KİM UÇURACAK?...

 

Meclis dışındaki partinin milletvekili adayı, kahve konuşmasında dedi ki:

 

“Oyunuzu bize verin, uçuralım sizi..”

 

Sanki: motorsuz, yakıtsız tayyare mübarek!

 

Benim bildiğim kadarıyla:


Tarihte, ilk uçma fikri kale kuşatmaları ile ortaya çıkmıştı.

Kalelerin içinde aç, susuz kalanlar uçup gitmek istiyorlardı.

Uçamıyorlardı.

Ki, insanlar uçamazlar.

Ancak tarih kitaplarında uçmaya çalışan tek insan:

Hazerfen Ahmet Çelebi’dir...

 

Kanatları takmış kale surlarının üstüne çıkmış, tepetaklak gitmiştir.

 

Birde uçan şeyhler vardır ki;

Onları da, müritleri uçurur…

 

Mesela müritlerden biri “Bizim şeyh hazretleri uçuyor..” der.

Şeyh’te "Hayır ben uçamam" diyemez.

 

Söz açıldığında cüppe altındaki kollarını kaldırır uçuyormuş gibi yapar.

Şeyhin kerametleri söz konusu olduğunda, dergah havaalanına döner.

Bir de bakarsınız ki; uçan uçana...

 

"Şeyh uçmaz, mürit uçurur" hikayesi böyle doğmuştur…

 

Sadede geliyorum:

 

Gerçek şu ki, o aday şimdiden koşmaya başlasa…

 

Hatta, takviye olarak içten tepmeli turbo jet motoru taksa bile, sittinsene uçması mümkün değildir..

 

Ancak, uçmayı çok istiyorsa:

 

Hazerfen Kaptan Çelebi olur, kanatları takar…

 

Çıkar kaleye…

 

Uçamayacağını bile bile…

 

Çünkü uçuracak rüzgar yok…

 

Rüzgar, halkın desteğidir…

 

Rüzgar, sivil toplum örgütlerinin desteğidir…

 

Rüzgar var mı?

 

Yok…