DEMİREL: “TERÖRÜN ALAYI TEMİZLENMELİ”

Türkiye deney masasına yatırılmış bir denek gibi üzerinde uygulanan açılım süreci safsatası ve FETÖ'ye ‘ne istediler de vermedik’ yanlışlarının sonunda her türlü tehdit ve tehlikelere açık hale gelmiştir. Bu ağır tablonun bedelini, her gün kanımızla canımızla hep birlikte ödemek zorunda kalıyoruz. Şu an ülkemizin en büyük sorunu terördür. Terörle mücadele terör örgütünün adına, kimliğine, hedefine göre yapılmaz. Nasıl ki, hepsinin ortak hedefi bu ülkenin varlığı ve birliğini yok etmekse, mücadelede hedef de bunların alayını birden temizlemek olmalıdır. Nitekim, bu ölçü uygulanmadığı için Türkiye tarihinin en zor ve sıkıntılı dönemini yaşamak zorunda kalmış, etrafımız kuşatılmış ve oluk oluk kan akmıştır. PKK ile müzakere, PYD'yi görmezden gelme, IŞİD'i başkalarının sorunu olarak değerlendirme, FETÖ'nün her istediğini verme yanlışlarının sonunda Türkiye her türlü tehdit ve tehlikeyle karşı karşıyadır. Bu ağır tablonun bedelini, bugün kanımızla canımızla hep birlikte ödemek zorunda kalıyoruz.   Gün geçmiyor ki bir şehit haberi duymayalım. Terör üç gün önce yine yüreğimizi yaktı. 22 yaşındaki evladımızı, Yunus Çiçeğimizi toprağa verdik. Bu son olsun dilek ve temennilerinde bulunurken, şehitlerimize rahmet, aziz Türk Milletine de  baş sağlığı diliyorum.
 
HATADAN DÖNMEK KAZANÇTIR
15 Temmuz girişimi, mevcut hükümetin 14 yıldır uyguladığı yanlıştan dönülmesi adına hayırlı bir uygulamaya fırsat vermiş, iktidar sorumluluğu taşıyanları, 14 yıldır sürdürdükleri hatalarından vazgeçirip doğru olan uygulamanın başlatılmasına vesile olmuştur. Bugün yapılanlar doğru ve yerinde olduğuna göre, 14 yıldır yapılanların yanlış ve hatalı olduğu da böylece kanıtlanmış bulunmaktadır. Doğruyu görmek, yanlıştan dönmek güzel bir gelişmedir. Ama, sorunun ortadan kalkması için yeterli değildir. Önemli olan, terörle mücadele her şeyden önce gelmeli ve tam bir kararlılık içinde sürdürülmelidir. Özellikle sayın Başbakanın açıklamalarında bunun izlerini gösteren mesajlar alıyoruz. Ancak, uygulamada hala yanlışlıkların, yetersizliklerin ve eksikliklerin olduğu da bir gerçektir. FETÖ ile mücadelede varılan nokta tam bir cadı kazanıdır. Ülkenin Cumhurbaşkanı ekran karşısına çıkıp 'at izinin it izine' karıştığını ifade ediyor. Bunu bizde söylüyoruz. At izinin it izine karışması en çok terör örgütlerinin ve söz konusu olan FETÖ'nün işine yarayacağı aşikardır. Haklı-haksız, suçlu-suçsuz birbirine karıştığı için kriptoların kendilerini gizlemesine uygun bir zemin oluşturduğu gibi, bu haklı ve doğru mücadelenin sulandırılması ve kafalarda soru işaretleri oluşmasına sebep olmaktadır. Tek çare hukuk ve liyakati öne çıkarmaktır. Biz, ilk günden bu yana bunu söyledik, bunu savunduk. Bu ölçülerin kaçırılması durumunda, işlerin başka ve muhtemelen çok daha karmaşık noktalara gidebileceğini dile getirdik. Hukuktan uzaklaşmak, Türkiye'yi dışarıya karşı yanlızlaştıracağı gibi uluslararası hukukun müdahalesine de zemin  hazırlayacaktır. Nitekim, daha şimdiden uyarılar gelmeye başlamıştır.
 
