Başkan Çoban’dan üçüncü dönem adaylık sinyali

Beldemiz Dergisinin kısa bir süre sonra yayınlanacak 74. sayısına konuk olan Belediye Başkanı Burhanettin Çoban, Belediye hizmetleri ve özel hayatına ilişkin çok özel açıklamalarda bulundu.

Yerel seçimlere 1,5 yıldan az bir süre kala üçüncü dönem için de aday adayı olacağının sinyallerini veren Başkan Çoban, "Partimiz, partimizin yetkili kurulları uygun görüp tekrar aday gösterirlerse seçim kampanyamıza başlayıp yine çok güzel projelerle halkımızın karşısına çıkacağız" dedi.

– Burhanettin Çoban kimdir?

– 1962 yılında Afyonkarahisar'da doğdu. Sırasıyla Cumhuriyet İlkokulu, İmam Hatip Lisesi Orta Okulu, Meteoroloji Teknik Lisesi, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun oldu.

Parasız yatılı öğrenci olarak Meteoroloji Teknik Lisesi'nde okuduğundan dolayı mezun olduğu 1980 yılında İzmir Çiğli Havaalanı'na meteoroloji teknisyeni olarak atandı. Memuriyet görevinden Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdiği 1985 yılı sonunda istifa ederek ayrıldı.Evli ve üç çocuk babası olan Burhanettin Çoban; 1988 yılından, Belediye Başkanı seçildiği 2009 yılına kadar, Afyonkarahisar'da avukat olarak çalıştı. Siyasi hayatına 1978'li yıllarda MTTB Ankara Orta Öğretim Komitesinde başladı. 12 Eylül öncesinde iki yıl süreyle MTTB Ankara Ortaöğretim Komitesinde çalışmış olup,1984 yılından sonra da çeşitli siyasi partilerde yönetim kurulu üyeliği, merkez ilçe başkanlığı ve 10 yıl süreyle de Belediye Meclis Üyeliği yaptı. 2002 yılında 30 arkadaşı ile birlikte AK Parti Afyonkarahisar İl Teşkilatı'nı kurdu. 2002 yılından beri de kurucusu olduğu AK Parti'nin Afyonkarahisar İl Başkanı olarak görev yapmakta iken Afyonkarahisar İl Belediye Başkanlığı aday adaylığı için 01.12.2008 tarihinde görevinden istifa etti. 29 Mart 2009 Mahalli İdareler Seçimi'nde Afyonkarahisar Belediye Başkanlığına seçildi.30 Mart 2014 tarihinde yapılan yerel seçimlerde ikinci kez aynı göreve seçildi, Afyonkarahisar Belediye Başkanlığı görevine devam etmektedir.

– Meteoroloji teknisyenliğinden ayrılıp neden avukatlık mesleğini tercih ettiniz?

– 1977 yılında parasız yatılı sınavlarında o zaman Türkiye'de tek olan Ankara Meteoroloji Teknik Lisesi'ni kazandım. Normalde dört yıllık bir okuldu burası ve mezun olanlar lise fen kolu diploması alıyordu. Ancak 1980 yılında okulumuzda siyasi bir tartışma çıktı, bundan dolayı ben dâhil 11 arkadaşımız disiplin cezası aldı ve bizleri üçüncü sınıftan mezun ettiler. Yani ben lise fen kolu diploması alacakken meslek lisesi diploması almak zorunda kaldım. O zaman için iyi üniversitelerden sadece Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi meslek lisesi mezunu alıyordu. Bundan dolayı okulu birincilikle bitirdiğim için kuraya katılmadan İzmir Meteoroloji teknisyenliğini seçtim. O esnada hem devlet memuriyeti görevini yaptım hem de fakülteyi bitirdim. Bitirir bitirmez de istifa ettim. Normalde amacım hâkim-savcı olmaktı. O zamanlar Türkiye'de üç tane hukuk fakültesi vardı ve çok ciddi hâkim-savcı açığı vardı. Bundan dolayı her hukuk fakültesi mezunu ister bayan, ister erkek olsun hâkim-savcı olmak isteyince hemen olabiliyordu. Çünkü avukatlığa talep daha fazlaydı. Siyasete de meraklı olmam nedeniyle benim için avukatlığın daha uygun olduğuna karar verdik. Hâkim-savcı olmaktan vazgeçip görevimden istifa ettim. Afyon'da avukatlığa başladım. Belediye Başkanı olduğum güne kadar 21 yıl boyunca fiilen avukatlık yaptım.

– Üç kelimeyle Burhanettin Çoban'ı anlatır mısınız? Desek bu kelimeler ne olur?

– Ben 2009 yılında belediye başkan aday adayı iken basın toplantısında arkamda şu slogan vardı. Milli Şairimiz Mehmet Âkif Ersoy'un Umar Mıydın? adlı şiirinden bir mısra;

Çalışmak!.. Başka yol yok, hem nasıl? Canlarla, başlarla. üç kelimeden fazla ama beni anlatan en güzel mısra bu.

