DİZİ DEYİP GEÇMEYİN...
 
Bir kaç günlük yurtdışı proğramının ardından tekrar cennet Vatanımızda olmak...
Türkiye’yi küçümseyenler var ya; kimi medyada, kimi siyasette, kimi kahve köşelerinde ahkam kesenlerden bahsediyorum.
Çıkıp birde dışarıdan Türkiye’ye bakmalılar.
Ama o at gözlüklerini çıkarıpta bakmalılar.
Türkiye’nin ne kadar büyük olduğunu oradan görebilirler çünkü.
Tabiki görmekle, bakmak arasındaki farkı da unutmamak lazım.
Yıllardır yurtdışına gider gelirim.
Oralardaki iş arkadaşlarımızla, bazen siyasetçilerle, bazen halk ile görüşmelerimizde Türkiye’ye olan ilgilerinin
her geçen gün daha da arttığını görüyorum.
Türk futbol takımlarını, Türk dizilerini, Türk mutfağını, Türk siyasetini yakından izliyorlar.
Maalesef Türkiye’deki terörde izleniyor.
Oradaki bir grup ile sohbetimizde konu Muhteşem Yüzyıla geldi.
Hiç tahmin edilemeyecek bir ilgi var Muhteşem Yüzyıla...
Dizi deyip geçmeyin, oradaki yabancıların Türkiye’ye ilgisini cezbediyor. Buraya gelmeleri için çekiyor o dizi.
Türk takımlarının başarıları da aynı şekilde.
Çok öncelerden oluşturulmuş olan, ‘Gece yarısı ekspresi’ gibi provakitif yapımlarla bozdurulan Türkiye imajını bu şekilde değiştiriyor şimdi Türkiye.
Terör ise dünyanın her yerinde aynı tepkiyi buluyor.
CNN Internatıonal ve Al Jezeera’da Beşiktaş’taki patlama sonrası verilen haberler bizleri ağlatırken, yabancı dostlarımızın da üzüntüleri hem yüzlerinden, hem de sözlerindeki samimiyetten anlaşılıyordu.
Ve bir not daha dışarıdan...
FETÖ.
Ben FETÖ ile ilgili olarak dışarıdaki insanların bu kadar ilgili ve bilgili olacaklarını düşünmemiştim.
FETÖ konusunda attığı adımlarda haklı görüyor dışarıdaki halk Türkiye’nin attığı adımları.
FETÖnün ağa babası olarak ta tek bir adres gösteriyorlar.
Beyazsaray...
 
 
AMAÇ PARS’IN MİDESİNİ BULANDIRMAK, %50’YE ALMAK MI?
 
Ali Acar.
Nil, Alila Termal.
Geçen yılın Ağustos ayından itibaren gündemimizdeydi.
Ali Acar Afyonkarahisar Bolvadin doğumlu.
Yıllarca Alanya’da iş yaptıktan sonra doğup büyüdüğü memleketinde bir şeyler yapmak için gelmişti. Bir termal otelin büyük hissedarı iken belli
bir noktada tıkanınca yanına yeni ve güçlü bir ortak alarak yoluna devam etti. Sonra bu ortaklıktan ayrıldı.
Elindeki sermayesi ile ve tanıdığı bazı kişiler ile birlikte yeni bir termal yatırımına girdi.
Bu arada o zamanlar ‘hizmet’ olarak tanımlanan, daha sonra Fetullahçı Terör Örgütü olarak Milli Güvenlik Kurulunun ‘kırmızı’ kitabına giren örgütün içerisinde yer almak ile suçlandı.
Belediye’den aldığı büyük arazi üzerine iki otel yapmayı planladı.
Birisinin adını FETÖ liderinin verdiğini söylediği bu yatırımları yaparken yanına %30 hisse ile Ali Bıdı isimli kişiyi aldı.
O sıralarda FETÖnün hemen her yerde eli kolu, gözü kulağı olduğu için Ali Acar’ın attığı her adım O’nu ilerletti. Hangi bankadan ne kadar kredi istendiyse bir şekilde netice alındı. İnşaatlar yürüdü, işler büyüdü...
Al gülüm ver gülüm’ misali hem FETÖ, hem Ali Acar epey yürüdüler.
FETÖ okullarının hissedarlıkları, toplantılardaki ağabeylikleri, ticaret dünyasına şekil verme amaçlı kurulan derneklerinde görevler ve bunun gibi pek çok iştirak ve işbirliği derken gün geldi devran döndü.
