Demirel: “Türk varlığı tehlike altında”

Milliyetçi Hareket Partisi’nin haftalık basın toplantısı parti binasında gerçekleştirildi
5.5 milyon nüfuslu Ankara’da bir yılda 76 bin bebek dünyaya geldiğini hatırlatan MHP İl Başkanı Raşit Demirel, Türkiye’de ağırladığımız 2 milyon 750 bin mültecinin ise bir yılda 75 bin bebeği dünyaya geldiğini ifade etti
Milliyetçi Hareket Partisi’nin haftalık basın toplantısı dün İl Başkanı Raşit Demirel ve İl Başkan Yardımcısı Mustafa Türk’ün katılımıyla gerçekleştirildi.
Gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan İl Başkanı Demirel, MHP’nin bugüne kadar işaret ettiği tüm tehlikeleri şu an yaşadığımızı ifade etti.
OY KAYGISIZ TAŞIMIYORUZ
MHP’nin oy kaygısı yaşamayan tek parti olduğuna dikkat çeken Demirel, “Türkiye'de ne olup ne bittiğini, ülke olarak hangi meselelerle boğuşmak zorunda kalındığımızı, bize reva görülen bu sorunların nasıl çözüleceği merak ediliyorsa, MHP grubu kesintisiz olarak yakından takip edilmeli ve MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'nin konuşmaları mutlaka dikkate alınmalıdır. Bizim meselemiz, kimin hangi makam ve statüye kavuşma meselesi değildir. Biz bir yol gösteriyoruz, milletimizin ağrıyan başına şifa olmayı istiyoruz. Yaklaşan tehlikeleri önceden hissedip alınması gereken tedbirleri dile getiriyoruz. 15 Temmuz'dan sonra bambaşka bir Türkiye’de varlığımızı sürdürmeye başladık. Görülüyor ki, son yurdumuzun üzerinde kara bulutlar dolaşmaktadır. Devlet çarkı ağır aksak işliyor. Yönetimdeki fiili sakatlık bir tek kişiyi sivriltmekle kalmıyor, geleceğimizi de tehdit altına alıyor. Türk siyaseti ucuz hesap yapmadan, çatışma ve çekişmeye kapılmadan Türkiye'nin ana meselelerine çözüm üretmeye mecburdur. Milliyetçi Hareket Partisi, daha önce açıkladığı anayasal kapsamdaki kırmızı çizgilerine, ilke ve esaslarına bağlı olmak kaydıyla, milleti ve ülkesi için her türlü olumlu ve anlamlı teşebbüse her zaman hazırdır. Türkiye rahatlasın, Türkiye huzur bulsun, devlette ebed müddet ruhu yaşasın istiyoruz. Oy kaygısı taşımadan ülkeye ayak bağı olan sorunları ortadan kaldırmaya gayret gösteriyoruz. Gündemi sürekli meşgul eden AKP'nin anayasa hazırlık metni Genel merkezimize resmen iletilmiştir. MHP olarak parti genel merkezimize ulaşan metin üzerinde dikkatli, detaylı ve kılı kırk yaracak şekilde değerlendirmeler yapılarak katıldığımız veya katılmadığımız maddeler tek tek belirlenecektir. Partiler arasında kurulacak bir komisyon marifetiyle üzerinde mutabık kalınan değişiklik önerilerini süratle ve en kısa sürede Meclis Genel Kurulu'na getirerek bu konunun artık Türkiye gündeminden düşmesini amaçlıyoruz. Bundan sonrası TBMM'nin ve milletimizin muazzam iradesine kaldığı için çıkacak sonuca da herkesin saygılı yaklaşmasını temenni ediyoruz” dedi.