AKP, MHP ÇİZGİSİNE GELMİŞTİR
Bugün Türkiye hala ayaktaysa, gelecek için bir ümit taşıyorsa, yeniden tesis etmeye çalıştığımız birlik ve beraberliğin üzerimize çöken tüm sorunları bertaraf edebileceğine inanıyorsak, bu ortamı sağlayan tek ve yegane temel unsurun MHP ve onun Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'nin engin liderlik vizyonu olduğunu unutmamalıyız. AKP'nin açılım adı altında yürüttüğü ihanet projesiyle ülkeyi çözüp uçuruma götürmeye çalıştığı günlerde biz bunu sürekli dile getirdik. Ülke bir kardeş kavgasına sürükleniyor, ülke bir iç savaş ortamına çekilmeye çalışılıyor diye bas bas bağırdık ama duyanımız olmadı. 15 Temmuz kalkışmasında dik duran, herkesten önce demokrasiye ve ülkesine sahip çıkan, bu hainliğe karşı ilk dakikadan itibaren direnen parti MHP ve onun lideri sayın Devlet Bahçeli olmuştur. 15 Temmuz sonrasında en çok ihtiyacımız olan milli birlik ve beraberlik ruhunun tesisinde, MHP'nin rolünü yüce Türk Milleti yakından görmüş ve şahit olmuştur. Bu duruş çok önemlidir. Bu duruşa paralel olarak hükümetin terörle mücadele konusunda eski alışkanlığından vaz geçerek MHP çizgisine gelmiş olması memnuniyet vericidir. Burada önemli olan tek şey, mücadelenin sonuna kadar sürdürülmesi ve sonuca ulaştırılmasıdır. Doğrulara nasıl destek veriyor ve onaylıyorsak, gördüğümüz eksikleri, ortaya çıkan yanlışlıkları da dile getirmeye devam edeceğiz.
 
HDP DESTEKLİ, CHP-MHP MARTAVALI
7 Haziran seçimlerinden sonra CHP’nin ortaya attığı, uzun süre tartışmalara neden olan HDP’nin dışarıdan destekli sanal CHP-MHP koalisyonu üzerinde de biraz olsun durmak istiyorum. Biran için CHP’nin bu talebinin hayata geçtiğini ve MHP'nin her hangi bir şekilde HDP'li bir formüle geçit verdiğini düşünelim. Bugün yaşananlara bakılırsa, neler olabileceğini az çok tahmin edebiliyorsunuzdur? Bugünkü tablo aynıyla, belki de çok daha ağır şekilde yaşanacaktı. Bunun aksini hiçbir kimse söyleyemez. HDP gibi terör uzantısı olan bir partinin içinde olduğu, CHP gibi tutarsız ve her türlü etkiye açık bir partiyle kurulan koalisyon, bu kadar belayla, bu kadar ihanetle nasıl uğraşır, nasıl bu alçaklıkları defedilebilirdi? En önemlisi de böyle bir hükümet ne kadar ayakta kalabilirdi? Hadi çıksın, vicdan ve ahlak ölçüleri içerisinde olan biri bu soruya cevap versin. Birde madalyonun diğer yüzüne bakalım. O şartlarda muhalefet durumunda olacak olan AKP, kendi ürünü olan bütün bu tablonun günahını, bedelini MHP'ye çıkarıp, büyük bir keyifle meydanlarda kahramanlığa soyunacak ve kendileri iktidarda olmadıkları için bunların yaşandığını söyleyecekti. Yapılacak ilk seçimde de Milletimiz üzerinde oynamakta her zaman başarılı olduğu ‘algı’ yöntemini uygulayarak belki de yüzde 70'le yine tek başına iktidara gelecekti. İşte o zaman sürekli aklında tuttuğu ve hayalini kurduğu Anayasayı değiştirip her şeyden önemli gördüğü başkanlık sistemini de böylece ülkeye dayatacaktı.
 