– Siyasi hayata ilk ne zaman atıldınız?

– Babam Hafız Halil Çoban, Afyon'da ilk defa hatimli teravih geleneğini başlatan kişidir. Ayrıca kendisi imam olduğu için ailemiz muhafazakâr bir aileydi. 1969-70'li yıllarda merhum Necmettin Erbakan, önce Konya'dan Adalet Partisi'nden aday olmak istemiş, ancak Süleyman Demirel veto etmişti. Sonrasında kendisi Konya'dan bağımsız aday olurken bilahare Millî Nizam Partisi'ni kurdu. Bu esnada şehirleri turluyordu ve şimdiki Zülali Camii'nin arka bölümünde 1973 yılında bir miting yaptı. O mitingde ben de hemen Erbakan Hoca'nın dibindeydim. 11 yaşında bir çocuktum ve konuşmasını teybe almıştım.O zaman herkeste ya da her ailede olmayan bir teypti. Babam Almanya'dan bir akrabamıza getirtmişti. Üç maaş kadar para ödemişti o teybe. Ondan sonra bizim siyasi çalışmalarımız başlamış oldu.

– Belediye Başkanı olmayı neden istediniz?

– Siyasette aktif olarak yer alanlar, parti teşkilatlarında, milletvekilliğinde, belediye başkanlığında, belediye meclisinde veya il genel meclisinde görev alırlar. Ben de erken yaşlardan itibaren Milli Türk Talebe Birliği'nde, Akıncılar Derneği'nde görevler aldım. Hem de çok zorlu bir dönemde. Şimdiki nesil 12 Eylül öncesi Türkiye'deki ortamın nasıl olduğunu bilemez. Her gün onlarca insanın terör nedeniyle öldürüldüğü bir şehirde (Ankara) öğrenci olarak okudum. Ancak o atmosferde bile Ankara'da Milli Türk Talebe Birliği'nden hiç ayrılmadım. İnsanlara hizmet etmekti amacımız. Tüm dünyada insanların hayrına yönelik hizmet etmeyi önemli addeden bir şuurda olan yapıda yetiştik. Dolayısıyla Belediye Başkanlığının insanlara hizmette önemli bir görev olduğunu düşündüm. Olmaz ama hadi oldu diyelim; AK Parti'den bana, Burhanettin Çoban, seni biz 1. sıradan milletvekili adayı göstermek istiyoruz ne dersiniz. diye sorsalar: Efendim, bu emriniz talimatınız değilse ben belediye başkanlığı görevinde daha faydalı olacağıma inanıyorum eğer uygun görürseniz ben belediye başkanı adaylığında devam etmek istiyorum. diye cümle kurarım. Bu da insanlara hizmet etmenin en güzel yolunun belediye başkanlığından geçtiğinin göstergesidir bana göre. Bu nedenle belediye başkanlığını seçtim.

– Belediye başkanlığının en sevdiğiniz yönleri neler?

– İnsanlar şehrine hizmet eden insanları aradan uzun yıllar geçse de unutmuyorlar. Hele ki günümüzde internet var. Googleden arşiv gibi aradığınız her şeyi bulabiliyorsunuz. 50 yıl sonra Google'ye girip Hıdırlık Yolu yazsanız, Hıdırlık Yolu'nu Belediye Başkanı Burhanettin Çoban açtı diye çıkacaktır. Dolayısıyla şehre kalıcı hizmetler yapılmasında belediye başkanlığının çok büyük bir artısı var. Düşünün bir şehri baştan sona yeniliyorsunuz ve bu yenilemede sizin imzanız var. İşte bunun verdiği mutluluğun ölçüsü olamaz. Ayrıca bir belediye başkanının hizmetlerinden dolayı çocuklarına ve torunlarına bırakacağı mutluluğun tarifi yoktur sanırım. Ayrıca insan aslında kendinin de bir göstergesidir. Bir insan bir şeyler yapıyor muyum? Yapmıyor muyum? Ya da başarılı mıyım? Başarısız mıyım? Sorularına kendisi de cevap verebilir ve kendisini ölçebilir. Yapılan işler, istatistikler ve rakamlar ortada. Örneğin, sizin bir yılda döktüğünüz asfalt ile 10 yıl önce dökülen asfalt miktarının arasında 10 kat fark varsa başarılı olduğunuzu görebiliyorsunuz. Bunlar mutluluk veren şeyler. Bir de ilkleri yapmak çok önemli. Biz bunu 2009 yılında beri başardık. İlk dönemimizde Afyon Tarihi'nde insanlarını aklının almayacağı çok büyük altyapı hamlelerine girdik. Bu çalışma esnasında tabi insanlarda bir takım huzurluklar ortaya çıkıyor ama hizmetin değerini bilenler de oluyor. Örneğin, altyapı çalışmaları devam ederken, inceleme yapmak için Olucak Mahallesi'ne gittim. Mahallede yaşayan 70 yaşlarında bir ağabeyimiz yanımıza gelip; Sayın Başkanım ben 50 sene önce Belediye'nin buraya yolları açmak için geldiğini biliyorum, 50 yıl sonra ilk defa yeni bir hizmet için siz geldiniz. dedi. Bu şunu gösteriyor aradan 50 yıl geçse de insanlar hizmetleri unutmuyor. Belediye başkanlığının başka güzel yönü de şu. Biz Müslüman bir milletiz ve dinimizde de sadaka-i cariye diye bir şey var. Yani insanların kullanmaya devam ettiği şeyleri yapmak. Mesela bir dağ yolu var, insanlar ve hayvanlar oraya gitmekte zorlanıyor. Siz bu yolu açıyorsunuz; insanlar ve hayvanlar bu yolu daha rahat kullanıyor. Bir köprü yapıyorsunuz; insanlar ve hayvanlar kullanıyor. Bir yere su götürüyorsunuz; yeşillik yapıyorsunuz, insanlar ve hayvanlar faydalanıyor. Dolayısıyla hizmet devam ettiği müddetçe buradaki güzellikler ve sevaplar, bunu yapan kişilerin hanesine yazılıyor. Belediye başkanlığının böylede güzel bir yönü var.