17/25 Aralık sürecinden sonra bazı şeyler değişmeye başlayınca, Ali Acar kendi deyimi ile bu örgütten uzaklaşmaya başladı.
Benim şahsi kanaatim ve gözlemlerim 17/25 Aralık sürecinden hemen sonra değil Ali Acar’ın bu örgütten uzaklaşması.
Belki bazı ticari kaygılarından, belki başka bazı sebeplerden dolayı uzaklaşma öyle hemen bıçak keser gibi olmadı.
Çünkü 17/25 öncesi ve sonrasında Ali Acar’ın bazı seçimlerde yer alması, aday gösterilmesi ve belli bazı noktalara gelmesine bakılınca, kendisinin ‘uzaklaştım’ sözünün pek te samimi olmadığı görülmekte.
17/25 sürecinden sonra örgütteki kişiler ile aralarına belli bir soğukluğun girdiği de bilinmekte.
Neyse belli bir süre sonra Ali Acar’ın işlerinde sıkıntılar baş göstermeye başladı.
Fakat ne yaptı ne etti bir şekilde oteli açma aşamasına getirdi Ali Acar.
Otel açıldı açılmasına ama, Ali Acar ve FETÖcüler ile ilgili olarak ta ilk dosya Savcılık tarafından işleme konuldu.
Osmanbey Okulları davası açıldı. Bu davada Ali Acar için uzun yıllar hapis cezası istenmekteydi.
Gözaltı, ifadeler ve ilk süreç sonrasında Ali Acar tekrar işlerinin başına döndü.
Döndü dönmesine ama bankalar bu defa frene basmışlardı.
Bir bankadan alınmasına kesin gözüyle bakılan önemli bir kredinin alınamaması Ali Acar için çok zor bir sürecin ve sonucun artık kaçınılmaz olduğunu göstermişti.
Aradan bir süre daha geçmişti ki, Savcılık bu defa kendisinin de içinde bulunduğu ikinci bir dava daha açtı.
Bu iddianamede de hapis cezası istenilen kişiler arasındaydı Ali Acar.
İsnat edilen suç terör örgütüne finans sağlanması idi. İlk davada isnat edilen suç ise Kamu kurumları aleyhine dolandırıcılık ve diğer suç isnatları...
Emniyet ve Savcılık net bilgilere sahipti.
Ve iddianame bu net bilgi ve raporlar ile belgeler sonucunda kabul edildi.
Davalar sürmekte...
Davalar bir yandan Ali Acar’ı sıkıntıya sokarken, diğer yandan da bankalar ayrı sıkıntılar yaratmaktaydı. Piyasaya olan borçlar her geçen gün sıkıntıyı daha da büyütmekteydi.
Çareyi ‘İflas erteleme’ de buldu Ali Acar.
Bilindiği şekilde iflas erteleme için ilk karar verildi.
Ali Acar rahat bir nefes aldı.
Alacaklılarla pazarlık masasında eli güçlenmişti bir anlamda.
Bu arada oteli artık bu şartlarda işleterek borçları ödeme imkanının olmadığını görmekteydi.
Oteli satmak ve borçlardan kurtulmak istiyordu.
İflas erteleme’ nin verdiği pazarlık gücüyle ölümü gösterip hastalığa mum etmek misali özellikle bankalar ile bir şekilde anlaşmak istiyordu Ali Acar.
Mayıs ayı içerisinde bir gün büyükçe bir firma ile ve bir miktar alacağı olan firmaların oluşturduğu bir konsorsiyum ile yaklaşık 140 milyon TL ye anlaşıldı.
Arada bir protokol yapıldı.
Bu protokole göre bu firma iki ay içerisinde ödeme taahhüdünde bulunmuştu. Ama her ne olduysa alacaklıların mağduriyetinin bir an önce giderilmesi için Ali Acar tarafından bizzat bu süre kısaltılmaya çalışma çabası gösterilirken, araya yine birileri çomak
soktu.
Bu firma ile yapılan protokol sonuçsuz kaldı.
Sonra Pars firması devreye girdi.
Bu firma ile görüşmeler belli bir noktaya gelmişti ki, tam bu sıralarda 15 temmuz kalkışması Ali Acar için işi daha zorlaştırdı.