AVRUPA İKİYÜZLÜ DAVRANIYOR
Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye karşı iki yüzlü bir politika izlediğini söyleyen Demirel, “HDP'liler için kıyameti kopartan Avrupalı elçiler, AB yöneticileri, şehitlerimizle birlikte hayatını kaybeden sivil vatandaşlarımızın acılarını bir kez olsun paylaşmadığı gibi insanlık adına taraf ve tutumlarını da hiç göstermemişlerdir. Avrupa, insanlıkta sınıfta kalmıştır. Terörün sürat ve seyri Türkiye düşmanlarını sevindirmekte, yüreklendirmektedir. Biliyoruz ki, Türk’ün, Türk’ten başka dostu yoktur. HDP'liler, bir sıçramış, iki sıçramış, kısmetlerinde olanı da kaşıklarına çıkmıştır. Avrupa ülkelerinin asılsız, uyduruk ve yanlı müdafaaları ne terör örgütü PKK'yı, ne de HDP'yi temize çıkarmaya yetmeyecektir. Brüksel Mahkemesinin PKK'yı terör örgütü değil de, silahlı mücadele yapan örgüt olarak gösterme kepazeliği, yaşadığımız gerçeği hiçbir zaman tersine çeviremeyecektir. HDP’nin gurup toplantısına katılan AB elçileri, eğer kalpleri varsa, ar damarları da çatlamadıysa, baba ocaklarından davulla zurnayla uğurlanıp imamın selasıyla karşılanan kınalı kuzuların ay yıldızlı bayrağa sarılı naaşlarına bir baksınlar. Bizim açımızdan gerçek şudur ki, ihanetin dinlenecek bir sözü yoktur. Ya başı eğilmeli, ya da başı ezilmelidir. Bunun ortası yoktur. Bize açıkça serbest dolaşım için terörle mücadeleden taviz vermemizi istiyorlar. Kim istiyor? PKK'nın Brüksel lobisi, hangi vasıtayla istiyor? İlerleme Raporu'yla. Türkiye'nin buna evet demesi, normal karşılaması her şeyden önce dökülen şehit kanlarına haksızlık ve ihanettir. Türkiye Cumhuriyeti'nin, yarım asra yaklaşan AB sürecinde tenkide uğrayıp aşağılanmadığı tek bir gün olmamıştır. Bu reva mıdır bize? hak mıdır, adalet midir? Onurlu birliktelik yerine, onursuz ve omurgasız bir üyelik için sürekli zorlanmamız, sürekli tavize itilmemiz, milli gerçek ve menfaatlerimizle bağdaşmamaktadır. Türkiye Cumhuriyeti'nin geleceğine Brüksel'e tezgah açan, burayı mesken tutan, milli kimliğimize derin bir nefret duyan malum ve makus siyasi elit değil, bizzat Türk milleti Ankara'dan karar verecektir. Biz kâra değil, ar’a bakarız. Biz milli kaderimizi ipotekli bir kazanca hiçbir zaman değişmeyiz. Türkiye'yi ekonomik yaptırımla tehdit eden Avrupa Parlamentosu Başkanı'na da bu hakikatleri hatırlatıyor, haddini ve hududunu aşmamaya davet ediyoruz” dedi.
 PROVAKASYONA ÇANAK TUTULUYOR
Son dönemde bazı milletvekillerinin ülkemizi kaosa sürükleyecek açıklamalarda bulunduğunu ifade eden Demirel, “AKP İzmir Milletvekili Hüseyin Kocabıyık, halk arasında konuşulduğunu söylediği bir iddayı kişisel twitter hesabından paylaşımda bulunarak ‘Devlet büyüklerine bir suikast halinde millet cezaevlerini basacak ve tüm FETÖ’cüleri ve PKK’lıları asacak. Halk arasında konuşulan bu’ diye twitter atarak eskiden çocuklara eğlence olarak kurulan çadırlarda sık sık duyduğumuz ‘maymuna bak’ oyunu oynamaktadır. AKP'deki bu "suikast" hastalığını anlamak mümkün değildir. Hatırlanacağı gibi sayın Bülent Arınç beye de suikast yapılacak diye Genelkurmay Başkanlığının kozmik odalarına girilerek ordunun bütün sırları, sır olmaktan çıkarılmıştı. Görülüyor ki bunlar yaşananlardan asla ders almamışlar. AKP’den bir vekilin, PKK/HDP'liler gibi halkı baskına davet etmesi akıl karı değil. Şimdi bu zat, FETÖ araştırma komisyonu üyesi olduğu gibi, aynı zamanda da  iktidar milletvekilidir. İktidar partisi mensubu olduğunu bir kenara bırakıp