– Belediye Başkanlığı yaparken keşke Belediye Başkanı olmasaydım dediğiniz oldu mu?

– İnsanların çoğu zaman; bizi rahatsız ettiği, haksız yere eleştirdiği, iftira attığı dönemler oluyor ama siyasete giren üstelik belediye başkanlığı gibi bir göreve gelen kişiler bunlara alışık olmak zorunda. Dolayısıyla keşke Belediye Başkanı olmasaydım gibi bir cümle asla kullanmadım ama üzülüp yıpranmadığımız anlar da hiç olmadı değil.

– Afyonkarahisar Belediyesi'nin en çok para harcadığı yatırımlar neler?

– Afyonkarahisar Belediyesi, 2008 yılına kadar yılda ortalama toplam tüm yatırım harcamaları 10 milyon lira bile olmayan bir belediyeydi. Biz bugün, Kent Meydanı projemizin ilk etabına 22 milyon lira harcıyoruz. Atıksu arıtma tesisimiz 35 milyon liraya maloldu. Mesela geçen dönem bir pazaryeri yaptık.12 milyon lira harcadık. Spor Kompleksi içinde sporcu oteli yapıyoruz, tefrişatı hariç 15 milyon lira para harcıyoruz. İlkine başladığımız, ikincisini ihale ettiğimiz dört tane battı-çıktı projemiz var. Yine ilkini yaptığımız ikincisine başladığımız, iki köprü projemiz var. Bunların toplam maliyeti yaklaşık 60 milyon lira. Bunlar önemli yatırımlar. Geçen dönem Akarçay Rekreasyon Alanımız büyük ses getirdi. DSİ ile ortak yapmıştık. Orman ve Su İşleri Bakanımız Sayın Veysel Eroğlu'nun çok büyük destekleri oldu. Bakanlık sadece derenin iç kısmıyla ilgilendi. Bizde Belediye olarak, oraya akan yağmur suyunun deplase edilmesi ve peyzaj çalışmaları için yaklaşık 20 milyon lira harcadık. Mehmet Sami Hancıoğlu Masal Dünyası Parkımız 6-7 milyon liraya mal oldu. Atatürk Hatıra Ormanı ve Mesireliğimiz için yine 6 milyon lira harcadık. Bunlar şunu gösteriyor; Afyonkarahisar Belediyesi artık bin-iki bin metrekarelik parklar yapmak yerine temalı parklar yapıyor, üstelik bir parka 5-6 milyon lira para harcıyor.

– Yapmak isteyip yapamadığınız bir hizmet var mı? Neden?

– Her ne kadar ilk dönemimizde su ve kanalizasyonda büyük atılımlar yaptık desek de şu an hala bazı ana hatlarımızda asbest boru var. Milli Birlik, Bankalar Caddesi gibi... Bir tek buraları değiştiremedik. Çünkü bu bölgelerimizde yollar ve alternatif yollar çok dar. Bu işe giremedik bir noktada cesaret edemedik ama inşallah Allah nasip ederse üçüncü dönemimizde buraları da yapacağız. Bir de seyyar satıcılar ve kaldırım işgali noktasında çok başarılı olduğumuzu söylemek mümkün değil.

– İnsanlar sizinle nasıl görüşebilirler?