Bir süre sonra iflas erteleme koruması da kalktı.
Döviz kurlarındaki artışlar, dövize endeksli bazı borçlarının yükselmesine de sebep olmuştu.
Bazı alıcılar ile görüşmeler devam ederken, her gün ayrı bir dedikodu ile uğraşmak zorunda da kaldı Ali Acar.
Sonunda bazı iyi niyetli aracılarında destek ve yardımlarıyla alıcı firma ile tokalaşıldı.
Bazı prosedürler halledilip paranın transferi noktasına kadar gelinmişti.
Alıcı firma adına otelin yönetimine bazı kişiler giderek oturdular.
Tüm yönetim onlara geçmişti.
Otelin el değiştirdiğinin duyulması, bu otele karşı FETÖden dolayı tavırlı olanların da bu tavırlarını yavaş yavaş değiştirmeye başladığı anlarda Ali Acar tüm alacaklılar ile görüştü.
Kasım ayı sonunda otel İlimizdeki diğer tüm oteller gibi full dolu hale gelmişti.
İşler yavaş yavaş rayına girmeye başlamıştı, Bankalar haricinde çoğunluğu Afyonkarahisar’lı olan 100 den fazla firmanın yaklaşık olarak 22 milyon TL civarında bir alacakları vardı.
Bu firmalar ile rakam üzerinde anlaşıldıktan sonra senetler verildi.
İlgili firmadan da senet alan Ali Acar, bu senetleri tahsil ettikten sonra ALİLA adına verdiği senetleri de ödeyecekti.
Bu arada da bankalar ile bir çözüm noktasına da gelinmişti.
140-150 milyon TL arasında bir rakam için el sıkışılan pazarlığın ardından dolar ve euro kurlarındaki artışa rağmen Ali Acar her hangi bir fark talep etmedi.
Öğrendiğimiz kadarıyla yakın çevresine, ‘İsterse benim elime bu alışverişten sonra bir TL bile kalmasın. Yeterki bana güvenip bu işleri yapan firmalara ve bankalara tek kuruş borç kalmasın. Ben sıfırdan başlamaya razıyım’ sözlerini sarfetmiş.
Hatta bazı kişilerin, ‘Ali bey senin otel için anlaştığın rakam bu kur artışlarından sonra 40 milyon doların bile altında bir rakama tekabül ediyor, kur artışına göre sende rakamı yükseltmelerini istemen lazım. Bak bu otelin neredeyse yarısı olan ... otel için 35 milyon dolar istenmiş, almak isteyen de 30 milyon dolar vermiş. Sende rakamı yeniden revize etmelerini iste’ sözlerine Ali Acar’ın kulak asmadığı da kulağımıza geldi.
Ali Acar, oteli ve arsaları satın alan PARS firmasından kendi hissesine karşı 30 Kasım’a senet almıştı.
Diğer firmalar için ise 10 Aralık tarihine senetler verilmişti.
Ama Ali Acar 30 Kasım’da para talep etmedi, önce diğer alacaklıların paralarının ödenmesini istedi. Bekledi...
Tüm bu gelişmeler yaşanırken, öğrendiğimiz kadarıyla Ali Acar bir an önce borçların ödenip, bugüne kadar mağdur olanların alacaklarını almaları
için çırpınırken şirketin %28 hissesine sahip olan Ali Bıdı isimli kişinin otele haciz uygulattığı duyuldu.
Önceki hafta yaşanan haciz ile otelin yatakları, kullanılabilecek malzemeleri 14 tır dolusu eşya haczedilip muhafaza altına alınarak Organize Sanayi’de bir depoya kaldırıldı.
Hatta ve hatta, taşınması mümkün olmayan otelin hidroforuna bile haciz uygulandı.
Bunun anlamı şudur;
Otelin çalışmasını engellemek...
Tek cümle ile amaç açık ve seçik olarak budur.
Alacaklı alacağını teminat altına almak amaçlı olarak bu haczi yapıyor olsa idi, malları depoya kaldırtmak yerine orada haciz işlemini yaptırıp otelden o haciz konulan eşyaları çıkarttırmadan bir güvenilir kişiye yediemin olarak bıraktırabilirdi.
Yine öğrendiğimiz kadarıyla Ali Bıdı bazı kişiler ile birlikte bu oteli almak için niyetli.
