DİLİ

Bir fiil düşünün ki, insanlığın bilinen tarihinde her toplum tarafından cezalandırılmış olsun…
                Bir fiil düşünün ki, semavi dinlerin hepsi tarafından lanetlenmiş olsun…
                Bir fiil düşünün ki, geçmişte ki ve ya mevcut her ideoloji tarafından reddedilmiş olsun…
                Bir fiil düşünün ki, bugün insanlığın ulaştığı evrensel normlara göre de suç olsun…
                Bu fiil bizim toplumumuzda da şiddetle reddedilir, lanetlenir ve hukuk tarafından cezalandırılır.
                Hiç kimse de buna itiraz etmez.
                O halde, neden haftalardır özellikle CHP tarafından mağdurlar ve onların ruh halleri düşünülmeden ağzını açan her yetkilisi bu konuda akla hayale gelmedik cümleler kurar?
                Failin bir dönem geçici etüt eğitmenliği yapması üzerinden bir kurum, o kurumun yakın olduğu düşünülen bir parti ve en son da hükümet yıpratılmaya çalışılır?
                Lafı çoğalttıkça iş kendi aleyhlerine dönmeye başlayınca da, gaf üstüne gaf yaparak durumu daha da vahim hale getiriyorlar.
                Sadece birilerini yıpratma gayretiyle, toplumun üzerinde birliği olan bir konuda ayrıştırmadan başka neye yarar bu dil?
                Fiilin bir daha yaşanmaması, failin en ağır şekilde cezalandırılmasını bir yana bırakmışlar, konuyu politika malzemesi yaparak, siyasi rant oluşturma derdindeler…
                Bir kadın Bakan’a önce bir gaf, onu düzelteyim derken daha ağır ikinci gaf…
                Allah aşkına siyaset yapmak bu mudur?
                9.Nisan.2016 cumartesi günü internethaber sitesinde bir haber çıktı. Kadın muhabir, “bir kadın olarak Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı’na söylediği sözden dolayı incindiğini” söylüyor. Kime? CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na…
                O da kendince cevap veriyor: (Aynen alıntılıyorum.) “Beni yaralayan ne oldu? Bakan konumunda olan birisi, bizim için kadın erkek fark etmez bakandır o, bakan olarak görevini yapması lazım. Çıkıp şunu söylerse ‘Ya bir seferlik bir olay oldu. Dolayısıyla da bunu Ensar Vakfı’na niye yakıştırıyorsunuz? Bu doğru değil’ dediği andan itibaren bu olmaz.”
                Eğer, Kılıçdaroğlu’nun üzüldüğü buysa boşuna üzülmüş…
                Sayın Bakan Ramazanoğlu tam da bunu söylüyor. Daha önceki bir yazımda da yazmıştım. Bakanın söylediği mana olarak tam da Kılıçdaroğlu’nun çıkıp şunu dese dediği şeydir.
Sayın Kılıçdaroğlu; ya  Bakanın beyanını okudu anlamadı, ya dinledi anlamadı ya da danışmanları yanlış bilgilendirdi. Hepsi de vahim…
Şimdi gelelim gaf üstüne gaf kısmına…
Siyasetçinin cinsiyeti, kadını erkeği olmazmış…
Söylenen sözlerin toplumda hassasiyet oluşturduğu görülünce kurumsal olarak böyle bir savunma geliştirilmiş olmalı ki, başka CHP yetkililerinden benzer sözler haberlere yansıdı.
 “Merd-i Kıpti şecaat arzederken sirkatin söyler” derler ya, tam da durum bu…
Madem siyasetçinin cinsiyeti olmaz, Bakanın kadını erkeği olmaz, neden yıllarca kadınlara listelerinde en çok yer veren parti CHP’dir, dediniz? Neden, kadının siyasette önünü açmak için pozitif ayrımcılık uyguluyoruz dediniz?
Kadını siyasette “cinsiyetsizleştirmek” için mi, yoksa “erkekleştirmek” için mi?
Bir konuyu bilerek saptırmaya, asli mecrasının dışına çıkarmaya, siyasi rant malzemesi yapmaya kalkarsanız ayağınız dolaşır.
Elinize yüzünüze bulaştırır, gaf üstüne gaf yaparsınız.
En azından üzerinde toplumsal uzlaşma olan konuları, siyaset malzemesi yapmayın ki ayrıştırıcı olmayın…
( Dilerseniz http://www.afyonarmonihaber.com/haber-6702-siyasette_cinsiyet_olmaz.html haberine bir göz atabilirsiniz. “Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlayın” çağrısının devamında “siyasette cinsiyet olmaz” denilebiliyormuş göreceksiniz. En azından kavramların kafasını gözünü yarmayın… Değil mi ama? )