– Benim kartvizitimde cep telefonu numaram ve e-mail adresim yazılı. Ayrıca vatandaşlarımız, hafta içi öğleden sonra gelmek ve sırasını beklemek kaydıyla benimle çok rahat görüşebiliyorlar. 8,5 yıldır Belediye Başkanıyım, bu süreçte hiç bir vatandaşımız benimle görüşmek isteyip de görüşemediğini söyleyemez. Bazen, Bakanımız veya vekillerimizle incelemeye gezisine çıkıyoruz. Vatandaşımızın birisi Belediye ile ilgili bir talebi onlara iletiyor. Diyorum ki sen bana geldin mi? Geldim ama sen yoktun diyor. Makamda mıydım? Diye soruyorum, yoktun diyor. Bizim hiç mi toplantımız olmayacak? Vatandaşımız, benim olmadığım bir gün Belediye'ye geliyor, Geldim ama görüşemedim. diyor. Şöyle de bir düşünce var. Ben istediğim zaman Belediye'ye gideyim ve istediğim an Başkan'la görüşeyim. Böyle bir şey mümkün değil, çünkü bizimde programımız var. Örneğin şimdi sizinle bu röportajı yapıyoruz. Bu esnada vatandaşımızın birisi gelse; Başkan'la görüşmek istiyorum. dese, sekretaryadaki arkadaşlarımız: Elbette ancak şu an Başkanımız müsait değil görüşmesi var. diyeceklerdir. Bu şekilde olanların dışında Ben öğleden sonra geldim, bekledim ama Başkan'la görüşemedim. diyen olamaz. Hatta bunu ileri götürenler bile var. Evinin önünde yapılan bir çalışmayla ilgili beni arayan vatandaşlarımız oluyor. Belediye'yi aradınız mı? Diye soruyorum, Belediye'yi aradık ulaşamadık diyorlar. Yani demek ki Belediye'ye ulaşamıyorsun ama Belediye Başkanına ulaşabiliyorsun. Hatta daha ilerisini söyleyeyim, bir vatandaşımız; Başkanım ben şurada oturuyorum. Babaannemiz vefat etti. Buraya bir cenaze aracı gönderebilir misiniz? diye beni arıyor. Tabi ki bunlardan gocunmuyorum. Elbette ki vatandaşlarımıza her şekilde hizmet edeceğiz. Ben sadece, halkımızın bana ulaşımının ne kadar kolay olduğunu ifade etmeye çalışıyorum. 20 yıldır aynı telefon numarasını kullanıyorum ve herhangi bir gizli numaramda yok. Bazı belediye başkanlarının sadece özel kalemlerinin ve ailesinin bildiği numaraları vardır ama bizde öyle bir şey yok.

– AK Parti'de kuruculuk ve geçmişte AK Parti İl Başkanlığı yaptınız? Şimdiki yönetimin çalışmalarını nasıl buluyorsunuz?

– Şimdiki İl Başkanımız da benim meslektaşım. Avukat bir arkadaşımızın il başkanlığında bulunması gerçekten çok zordur. Çünkü işini takip ettiği müvekkiller geldiği zaman onu bürosunda bulmak ister. Duruşması varsa onun katılmasını ister. İktidar partisi il başkanlığı da zamanının büyük çoğunluğunu büroda değilde partide geçirmesini gerektiren bir görevdir. Ama buna rağmen İl Başkanımız, 50 kişilik il yönetimimiz, kadın kollarımız, gençlik kollarımız ve merkez ilçe teşkilatımızın partimizin verdiği görevleri, partimizin çalışma ilkeleri doğrultusunda çok güzel hizmetler vererek yaptıklarını görüyor, hepsini tebrik ediyorum.

– Göreve geldiğiniz günden, bugüne sizi en çok üzen ve etkileyen şey neydi?