 
 MİLAT, 17-25 ARALIK YERİNE 15 TEMMUZ OLSA
Başbakan ve AKP’li yetkililer sürekli kararlılıktan bahsediyor. Kararlılık sadece lafla olmaz. MHP olarak biz ortaya ne koyduğunuza bakarız. Nitekim, 15 Temmuz sonrası ortaya konulanlar tatmin edici şeyler değildir. FETÖ'le mücadele sanki daha dün başlamış gibi. Her gün yeni tutuklamalar, gözaltılar yapılıyor, ama bir türlü işin özüne dokunulamıyor. Bu mücadelede en hayati kurum olan MİT'de bile güvenli bir ortamın sağlanamadığı anlaşılıyor. Ortalıkta insanların gözlerine bile inanamayacağı bilgi ve belgeler dolaşıyor. AKP Milletvekillerinin heyetler halinde FETÖ elebaşısını ziyaret ettiklerini ibretle görüyoruz. Ama her ne hikmetse siyasete ne dokunuluyor, ne de yanından geçiliyor. Bu şartlarda yapılanların doğru ve yeterli olduğunu nasıl söyleyebiliriz? Çok açık şekilde bir yerlerde yanlışlıklar ve yetersizlikler var. Sorumluluk, birinci derecede yönetimi elinde bulunduranlarındır. Muhalefetin birinci görevi, gördüğü yanlışları söylemek, hükümeti uyarmak ve doğru yapılanları onaylamaktır. Nitekim, MHP bu yönüyle örnek bir muhalefet örneği ortaya koymuş ve Türkiye'nin bu derin bunalımdan çıkabilmesi için elinden gelen her şeyi yapmıştır. Ancak, tahammül sınırları zorlanır, ülke ve milletin geleceği yerine AKP'nin özel hesapları öne çıkar ve gösterilen bu iyi niyet istismar edilirse, söyleyecek en çok sözü olan, bugüne kadar her söylediği haklı ve doğru çıkan, millette en çok karşılığı bulunan MHP'nin muhalefetiyle karşı karşıya kalınacağı da asla unutulmamalıdır. Yine unutulmamalıdır ki, AKP'ye gümüş tepsi üzerinde altın bir fırsat verilmiştir. Bunu doğru kullanmak, ülkenin ve milletin ihtiyaçlarına göre hareket etmek mecburiyetindedir. Fırsatların stoku olmayacağı gibi, son pişmanlığın fayda vermeyeceğini de hatırdan çıkarmamalıdır.
 
 
ŞAFAK NE ZAMAN SÖKECEK?
Kalbi vatan ve millet için çarpan her insanımız eminim ki haklı olarak şu sorunun cevabını arıyordur; Şafak ne zaman sökecek? Sabır ve duayla şafağı bekliyorsak, o zaman hüküm süren karanlıktan da bahsetmemiz gerekmektedir. Karanlık zalim ve zindandır. Nitekim millet olarak üzüntümüz büyüktür. Umutlar boşa çıkarken, uğursuz bir dönemin ağırlığı tüm acımasızlığıyla milli yüreklere düşmektedir. Huzur istiyoruz, hüsran geliyor. Güvenlik istiyoruz, tehlikeler kol geziyor. Yarını görelim diyoruz, yangından başımızı kaldıramıyoruz. Yeni bir darbe söylentisi mırıldanılıyor, ama bu kızgınlıkla öfkeyle yapılmış bir mırıldanma değil. Türkiye'nin korku tünelinden bir an önce çıkması gerekiyor. Hükümet yetkilileri ne yapıyor? Sıkıştıkları yerde yeni bir kanun hükmünde kararname çıkarıp dikkatleri başka yerlere çekiyor. Günü kurtarıp yola bir süre daha devam etmek istiyorlar. Alel acele çıkarılan kararnameler büyük mağduriyetler oluştururken nedense hükümet yetkilileri bunları bir türlü görmüyor, görmek istemiyor. Mağduriyetler çoğaldı, aileler kendilerine haksızlık yapıldığına inandıkları için gerilmeye başladı. Her gün onlarca kişi partimize gelip dertlerini anlatıyor. Psikolojileri bozulmuş her an patlamaya hazır bomba gibiler. AKP’li yetkililer itiraz masaları kurulduğunu, yanlış varsa yanlışın bağdat’tan döneceğini söylüyorlar. Bağdat’a gidene kadar insanlar ne yapar ne yer, ne içer birde onu düşünsünler. Bize şikayete gelen vatandaşlarımızın değindiği tek şey,  Olağanüstü Halin olağandışı siyasi hesaplar için kullanıldığı  yönündedir. Oysa Olağanüstü Hal Uygulaması terörle mücadelede büyük kolaylıklar sağladığı gibi, daha sağlam, kalıcı ve herkesi kucaklayan bir sistemin oluşturulması için büyük bir fırsat doğurduğu unutulmamalıdır. Zaten böyle bir kurumun oluşturulmasında ki maksat da budur. Eğer bize gelen şikayetler doğruysa, siyasi hesaplar uğruna bu altın fırsatın heder edilmesi birlik ve beraberliğimize zarar vermekten öteye gitmeyecektir.
 
Editör: Haber Merkezi