provokasyona çanak tutmaya çalışan bu zat, Tansu Çiller'in sofrasından Çalık'ın gazetesine ve AKP'ye savrulmuş bir kişidir. ‘Recep Tayyip Erdoğan olmasaydı siyasete girmezdim’ diyecek kadar da mütevazi biri! Eşi, öğretmenken önce müfettiş sonra hızla genel müdür olabilecek kadar şanslı bir adam. Anneler ve babalar, Ankara'daki bir cezaevinde tutuklu öğrencilere gardiyanların tuhaf şakalar yaparak psikolojik baskı yaptıklarını dile getirirlerken, 12 Eylül cuntasının hatalarını tekrarlarcasına hareket etmek ne kadar doğru bir davranıştır? Hapishanelerde gerçek FETÖ'cülerin dışında çok sayıda masum, mağdur ve mazlum insanlarımızın olduğunu biliyoruz. Üstelik medyada FETÖ'cülerin Sincan'dan kaçış planları yaptığı haberleri dolaşırken, sürekli ikinci bir darbeden, kaostan ve suikastten bahsedilmesi, koskoca bir AKP milletvekilinin böyle bir dedikoduyu medyaya taşıması gafletten başka bir şey değildir. Bu, insanlara eziyet, aynı zamanda manevi bir işkencedir.
Hani bir söz vardır, Dinime söven bari Müslüman olsa diye. Bu yandaş gazete yazarı, AKP şovmenini birde kalkıp FETÖ'yü araştırma komisyonu üyesi yapıyorlar. Oysa bu zat, geçmişte en iyi Fethullah ve cemaat şakşakçılarından birisiydi. Bu zat, Aralık-2009'da Yeni Asır gazetesinde Fethullah Gülen’e, ‘Büyük Türk’ diyen ve, ‘Vicdani sorumluluğumun gereği olarak belirtmem gerekir ki, Fethullah Gülen Hoca efendi belki de son 1000 yılın en büyük Türk büyüklerinden birisidir. Yeryüzünün her köşesinde Türklüğe yaptığı büyük hizmetleri kendi gözlerimle ve hayranlıkla gördüm. Onu ve arkadaşlarını tehdit gibi görenler, bu vatana hamasi laflardan başka hangi yeryüzü başarısını tattırdılar ki? Fethullah Gülen, Türklerin büyük işler başarabileceğini gösterdi herkese. Ona düşmanlık edenlerin utanması ve oturup bin kere düşünmesi gerekir.’ Demiştir. Yine bu zat, Ocak-2011'de: ‘Türklerin tüm tarihleri boyunca oluşturdukları en büyük sivil toplum hareketinin mimarı olan Fethullah Gülen, kendi ülkesinde kendi vatandaşlarının bir kısmı tarafından hala tehlikeli, zararlı, tehdit edici bulunuyor. Oysa bu insan, Anadolu coğrafyasının mütevazı insanlarının yüreklerinde var olan potansiyel enerjiyi bir hareket enerjisine dönüştürmüş ve Türklerin ilk küresel organizasyonunu kurmuştur. Bu büyük insanı kendi ülkesinden çekip gitmeye zorladık, 70 milyonun utanç duyacağı bir durumdur bu.’ Diyor. Ne tarih bilinci, ne bilgi, ne dürüstlük var. Temmuz-2011'de de şunları yumurtlamış; ‘Fethullah Gülen Evrensel Türk Renösansı'nı başlatan bir Türk mucizesi. Şekspir nasıl ki İngilizce yazmış, İngiliz gibi düşünmüş ama bütün insanlığın ortak duygularına hitap etmişse, o da bir Müslüman Türk gibi yazan, konuşan ve bir Müslüman Türk gibi düşünen biri olarak tüm insanlığın ortak duygularına, ortak sorunlarına, ortak acılarına hitap ediyor. Ceviz büyüklüğünde beyinleriyle Fethullah Gülen üzerine küfür romanları yazan bizim sözde muharrirlerimiz ne kadar komik geliyor insana, bir bilseniz" Şimdi millete ‘şebelek’ diyen bu şovmen, iktidarda olduklarını, halkın korkusuzca yaşamasının ve suikastleri önleyip, herkesin can güvenliğinin sağlanmasının görevleri olduğunu unutup hapishane baskınından, devlet büyüklerine yapılacak suikastten bahsediyor. Bu zat, güya cemaatin kirli faaliyetlerini araştırıyor! Yetiversin gari diyoruz. AKP hükümeti darbenin tepesindekileri bir an önce açıklasın istiyoruz. Açıklasın da bizde  bu kirlilikten hep beraber kurtulalım diyoruz” dedi.