– 2009 yılında göreve başladığımızda, Alimoğlu Mermer ile çok ciddi ticari ilişkileri olan Yanni isimli Yunan bir vatandaş İbrahim Alimoğlu ile beraber bana geldiler. Türkiye'yi ve özellikle Afyonkarahisarlılar'ı çok sevdiğini belirten bu kişi, Pekin'de Afyon'la ilgili fuar açacağını söyleyip, benim de katılmamı istedi. Hatta Vali Bey ile Ticaret ve Sanayi Odası Başkanımızı da davet etmiş. Ancak tam fuara çıkacakken, Valimiz ve Ticaret ve Sanayi Odası Başkanımızın işi çıktı. Ben de mahcup olmasın diye İbrahim Alimoğlu ile beraber gittim. Orada, Afyon Kalemiz ve tarihi evlerimiz maket olarak canlandırılmıştı. Ayrıca musikimiz, yöresel lezzetlerimiz tanıtılıyordu. Bizden bir kuruş bile almadan cebinden 70-80 bin avrodan fazla harcama yaparak ilimizle ilgili sergi açmış. Çin dönüşünde Afyon'da, Birçok Yunanlı turist Türkiye'ye geliyor. İzmir'den Ankara'ya geçiyor ama Afyon'u gezmiyorlar dedi. Allah'tan Kanal 3 kameramanı da oradaydı. Ben de; Kurtuluş Savaşı'nda Yunanlılar ta İzmir'den Ankara yakınlarına kadar bölgeyi işgal etmiş, bu işgalde bir yıldan fazla sürmüş ve Atatürk Kurtuluş Savaşı'nı başlattığı andan itibaren bizdeki rakamlara göre 60-70 bin Yunan bizim topraklarımızda yatıyor. Nasıl Çanakkale'de Anzaklar her yıl ziyarete geliyorsa, Yunanlıların şimdiki yaşayan torunları ya da torunlarının çocuklarının bu bölgeye gelmesi sağlanabilir mi? dedim. Hatta nasıl yapılacağı ilgili de şöyle bir örnek verdim; Bizim Genelkurmay Başkanlığımızın kayıtlarında hangi yere Yunan ölülerinin gömüldükleri bellidir. Özellikle 'Yunan ölüleri' ifadesini kullandım. Bunların etrafı çevrilse bir duvarla ve oraya girişe tek tek isimlerini yazsak, bu şekilde aynı Çanakkale'de olduğu gibi bunların torunlarının çocuklarını Afyon'a gelmesini sağlarız. Çünkü bizim Kurtuluş Savaşı'ndaki şehit sayımız 6-7 bin civarında Yunanlıların 60-70 bin ölüsü var. Buraya Çanakkale'den bile fazla turist getirebilir cümlesini kullandım. Ama bunu gazetelere 'AK Partili Afyon Belediye Başkanı Yunan Şehitliği' yapacak diye yaydılar. Bundan dolayı birçok yerden tepki oldu. Belediyemizin önüne siyah çelenk bıraktılar. Özellikle Kamu-Sen İl Başkanı ciddi protesto yaptı. Allah'tan video kaydı var. Çakmak Otel'de Kamu-Sen İl Başkanını ve gazetecileri çağırarak konuşmamı dinlettim. Kamu-Sen İl Başkanı kaydı dinleyince, 'Gazetedeki beyanlara dayanarak bu eylemleri yaptık ama konuşmanızda sizin böyle bir şey demediğinizi gördüm' diyerek affını orda açıkladı. Biz de ona teşekkür ettik. Ama bu Türkiye'de bizim istemediğimiz şekilde yayıldı. Bakın aradan 8-9 yıl geçmesine rağmen bundan 3-4 ay önce yine bu konu sanki yeni bir şeymiş gibi bir internethaber sitesinde gündeme geldi. Açıklama göndermek zorunda kaldım. Bu gerçekten derinden yaraladı bizi.

– Personelinizle ilgili görüşleriniz nelerdir?

– Biz bir takım ve aileyiz. İnsanlar tek başına hiç bir şey yapamazlar. Belediye Başkanı ne kadar meziyetli ve becerikli; Belediye'nin iş makineleri ve maddi durumu ne kadar elverişli olursa olsun, bu işleri yapan Belediye personeli görevini iyi yapmazsa kesinlikle ve kesinlikle başarı sağlanamayacağı gibi hizmetlerde artmaz. Tabi biz bu başarıyı yakalamışsak ikinci kez seçilme imkânı bulmuşsak, en tepedeki belediye başkan yardımcımızdan, en ücra köşedeki temizlik personelimize kadar hepsinin emeği büyüktür. Bizim hizmet alımlarıyla beraber yaklaşık bin 600 personelimiz var. Bunların içerisinde görevini layıkıyla yapmayan, aldığı maaşın hakkını vermeyen yok değil, var ama bunların sayısı 20'yi-30'u geçmez. Genel itibariyle yüzde 98 personelimiz görevini en iyi şekilde yapıyor aldığı maaşı da hak ediyor hepsini tebrik ediyor, teşekkür ediyorum.

– Bir dahaki seçimde aday olacak mısınız?

– Biz 3 dönem için Allah nasip ederse bu göreve geldik. İnşallah tekrar 2019-2024 dönemi içinde nasip olursa belediye başkan aday adayı olacağız tabi ki. Partimiz, partimizin yetkili kurulları uygun görür tekrar aday yaparlarsa seçim kampanyamıza başlayıp yine çok güzel projelerle halkımızın karşısına çıkacağız.

– Belediyecilikte tecrübe ne kadar önemli?

– Her ne kadar insanlar yaşadıkları şehre başkan olsa da belediyecilik bambaşka bir şey. Dolayısıyla insan belediyede de her olayda yeni yeni tecrübeler ediniyor. Bugün bile belediyenin yaptığı bir ihale ve bir çalışmayla ilgili bir takım problemlerle karşı karşıya kalıyoruz. Bunların çözümü için gayret gösterirken aslında o işi öğrenmiş oluyoruz. Öğrenmiş olunca ne yapıyoruz, bir daha aynı hatayı yapmıyoruz. Bu çok önemli. Şimdi ben iddia ediyorum. Birbirine yakın iki şehirde aynı imkânlara sahip iki belediyede; sıfırdan seçilmiş bir belediye başkanının ilk göreve geldiği anla, ikinci kez, üçüncü kez seçilen bir belediye başkanının göreve geldiği anı ve sonrasını mukayese edelim. Kesinlikle tecrübeli başkanın hizmetlerinin daha fazla olduğunu göreceksiniz.

