Dr.Sevilay Mara’dan açıklama

CHP Afyonakarhisar Merkez İlçe Başkanlığı Yönetim Kurulu Üyesi Dr.Sevilay Mara bir basın açıklaması yaptı.

Dr Mara açıklamasında:

“Bildiğiniz üzere ilk kez Çin’in Wuhan kentinde 2019 Aralık ayında yeni bir koronavirüs tespit edilmişti ve bunun neden olduğu hastalık COVİD19( Coronavirüs Disease açılımı) ismiyle duyulmuştu. Dünya Sağlık Örgütü tarafından covid19 Mart 2020 de pandemi yani kıtalararası salgın olarak ilan edilmişti... Bu süreçten ülkemiz ve şehrimiz de etkilenmiştir. .Covid19 un en büyük zorluğu kanıtlanmış bir tedavisinin ve etken olan virüse karşı aşının olmamasıdır. Mart ayından itibaren ülkemizde sürecin yönetilmesinde çeşitli sıkıntılar olmakla birlikte örneğin sağlık personelinin KKE diye kısalttığımız Kişisel Koruyucu Ekipmanlara, gözlüğe, N95 maskeye, cerrahi maskeye ulaşmasında, halka maske dağıtımındaki gecikmeler, karantinaya uymak istemeyenlerin direnç göstermeleri gibi sağlık çalışanlarımızın inanılmaz performansı ve ara ara da olsa sokağa çıkma yasağının uygulanması ile vaka sayıları belli bir seviyede tutulabilmişti. Sürecin ilk zamanlarında sağlık bakanlığı vaka sayıları, entübe hasta sayısı, yoğun bakımda yatan hasta sayısı, iyileşen hasta sayıları ile şeffaf olduğuna inandığımız bir tablo önümüze koymuştu ve bu da vatandaşta ister istemez bir bilinç oluşturuyordu fakat 1 haziran 2020 de normalleşme süreci adı altında bir süreç başladığından itibaren vatandaşlar tarafından her şeyin düzeldiği algısı oluştu.. Hatırlarsanız Ramazan Bayramı geliyordu ve siyasilerden ''Bu bayram çifte bayram yapacağız'' açıklamalarını duyuyorduk, oysaki sağlık çalışanları ve bilim kurulu üyeleri sıkı tedbir sürecinin uzatılmasını istiyorlardı..
1 Hazirandan itibaren tatil yerlerine izin verilmesi, AVM’lerin açılması, düğün zamanı olması, şehirlerarası seyahat edilmesi, yurtdışından gurbetçilerin gelmesiyle vaka sayılarında ciddi bir artış oldu. Afyonda da aynı şekilde vaka sayılarının arttığını biliyoruz. Hatta günde 300 pozitif vakanın tespit edildiği dönemlerin dahi olduğu duyumunu aldık. En son 16 eylül 2020 tarihinde sağlık bakanımızın il il yoğun bakım doluluk oranını açıklamış ve Afyonkarahisar’daki yoğun bakım ünitelerinin doluluk oranının yüzde 60 olduğunu söylemişti. Bu yüzde 60 oranını verirken özel hastaneleri dahil ederek mi söyledi onu bilemiyoruz ama biz birkaç haftadır ilimizdeki her 2 pandemi hastanesinin yoğun bakım ünitelerinin tamamen dolu olduğunu duyuyoruz. Salgının ilk zamanlarında özel hastanelerde covid19 tedavisi gören hastalara yoğun bakım ücreti ödemesi yapıyordu ama 29 Haziran 2020den sonra de SGK (sosyal güvenlik kurumu) bu ödemeyi yapmayacağını duyurdu. Şu an sadece kamu hastanelerinin yoğun bakımlarında takip oluyor, özel hastaneler yoğun bakım hastası almıyor sadece ayaktan tedavi görebilecek hastalar özel hastanelerde kabul ediliyor. Afyon devlet hastanesinde de 7 covid servisi, tıp fakültesinde 4 covid servisi bulunmakta, servis yataklarında herhangi bir sıkıntı yok fakat yoğun bakım ünitelerinin doluluğundan dolayı merkezden ilçelere gönderilen hastalar olduğu gibi, yakın zamanda komşu bir ile de Isparta sadece, hasta nakli yapıldığı duyumunu aldık. Günde yaklaşık 300 pozitif vaka tespiti ve ortalama 8-10 hasta için yoğun bakım yatağı arandığı duyumunu da aldık. İki hafta önce Afyon Tabip Odası Başkanı’nın da yoğun bakım ünitelerinin doluluğu nedeniyle yeni yataklar hazırlanmaya çalışıldığına dair bir açıklaması olmuştu. Bu Sadece Afyonkarahisar’da böyle değil, başka illerin de aynı şekilde çevre illerden yoğun bakım yatağı için arayışta olduğunu duyuyoruz. Demek ki Türkiye genelinde vaka sayılarının artmasıyla hastanelerimizin doluluk oranları da artmış durumda ve yoğun bakımın ünitelerinde yatak sıkıntısından bahsedilmektedir. Elbette yeni yataklar açılmaya çalışıldığını da bilgisini de alıyoruz ama sadece yatak sayısının artırılması ile bunun üstesinden gelemeyiz çünkü yatak sayısı artırılsa bile burada yatan hastaya hizmet verecek deneyimli sağlık personelinin de sayısı buna paralel olarak artmak zorundadır ki en etkin hizmet verilebilsin.
Ben de aile hekimliğinden gelen bir hekim olarak yani sahalardan gelen biri olarak sağlık personelimizin yaşadığı sıkıntıları birebir bilen birisiyim. Filyasyon dediğimiz bir işlem var, bu kelimeye siz de aşina oldunuz.. Bir hastalığın kaynağının etkeninin ne olduğunu bilmemiz için yapılan işlemlerin tamamına filyasyon deniyor.