VARLIĞIMIZ TEHDİT ALTINDA
Türkiye’de Türk varlığının tehdit altında olduğunu ifade eden Demirel, “Ülkelerindeki savaştan kaçarak Türkiye'ye iltica eden Suriyelilerin durumunu hepimiz izliyoruz. Bütün kentlerimize ‘alın bunları ne yaparsanız yapın’ dercesine dağıtılan bu mülteciler, trafik lambalarında, alt geçitlerde, parklarda ve kaldırımlarda sürekli görüyoruz. Son günlerde ‘vatandaşlığa geçirme’ işi gündeme gelince, Suriyelilerin bu şartlardaki üreme ve çoğalma kapasitelerini rakamsal olarak sizlerle paylaşmak istiyorum. En son İstanbul'da ‘halk otobüsünde doğum yapan kadın’ da Suriyeli çıkınca olacakları istatistik olarak araştırma ihtiyacı hissettim. ‘Ne yani çoğalmasınlar mı’ diyecek olan vatandaşlarımıza da vereceğim şu rakamlara bakarak bir değerlendirme yapmalarını tavsiye ediyorum. TBMM Mülteci Hakları Alt Komisyonu'na Sağlıkçılar tarafından sunulan rakamlara göre;
‘Türkiye'de kayıtlı Suriyeli sayısı, çoğu kadın ve çocuk olmak üzere 2 milyon 753 bin'dir.’ Yine aynı kayıtlara göre: ‘Son bir yılda 70 bin Suriyeli bebek dünyaya gelmiştir.’
Simdi bir karşılaştırma yapalım:
TÜİK verilerine göre 2015 yılında Ankara'da dünyaya gelen bebek sayısı, 76.944'tür. Bu sayı, Türkiye'de doğan Suriye'li bebek sayısına, hemen hemen eşittir.
Ama Ankara'nın nüfusu, 5.270.575'dir. Yani, Suriyeli mülteci sayısının iki katı kadardır. Bu hesap, savaş halindeki Suriye'nin sığınmacı durumuna düşmüş halkının üreme hızının, Ankaralıların iki katı olduğunu göstermektedir.
Suriye BM'nin 2010 yılı rakamlarına göre yıllık nüfus artış hızında % 2,52'yle dünya 28.'siyken, Türkiye % 1,26'yla dünya 108.'siydi.
Demek ki bu 1'e 2 oranı, en azından mülteciler arasında bozulmamıştır.
Kaçak ve mülteci konumundaki çoğu kadın ve çocuktan oluşan mültecilerin nüfus artış hızını egale edebildiğimiz şehirlerimiz, Urfa, Diyarbakır, Şırnak ve Hakkari’dir.
Yani bu ülkenin kaynakları, bir süredir 1'e karşı 2 oranında, manipüle edilmiş etnik nüfus üretmektedir.
Kısacası, Türk varlığı tehlikenin pençesindedir.
Bilimsel verilere, grafikteki eğrilere göre hareket eden Amerikalıların Türkleri çoktan gözden çıkarmış gibi davranmaları boşuna değildir.
Türkler, tarihte iyi at süren, iyi savaşan dinamik ve efendi bir millet olarak ün salmışlardır. Ancak, çok üremek ve çoğalmak gibi bir şöhretimiz olmamıştır” şeklinde konuştu.
 
Editör: Haber Merkezi