– Afyonkarahisar'ın büyükşehir olmasıyla ilgili öngörüleriniz nelerdir?

– Şimdi bir defa büyükşehir kavramı rahmetli Özal'la beraber bizim literatürümüze girmişse de o zaman ki büyükşehirle, 2014 sonrası büyükşehir anlayışı çok farklı. Çünkü 2014'ten sonra büyükşehirlerde beldeler ortadan kalktı. Köyler ortadan kalktı. Yani beldeler ve köyler büyük şehrin bir mahallesi veya tabii olduğu ilçenin bir mahallesi haline geldi. Şimdi büyükşehir noktasında da mesela İstanbul'un nüfusu 15 milyon, yüzölçümü beş bin kilometrekare. Yani bu şu demek: İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı beş bin kilometrekarelik bir alanda; su, yol, kaldırım, asfalt yapacak. Altyapı yapacak. Peki, Afyon Büyükşehir Belediye Başkanı ne yapacak? Bizim nüfusumuz 715 bin. Yüzölçümümüz 14 bin kilometrekare. Yani nüfusumuz İstanbul'un 20'de 1'i ama alanımız İstanbul'un üç katı. Dolayısıyla siz İstanbul'a göre 20'de 1 gelen parayla, İstanbul'un üç katı bir alana hizmet etmek zorundasınız. Yani Afyon'da Büyükşehir Belediye Başkanlığı gerçekten çok zor. Hele hele sıfırdan, hiç tecrübesi olmayan bir arkadaşımızın en azından iki yıl çok ciddi sıkıntılar geçireceğini ben düşünüyorum. Tabi yanılmış da olabilirim ama elbette tecrübenin burada çok büyük bir önemi ortaya çıkacaktır.

– Spor Kompleksi'nin yanında kurduğunuz motor sporları merkeziyle hem Afyon'a yenilik hem de Türk sporuna yeni bir tesis kazandırdınız? Belki de daha önce hiç düşünülmemiş bir şeydi. Motor sporları merkezi yapmak nerden aklınıza geldi?

– Şimdi, ben bu şehirde yaşayan bir insan olarak tüm yerel seçimleri takip ettim. Mesela 2004 seçimlerinde de yerel seçimleri idare eden seçim başkanıydım. Yani hem merkezde hem diğer tüm ilçelerde seçimleri bizzat koordine ettim. 1999 seçimlerini de biliyorum. O zaman ki Fazilet Partisi'ndeki arkadaşımız aday idi. O seçimlerde de beraber, bende meclis üyesi adayı olarak katılmıştım. Hiçbir aday insanların karşısına seçim projesiyle çıkmadı. Örneğin biz Akarçay yapacağız, Spor kompleksi yapacağız dedik ve bunları projeleri-çizimleriyle beraber tek tek halkımıza göstererek seçimlere girdik. 2014'te de böyle oldu. 2014 projelerini hazırlarken; tabi Afyonkarahisar tarihi bir şehir. Turizmden pay alması lazım. Termal ve sağlık turizminden pay alması lazım. Dedik ki biz bunlara spor turizmini de ilave edeceğiz. Tabi spor turizmi de çeşitlilik gerekiyor. İşte klasik; futbol, voleybol, basketbolla bu işler yetmiyor. Ne yapalım biz buna? Su kayağı ilave edelim. Yüzme ilave edelim ama en önemlisi ekstrem bir spor olarak motor ve otomobil sporlarını ilave edelim diye düşündük. Bunun da araştırmasını yaptık, uzmanlarıyla görüştük. Afyonkarahisar'da bu işin çok rahat bir şekilde olabileceğini ifade ettiler. Önce 160 dönüm üzerindeki araziyi Maliye Bakanlığı'ndan Belediyemize tahsisini alır almaz işe başladık. Motokros, enduro ve süpermoto pisti yaptık. Yani üç ayrı branşta yarışılabilecek bir pist yaptık. Seçimlerde de şöyle bir cümle kullanmıştım. Motokros ve/veya racing pistleri yapacağız demiştim. Yani ikincisini yapıp yapmayacağımızı zamana bırakmış oldum böylelikle. Ve veya diyerek yapabiliriz de yapamayız da anlamı çıkarmak istedik. Sonrada motokros yarışlarında rağbet olunca, bir de inşallah Dünya Motosiklet Federasyonu pistlerimizi çok beğenip, 2018-2019 Dünya Motokros Yarışlarını Afyonkarahisar'a verince; dedik ki biz bu işin bir ilerisini daha yapalım. Türkiye'de olmayan bir şey yapalım. Ne var Türkiye'de olmayan bir şey? Otomobil ve motor yarışları pisti yani asfalt yarış pisti Türkiye'de yok. Şimdi İstanbul'a yapıldı. Türkiye'de yok derken yanlışta bir cümle kullanmayalım. İstanbul Park adıyla bir Formula Pisti yapıldı ancak sanıyorum bir ya da iki defa yarış yapıldı ve pist kapatıldı. Şu anda da Türkiye'de çok büyük bir şekilde oto kiralama işi yapan bir şirket burayı otopark olarak kullanıyor. Yani burada yarış falan yapılmıyor. Ne ulusal yarış ne de uluslararası yarış yapılmıyor. Yapılması da mümkün gözükmüyor. Bunu görünce burada böyle bir pist yapalım dedik. Dönemin Valisi Aziz Yıldırım Bey'e ve Sayın Bakanımız Veysel Bey'e bu konuyu açtık. Onlarda çok büyük bir ilgiyle bu projeyi karşıladılar. Hatta Valimiz, Aman Başkanım, bu işi hızlandıralım, ne gerekiyorsa yapalım. diye arazi çalışmalarını falan bizzat kendisi yürüttü. Şimdiki Valimiz de konuyu öğrendi. O da çok büyük destek veriyor. Sağolsun. Afyonkarahisar merkezimize de çok yakın 600 bin metrekarelik bir alan tespit ettik. İmar planı çalışmalarını da bitirdik. Şu an yazımız Maliye Bakanlığı'nda. İnşallah arazinin tahsisi gerçekleşir gerçekleşmez burada bu pisti yapacağız. Bakınız bu röportajımız inşallah dergimizde yayınlanacak ve bunu bir yıl, iki yıl, üç yıl sonra okuyanlarda daha sonra okuyanlarda görecek. Afyonkarahisar'a bu yaptığımız son yarış pistleri, Afyonkarahisar'a çok büyük bir katkı sağlayacak. Özellikle otellerimizin doluluk oranlarında ve Afyon'umuzun televizyonlarda, spor programlarında, dünya çapında yer aldığını tüm vatandaşlarımız görecekler.