EĞRİNİN DÜŞÜSÜNÜ BU FİLYASYON DEDİĞİMİZ AŞAMA BELİRLİYOR ASLINDA ÇÜNKÜ İYİ BİR FİLYASYONLA HASTANEYE YATIŞLAR AZALIYOR.

  1. aşamada aile hekimlerimiz ve aile sağlığı elemanlarımız ön saflarda yer alıyorlar. İnkubasyon dönem dediğimiz hastalığın yayılma süresi içinde covid19 için 2-14 gün içinde kimlerle temas ettiyse onun bulunması, izolasyon ya da örnek alınması işlemlerinin tamamına filyasyon diyoruz. Gene 2. Basamak olan devlet hastanelerimizde ve 3. Basamak olan araştırma hastanelerimizde servis ve yoğun bakım hekimlerimiz hemşirelerimiz hasta bakıcılarımız bizim dışarda dahi 1 dakika dayanamadığımız sıcaklıklarda onlar o kişisel koruyucu ekipmanlarla saatlerce hastalar için uğraşıyorlar. Türk tabipler Birliğinden aldığım bilgiye göre 2 Eylül itibariyle vefat eden toplam sağlık çalışanı sayısı 72, bunlardan 35 i hekim. Her ne kadar resmi olarak şu an şehit unvanı verilmese de onlar bizim maneviyatımızda görev şehididir. CHP de mayıs ayında Covid19’dan vefat eden sağlık çalışanlarının görev şehidi kabul edilmesi için kanun teklifi verdi.

