Doç. Dr. Akkoyun "Coğrafyadan İbaret Kalan İslam Dünyası" üzerine konuştu

Tarihî cihetten bakıldığında XX. Yüzyıl insanı, daha öncekileri göre çok daha şanssızdır. Zira beşeriyet sadece otuz yıl içinde iki dünya savaşı birden yaşamış, bazı ülkeler yerle bir olmuş, devletler ve rejimler yıkılmış, İslam Dünyası ile Türk Dünyası peş peşe gerçekleştirilen projeler ile dünya nüfusunun çeyreğinden daha fazlasını barındırmalarına rağmen fikren, siyaseten darmadağın edilmiş, bir daha toparlanma ümidi bile bırakılmamıştır. Müslümanlar ancak, kayıp medeniyetin çocukları olduklarını hatırlayabildikleri kadar fikir üretebilmişlerdir. Uşak ili Banaz ilçesi Durmuş Tanış Anadolu İmam-Hatip Lisesi ile Miyase Tanış Anadolu İmam Hatip Lisesi idarecileri, öğretmenleri ve öğrencilerine yönelik düzenlenen etkinliğe "Coğrafyadan İbaret Kalan İslâm Dünyası" başlıklı konferansı ile katılan Afyon Kocatepe Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Turan Akkoyun "Sahipsiz, lidersiz, birlik ve beraberliğin uzağında bırakılmış bir görüntü veren İslam Dünyası perişan bir halde kendisine ait medeniyet birikiminin farkında olmayan, büyük devletlerin yürütücülüğünü üstlendiği projelerin figüranı durumundadır" dedi.

İslâm Dünyası'nın son yüz elli yılının Türk tarihi merkezli değerlendirildiği konferansta Çarlık Rusyası, Çin ve sosyalist işgaller ile tehditlerin yanı sıra Fransız Devrimi ve Sanayi Devrimi sonrasında Avrupa'nın mutfağında hazırlanarak pişirilen milli devletlerin gönül coğrafyamıza enerji, hammadde kaynaklarını ele geçirme, tarihi romantizme hayat verme yolunda serpiştirilmesinin örnekleri üzerinde duruldu. Gelişmeler karşısında II. Abdülhamit'in tarihi bir misyonla İslam birlikteliği politikasını hayata geçirmesinin aksesuarlarının Batıyı ürküttüğünün altı çizildi.

Osmanlı Devleti, 1914-1918 arasında Çanakkale, Kutü'l-Amâre, Mukaddes Topraklar başta olmak üzere dünyanın takdirini kazanan zaferleri birbiri ardına gerçekleştirmesine rağmen, ayakta kalamamış günümüzden tam 100 yıl önce Mondros Mütarekesi'ni imzalayarak savaştan çekilmiştir. İslam Dünyası bundan sonra bir daha huzur bulamamıştır.

İslam Dünyasının son yüzyılında başlangıçta Osmanlı Devleti'nden koparılıp paramparça edilen Balkanlar haricinde ortaya çıkan ve çıkarılan aktörler tarihi bir değerlendirme yapma imkanı vermektedir:

- Sovyetler

- Ermeniler

- Yahudiler

- Araplar

İsmi bulunan ancak toplumca karşılığı bulunmayan suni devletlere yol verilmiştir. Esas yolcular romantik bir tarihten XX. Yüzyılın ortasında boy gösterdi. Böylelikle; Britanya, Nil ile Fırat arasında büyük bir menfaat ve nüfuz bölgesi elde etti. Birinci Dünya Savaşını acı tecrübe ve hatıralarla yaşamak zorunda kalan İslam Dünyası, İkinci Dünya Savaşında çok ihtiyatlı davrandı. Türkiye bütün teklifleri dışarıda bıraktı. Uzaklığın avantajını kullanan Afganistan ve komşusu İran da aynı politikaya bağlı kaldı. Savaşın sonunda Afganistan hariç mihver devletlerine savaş açanlar Birleşmiş Milletler yolculuğu peşine düştüler. Alman-İtalyan çöküşü; savaşı İslam dünyasından uzaklaştırmışsa da proje ve operasyonlar birbirini izledi.

İslam Dünyası arkası kesilmeyen, bitmek bilmeyen büyük acılar, kanayan yaralar ile ıstıraplara maruz bırakılmıştır. Azınlık durumuna düşenler "asimile" politikalarına direnmek zorunda kalmıştır. İlk akla gelen örnekler:

-EOKA'nın Kıbrıs Adasında Müslüman Türklere karşı giriştiği katliam;

- Afganistan'daki katliam;

- 26 Şubat 1992 tarihinde Ermenilerin Hocalı Kasabasında gerçekleştirdiği katliam;

- Avrupa'nın ortasında ve dünyanın gözü önünde üç yıl devam eden Bosna Savaşı sonrasında aynı tarihli mezar taşları;

- 1994 yılında Çeçenistan'daki katliam;

- Arakan Rohingya Müslümanlarına girişilen katliam;

- Budistlerin gerçekleştirdiği (Burma) Myanmar Müslümanlarının yer yer diri yakılarak uğradığı katliam;

- Orta Afrika Müslümanlarına uzuvlarının koparılmasına kadar sınır konulamayan katliamlar;

- Pakistan'da insansız hava araçlarından atılan bombalarla gerçekleştirilen katliam;

- Keşmir Müslümanlarının maruz kaldığı zulümler;

- Urumçi başta olmak üzere Doğu Türkistan'da süreklilik kazanan zulüm ve katliamlar olarak sıralanmaktadır.

Bu zulüm ve katliamlara dünya seyirci kalmış, kalmaya da devam etmektedir. Çünkü mağdurlar, şehitler Müslümanlardır. Daha da açıklanamaz olanı İslam Dünyasının yaşananlara gözlerini kapamış olmalarıdır.

"İslam Dünyası" yerine insani olarak tarif edilemeyecek olayların yaşandığı coğrafyanın birbirine eklediği hususlarla;

- Bitmeyen Savaş

- Diktatörlükler

- Terör hemen akla gelen güncel realitelerdir.

Türkiye Cumhuriyeti, İran, Mısır, Suudi Arabistan, Bahreyn, Endonezya, Malezya, Pakistan, Bangladeş, Tunus, Cezayir, Fas, Katar, Yemen, Birleşik Arap Emirliği, Azerbaycan, Özbekistan, Türkmenistan, Kazakistan, Kırgızistan, KKTC, Afganistan, Doğu Türkistan, Bosna, Arakan, Orta Afrika, Çeçenistan, Keşmir başta olmak üzere dünyanın dört bir yanında temsil edilen, mensubu bulunan İslam Dünyası, herkesin bildiği - ilmen kabullenildiği geçmişinin hasretiyle yaşayamayacak kadar hak bir inanca, köklü bir yaşam tarzına, hareketi sağlayacak Türk, Arap, Mısır ve İran kültürlerini bünyesinde barındırmaktadır.

Bilim, fikir ve gönül adamlarının şaşkınlığından sıyrılarak doğrulması mümkün olduğu takdirde köklü bir birikime sahip medeniyet, geleceği yeniden şekillendirecektir.

Editör: Haber Merkezi