– Afyonkarahisar Belediyesi'nin Dünya Motokros Şampiyonası'ndan 15 milyon avro gibi çok ciddi bir gelir elde edeceği konuşuluyor.

– Öyle bir durum kesinlikle yok. Onu biraz abartmışlar. Çünkü Dünya Motosiklet Federasyonu anlaşma yaparken hangi ülkede yaparsa yapsın; 1- Bunun yayın haklarını kesinlikle kendisi satıyor. 2-Dünyadaki tüm reklamlarını da kendisi satıyor. Ayrıca bundan bize kesinlikle bir pay vermiyor. Biz sadece ne alacağız? Türkiye içi yayın hakları sadece bizde olacak. İkincisi Türkiye içi reklam hakları bizde olacak. Bizde burada 1 milyon avro harcama yapacağız. Bunun yanında Dünya Motosiklet Federasyonunun yöneticileri, idarecileri ve hakemlerin konaklama giderleri de bize ait. Onu zaten otellerimiz karşılayacak. Sporcular hariç. Bizden çıkacak para sadece 1 milyon avro. Onunda biz yüzde 50'lik, yüzde 60'lık bölümünü inşallah sponsorlardan yani reklam verenlerden karşılanacağını düşünüyoruz. Yine Belediyemizden 300-400 bin avro para çıkabilir.

– Normal parkların yanı sıra Macera Parkı, Mehmet Sami Hancıoğlu Masal Dünyası Parkı ve Şehit Ömer Halis Demir Parkı gibi şehirde daha önce benzeri olmayan tematik parklar yaptınız? Nereden aklınıza geldi bu tür parkları yapmak?

– Özellikle adaylık dönemimizde geceleri uyuma imkânı olmuyor. Belediyecilikte öne çıkmış ne kadar şehir varsa; Konya, Kayseri, Ankara gibi belediyelerin haberlerine bakıyorsunuz. Sitelerine giriyorsunuz ya da belediye başkanı ve il başkanı olarak olsun, bir araya geldiğin zaman zaten bu konular konuşuluyor. Ben şöyle güzel bir şey yaptım. Çok güzel oldu gibi. Danışmanımız Abdülkerim Çalışkan da bu konuda çok çalışıyor. Örneğin Macera Parkı da Masal Dünyası Kahramanları Parkı da başka bir belediyenin uygulaması olarak geldi. Ancak Akarçay tamamen benim kendi şahsi düşüncemdir. Kent Ormanı yine tamamen kendi düşüncemdir. Yerini de kendim bulmuşumdur. Projeyi de kendim akıl etmişimdir. Mesela bizim yeni yaptığımız Atatürk Hatıra Ormanı da Park Bahçeler Müdürümüz Kasım Baydar'ın tavsiyesidir. Buraya böyle bir park yapalım diye. Yani kimisini kendimiz üretiyoruz yada başka belediyeler yapmış oluyor oradan görüyoruz. Kimisini de belediyedeki arkadaşlarımız veya danışmanlarımız bize öneriyorlar.