    saatten sonra vatandaş olarak ve devlet olarak neler yapılabilir onları da bir konuşalım.
    1-Sağlık çalışanlarımızın da artan vakalar nedeniyle artık çok yorulduklarının bilinmesi gerekiyor. Sağlık kapasitemizin üstünde bir yığılma olursa korkarım ki yeni hastalara bakacak hekim hemşire kalmayacak. Her birimiz bireysel olarak üstümüze düşen görevleri yapmalıyız. Maske mesafe hijyen kurallarına uymalıyız. Olası pozitif vakalar temas halinde oldukları kişileri bildirmelidirler. Kalabalık ortamlardan uzak durmalıyız, kapalı alanları havalandırmalıyız.
    2-Halkımızın durumun ciddiyetini anlaması için Sağlık Bakanlığı’nın ve illerde Sağlık Müdürlüklerinin şeffaf şekilde verilerini hem siz basınla, hem sivil toplum örgütleriyle hem de biz siyasi partilerle paylaşması gerekiyor. Biz şeffaf verilerin halkı paniğe sokmaktan ziyade, bireysel tedbirlerin daha dikkatli alınmasında kamçılayıcı olacağını düşünüyoruz.
    3-Pandeminin ilk aylarında CHP Genel Başkanı’mız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu 13 maddelik bir tedbir önerileri açıklamıştı. nlar arasında ekonomik tedbirler olmakla birlikte askeri hastanelerin yeniden açılması ve sağlık personelinden KHK ile ihraç edilip hakkında hüküm bulunmayanların görevine iade edilmesi maddeleri de vardı ama şu ana kadar herhangi bir değişiklik olmadı. Sadece askeri hastanelerle ilgili bazı çalışmalar olduğu duyumunu aldık ama somut bir adım yok.
    4-Büyük özveriyle görev yapan sağlık çalışanlarımızı destekleme amacıyla bütçeden gerekli aktarımların pandemi tamamen sona erinceye kadar devam etmesiyle malzeme ihtiyaçların eksiksiz tedariki sağlanmalıdır. En son bir hafta önce sağlık bakanlığı salgında görev alanlar için ek ödeme tablosunda doktora yüzde 16 ile yüzde 50 arası, imama yüzde 100 ek ödeme zammı belirledi. genelgeyle sağlık bakanlığının sağlık çalışanlarına bakış açısındaki çarpıklığı görmüş olduk.
    5- İlerleyen günlerde okulların açılması gündeme geldiğinde şu an sıkıntıların daha da artmasından endişe ediyoruz. Geçtiğimiz hafta genel başkanımız Sayın Kılıçdaroğlu tarafından eğitim öğretim yılında covid için yapılabilecekler ile ilgili 14 maddelik bir önerisi oldu. İl başkanımız ve yönetim kurulu bunu sizlere canlı ayında okuyarak duyurmuşlardı. Ben burada hepsini tekrar etmeyeceğim. Sınıflardaki yoğunluğun azaltılması için üniversitelerin açılmayacak dersliklerinin örgün eğitim sistemi, ne tahsis edilmesi, dezenfektan, maske, ateş ölçer gibi malzemelerin okullar açılamadan giderilmesi, hijyen sürekliğinin sağlanması için 60 bin personel alınmasını önerdi.
    6-İllerde yerel yönetimlerle sağlık müdürlüklerinin ve merkezi yönetimin birlikte eşgüdümlü çalışması gerekiyor ki her ilde aynı etkinlikte bir mücadele sağlanabilsin.
    7-Kimin pozitif olduğunu bilmediğimiz için ve damlacık yoluyla konuşurken dahi bulaşabildiği için şu aşamada sadece hasta olanların değil, sağlıklı olanların da aynı hassasiyeti göstermesi gerekiyor. Virüsle en son karşılaşanlar en şanslı kesim olacak çünkü bu süreçte belki etkili bir antiviral ilacı bulunacak, aşı bulunacak belki ya da virüs mutasyona uğrayıp hastalık yapıcı faktörlerini kaybedecek ya da toplumun büyük kesimi bağışıklık kazanmış olacağı için hasta sayısı az olacak ve hastanelerde yığılmalar azalacak ve alınan sağlık hizmeti çok daha iyi olacaktır.
