Koyun tüccarı..

Allah’tan, dinden, imandan, haramdan, helalden sıkça bahseden sonradan koyun tüccarı olan vatandaş;

“Abdest almadan yazıyor, onun yazıları haram” demiş..

Bizim yazılar haram yani..

Yazı yazarken niyet edilmeliymiş:

“Niyet ettim yazı yazmaya, hayırlı eyle yarabbi…”

Ne bilsin vatandaş, mutfağa girerken besmeleyle önce sağ ayağımı içeri attığımı..

Sağ elimle yazmaya başladığımı..

Onun derdi bu değil, aslında..

Onun derdi..

Köşenin daha yarısını okuyunca, abdestinin kaçması..

N’oluyor o zaman?

Okuyamadığı kısım “kazaya kalmış” oluyor..

Kazaya vesile olmamak için, karar verdim yepyeni bir yazar oluyorum..

Onun için iki sene içinde 4 sürü 400 koyunun nasıl sahibi olduğunu sormayacağım..

Medikal işinden kazanılıp yastık altında 15 yıl gizlenen altınlar mı, koyuna çevrildi?

Birlikte yola çıktığı en yakın arkadaşlarını yolda rastladığına değişen siyaset cambazına, şimdi beraber yürüdüğün kişileri de, yarın satar mısın diye sormayacağım..

Satar mı, satar..

Satmak genine işlemiş, muhtemelen..

**

İbretlik Hikaye..

Küçük kasabanın birinde, bir caminin tam karşısında arazisi olan adam, arazisi üzerine bir meyhane inşa etmeye başlamış..

İmam ve cemaat buna şiddetle itiraz etmişler, ancak mal sahibinin kendi arazisi üzerine nasıl bir iş yeri açacağına da yasal olarak karşı çıkamamışlar..

Tüm cemaatin tek yapabildiği şey, imamın öncülüğünde bu meyhane için her gün beddua etmekten öteye geçememiş..

İnşaat ilerlemiş ve açılışına birkaç gün kala her nasılsa şiddetli bir yıldırım düşmesi sonucu meyhane yerle bir olmuş..

Caminin cemaati bu olaydan duydukları büyük memnuniyeti saklamaya gerek görmemişler..

Ancak meyhanenin sahibi adam, cami imamının ve cemaatin direk veya indirek olarak bu hasardan sorumlu oldukları iddiası ile tazminat davası açmış..

Cami imamı ve cemaat, savcılığa verdikleri savunmalarında bu konuda herhangi bir şekilde sorumlu tutulmalarına şiddetle itiraz etmişler..

Bu olayın kendi dualarından dolayı meydana gelmiş olabileceği iddiasını da kabul etmemişler.

Gerekli tüm belgeler tamamlanıp mahkemeye günü geldiğinde hakim, dosyayı dikkatle incelemiş ve taraflara dönüp:

"Bu konuda nasıl bir hüküm verebileceğimi bilmiyorum," demiş.

Devam etmiş:

“Ancak dosyadaki tutanaklara bakarsak ortada tuhaf bir durum var;

Taraflardan birisi, duanın gücüne inanan bir meyhane sahibi..

Diğer taraf, duanın gücüne kesinlikle inanmayan bir imam ve cemaati!..

Çık işin içinden çıkabilirsen…"

**

İbretlik bir hikaye..

Aynen günümüzde olduğu gibi…

Kimi dinsizlerin menfaat ve çıkarları uğruna nasıl dindar gözüktükleri ile, kimi dindarların çıkarları uğruna nasıl dini inkar ettiklerinin hikayesi..

**

Hayırlı Cumalar..