Bu ayları sevmiyorum..

Ben sonbahar ve öncesini sevmiyorum muhteremler..

Sonbaharlar ve öncesi ayrılık zamanlarıdır..

Kırlangıçlar gider.. Gece evlerin üzerinden geçer turnalar. Boşu boşuna arıyor çatının pervazında pinekleyen kumruyu gözüm..

Baktım; boynu bükülmüş mezarlıktaki gülün..

Menekşeler yavaş yavaş ölür, begonviller solar-sararır, serçeler üşümeye başlar bu gecelerde..


Üzgünüm..

***

Ben bu sonbaharları ve öncesini sevmiyorum be, muhteremler..


Minarenin hoparlöründen sala seslerini hep bu sonbahar ve öncelerinde dinlemiştim, bir cami avlusunda..

Derler ki vakti-saati yoktur ölümün.

Ama sevdiklerimi hep sonbahar ve öncesinde kaybettim..

Her sonbahar öncesinde iki çeşme, iki gözüm..

Elif-be’yi öğrenmeye gittiğimde ilk değnek dayağını bu ayda yemiştim, daha varan bir...

İşten kovulmalarım hep sonbaharlara denk gelir.

Tahta bavulumu en çok sonbaharlarda hazırlamışımdır, ağlaya ağlaya...

Bir vefa anısıdır, Müftü Mehmet amca adımı ilk kez bu ayda kulağıma bağırarak söylemiştir:

"Kemal.. Kemal.. Kemal.."

*


Yine bir sonbahar öncesi...

Her bir yaprak yere düştüğünde, bir koşu onu alıp dalına koymak gelir içimden..

Bu günlerde en çok yaprakların yere düşüşüne canım sıkılır be, muhterem.

Bilmiyorum dallar mı sevdasız, yapraklar mı vefasızdır.

Hadi desem ki: mevsimler değişti, sonbahar erken geldi..

İyi ya işte, sonbaharlar ayrılık zamanlarıdır.

Bilinmeyen bir sızı kaplar içimizi... Duymadığımız bir hüzünlü şarkı çalıp durur kulaklarımızda..

Bilmediğimiz ve aslında duymadığımız, doğrusu olmayan öyküler uydururuz kendi kendimiz için.

Bahaneye bakar gözlerimiz, bir bakarsınız ki bir anda kurumuş gözpınarlarından gözyaşları akar damla damla..

Menekşeler kurudu..

Begonviller soldu..

Boynu büküldü gülün.

Ben bu ayları sevmiyorum be muhteremler..

Peygamber Efendimize (S.A.V.) komşu olursun İnşallah Ahmet Abi..