    8-Biz Uzakdoğu ülkeleri gibi kurallara kendiliğinden uyan bir toplum değiliz, daha çok yasalarla, cezalarla ,kolluk kuvvetleriyle kurallara uyuyoruz.. Kurallara uymayanlara gerek para gerek idari cezaların en sıkı şekilde uygulanması lazım.
    9-Pandeminin başından itibaren etkin bir Sağlıkta Şiddet Yasası’nın çıkması gerektiğini söylemiştik biz, meslektaşlarımız seslerini medya yoluyla duyurmaya çalışmıştı ama maalesef mecliste CHP tarafından sunulan sağlıkta şiddet yasanın kanun teklifi AKP tarafından reddedildi ve içini doldurmayan, sağlıkçıları asla tatmin etmeyen sözde bir sağlıkta şiddet yasası çıkarıldı. Görevi başında öldürülen, yaralanan her sağlık çalışanı ülkemizin demokratikleşme yolundaki yüzkarası olacaktır. Meclisin üzerinde iktidarıyla muhalefetiyle sağlık çalışanlarının vebali vardır.
    10-İzmir tabip odasının Eylül ayı verlerine göre Türkiye de yaşayan 84 milyonun,1 milyon 62 bini sağlık çalışanı yani yüzde 1. Oysaki Covid19 tanısı almış 273.000 hastanın 29.865 i sağlık çalışanı yani yüzde 10.u. Sağlıkçılar toplumun yüzde 1 ini oluştururken covid19 olanlar yüzde 10 u oluyor. 10 KAT DAHA FAZLA HASTA OLMAKTAYIZ. Covid19 un Fransa ve İtalya’daki gibi meslek hastalığı olarak kabul edilmelidir.
    11--Son olarak salgınların tedavi sürecinde en önemli yöntem izolasyondur. Temel ihtiyaçlar olan gıda, temizlik,ilaç ,enerji ve iletişim dışındaki sektörlerin durdurulması gerekiyordu ama hükümet insanları evinde tutmak için bütçe ayıramayınca bu mümkün olmadı. Bırakın bütçe ayırmayı, İşçiyi ücretsiz izne çıkararak kısa çalışma ödeneği adı altında aylık 1170 tl ile geçinmeye mahkum etti.
    Salgınla mücadele bilimsel kararlar siyasi kararların önünde olmasıyla, sağlık çalışanlarına hukuki ve maddi destekle ve pek tabi ki ekonomik gücümüzle mümkün olacaktır.. Ekonomide demokrasi temeline oturmadığı sürece hiçbir zaman rayına girmeyecektir. Yargının sopa olarak kullanılarak basın mensuplarının susturulduğu, özgür ifadenin olmadığı, hukukun üstünlüğünün olmadığı bir ülkede başka ülkelerden sermaye sahiplerinin gelip de bizim ülkemize yatırım yapmasını bekleyemeyiz. Herkes hukukun üstünlüğünün olduğu, demokratik ülkelerde parasını değerlendirmek ister.
    Umuyorum iktidar muhalefeti dinleme sorumluğunu alarak, genel başkanımızın önerileri dinler ve bütünleştirici politikalar izleyerek toplumu ayrıştırma yolundan da vazgeçer ve pandemi sürecinin bundan sonraki kısmını daha hafif geçiririz.

    Sayın Dr.Kemal Demirkırkan’ın da birazdan detaylıca bahsedeceği / az önce bahsettiği üzere ben de bir iki cümle söylemek istiyorum.
    Bir hekimin insana bu kadar yakın bir mesleği yaparken siyaset içinde de aktif rol alması demek toplumun şekillenmesi için fedakarlık yapması demektir, hekimin siyasete girmesi hem o parti için hem de ülke için bir kazanımdır. Hiç kimsenin bir hekime ‘’ Ya siyaset yap, ya da hekimlik yap’’ ayrımını teklif etmeye hakkı yoktur.

    Siyasiler hekimlerle uğraştıkları zamanı, Türkiye’nin ekonomik, askeri, uluslararası ilişkiler, terör, yolsuzluk, eğitim gibi sorunlarına verirlerse ülkelerine daha faydalı olacaklardır.”
    Hepinize geldiğiniz için teşekkür ederim..”dedi.

     
Editör: Haber Merkezi