Almak için niyetli ama Yapı Kredi Bankasının otel için yaptırttığı 150 milyon TL lik ekspertiz değerinden değil, bu rakamın %50’sine almak amacında. Bunun aksi düşündeler ise hemen bir mail göndersinler, o maili de burada aynen yayınlarız.
Ama yazdığımızın doğru olduğunu düşünüyoruz.
Ali Bıdı ve diğer bazı kişilerin otelin çalışmasını engelleyerek otelin pazarlık yapılan firmaya satılması yerine kendilerine satılması yönünde çaba sarfediyor olmaları, en azından bu görüntüyü ve algıyı oluşturtmaları doğru bir hareket değildir.
Çünkü eğer otel o değerin altında bir değere satılırsa burada zarar görecek olan çoğunluğu Afyonkarahisar’lı olan firmalar olacaktır. Satış bedeli sadece bankalara ödenecek, hatta o para bile belki bankaların alacağına yetmeyecektir.
Ali Bıdı kimdir diye sorduk.
Diğerlerini de...
Öğrendik ki daha önce AFJET’e boru satan bir firma ile ilişkili imiş Ali Bıdı.
Ve o satışı yapılan borular ve fiyatlar ile ilgili de bazı söylentiler olmuş o zamanda.
Belki değerli Valimiz bu konuda bir talimat verip, konunun aslı nedir, nasıl ve kaça alınmış o borular ve diğer malzemeler, şartname ile teslim arasında bir fark var mıdır, yok mudur?
Bunların cevapları bulunursa, en azından AFJET açısından bir şaibe dedikodusunun da önüne geçilmiş olur.
 
Konumuza tekrar geri dönelim...
Ali Acar’ı FETÖ olayları nedeniyle pek çok eleştirdim.
Konu ile ilgili defalarca haberde yaptık.
O konular farklı.
Ama şimdi ortadaki durumda ‘yiğidi öldür ama hakkını da ver’ atasözünden hareketle, Ali Acar’ın borçlarını ödemek için çırpınıyor olması hususunu da takdir etmek gerekir.
Borcunu ödemek için çırpınan bir kişiye de kimse engel olmamalıdır.
%70 hisseye sahip olan bir kişinin %30 hisseye sahip bir hissedar tarafından zorlanması, daha da zora sokulması en hafif tabir ile ayıptır.
Burada yapılmak istenileni tekrarlamakta fayda var...
Bu otel ve arsaların değerinin çok çok altında bir bedelle icradan satışının yapılması ve birilerinin kısa zamanda büyük paralar kazanması amaçlanmaktadır.
Ve maalesef duyduğumuz kadarıyla Yapı Kredi Bankası da bu konuda birilerine basamak olmaktadır.
Üç beş kişi haksız yere kazanç sağlarken, sayıları neredeyse yüz’ü bulan küçük alacaklılar ile çalışanlar önemli bir mağduriyete uğrayacaklardır.
Satış eğer icradan değerinin altına satılırsa bundan karlı çıkacak olan sadece ve sadece bankalar ile üç beş kişi olacaktır.
Bunun bir şekilde engellenmesi gereklidir.
Kimse oh dememelidir, kimse Ali Acar bunu haketti dememelidir.
Bu düşüncede olanlar varsa da onlara kınacı hacı alinin mekanının yeri tarif edilmelidir.
Ali Acar’ın diğer konulardaki durumu farklıdır.
O konu artık yargıyı ilgilendirmektedir.
Bu otelin durumu farklıdır. Otel ve arsalar artık Afyonkarahisar’ı ilgilendirmektedir.
Ve Ali Acar tüm borçların kuruşu kuruşuna ödenmesi için bu kadar çırpınırken başta Yapı Kredi Bankası ve diğer bankalar olmak üzere o üç beş kişide vicdanlarına bir kez daha danışmalıdırlar.
Son olarak kendimiz ile ilgili bir not...
Biz hiç kimse için iyi gün dostu olmadık. Olmayız da...
Ali Acar en güçlü anında bile biz O ve diğerleri yanlış yaptıklarında karşılarında durduk, eleştirdik. FETÖ ile mücadelemiz de biliniyor.
Ama şimdi Ali Acar ve dolaylı olarak ta Afyonkarahisar’lılara bir yanlış yapılıyor ve bir tezgah kuruluyor ise bunu kamuoyuna ifşa etmek ve
yanlışın karşısında durmakta boynumuzun borcudur.