– Teleferik projesinin ihalesi yapıldı. Son durumuyla ilgili bilgi verebilir misiniz? Ayrıca kurul tarafından teleferik çıkış noktasının Erdal Akar Parkı olarak belirlenmesini nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce beklenen ilgiyi görecek mi?

– Tabi bizim gönlümüz Cumhuriyet Meydanı'ndan Kale'ye teleferik yapılmasından yanaydı. Ancak kurul üyeleri Afyonkarahisar'a gelerek bizim tüm üç alternatifimizi yerinde incelediler. Bir defa Cumhuriyet Meydanı'nı unut Sayın Başkanım, buradan olmaz. Biz Kale'nin siluetini bozdurmayız dediler. İkinci alternatifimiz Çavuşbaş tarafındandı. Onu bizde istemiyorduk. Üçüncü alternatifimiz Erdal Akar Parkı tarafındandı. Oradan izin verdiler. Tabi bu iznin verilmesi bile büyük bir anlam taşıyor. Çünkü bir önceki dönemde kesinlikle izin alamamıştık. Uygun görmemişlerdi. Şimdi Cumhuriyet Meydanı'ndan olsaydı; insanlar oradan geçerken, özellikle öğrenciler, şehrimizi gezmeye gelenler, Afyon Sucuğu ve Afyon Lokumu almaya gelenler, yemek yemeğe gelenler şuradan da teleferikle Kale'ye çıkıp inelim diyebilirlerdi. Bu da teleferiğe rağbeti artırırdı. Ne yapalım Erdal Akar Parkı'na izin almakta önemli bir aşama. Yalnız vatandaşımızın şunu bilmesini istiyorum. Bizim diyelim ki Park Afyon AVM tarafından, Karayolları Parkı'ndan veya Hıdırlık'ın başka bir yerinden, şehrin başka bir yerinden Erdal Akar Parkı'na yeni bir teleferik hattı yapmamıza bir engel yok. Yani biz burada bunu kurula sormayacağız. Ben mesela ileride; Karayolları Parkı'nı şimdi yapıyoruz. Oradan bir istasyonla Erdal Akar Parkı'na gidecek. İnsanlar Karayolları Parkı'ndan binebilir. İsteyenler Erdal Akar Parkı'ndan da binebilir. Yani iki istasyonla Kale'ye ulaşacak. Buna hiçbir engel yok. Kurula izin sormaya gerek yok. Bu bizim işimizin birinci aşaması. Afyonumuz'un nüfusu hızla artıyor. İnşallah daha da artacak. Ben ileride de Erdal Akar Parkı'na, şehrimizin başka bir noktasından teleferik yapılabileceği düşüncesindeyim.

– Afyonkarahisar ilk kez sizin döneminizde battı-çıktı ile tanışıyor? Bu çalışmayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

– Biz bu dönem için halkımıza ne teleferik projesini ne de battı-çıktıları vaat ettik. Bunlar vaat etmediğimiz halde yaptığımız hizmetlerimiz. Maliye Kavşağı'nın tamamını 1 Temmuz itibari ile trafiğe kapattık. Araya bayram girmiş olmasına rağmen inşallah, Allah bizleri mahcup etmesin diyelim. 1 Kasım'a kadar da bu kavşağı trafiğe açmayı planlıyoruz. Biz bunu planlarken hemen Jandarma- Park Afyon Kavşağı ihalesini yaptık. Müteahhitle sözleşmeyi imzaladık. Ancak yer teslimini yapmadık. Çünkü iki kavşakta trafiği olumsuz etkiler aynı anda çalışma yapılırsa diye. Maliye Kavşağı bittiği gün inşallah müteahhide yer teslimi yapacağız ve Jandarma-Park Afyon Kavşağı'na başlayacağız. Jandarma-Park Afyon Kavşağı inşaatının bitimine bir iki ay kala ya Stadyum Kavşağı ihalemizi ya da Karayolları Kavşağı ihalesini gerçekleştireceğiz. Böylelikle Maliye, Stadyum, Jandarma ve Karayolları kavşaklarının battı-çıktıları 2018 sonu itibari ile inşallah bitmiş olacak. Bu arada Fuar Alanı'ndan Ali Çetinkaya Tren Garı üzerinden, şehrin doğusunu batısıyla bağlayacak bir köprünün ihalesini de yaptık. Sanıyorum bir aya kadar bu çalışmalarda başlayacak. Bu da tabi şehrin özellikle doğu tarafından Ankara tarafından gelen insanlar, eğer Uydukent'e, hastaneye, üniversiteye gitmesi gerekiyorsa, hiç şehre girmeden Fuar Alanı ve yeni köprü üzerinden gitme imkânını elde etmiş olacaklar. Afyon'a bunun çok büyük bir katkısı olacak. Şimdi yeni bir şey daha planlıyoruz. Bunu da ilk defa kendi dergimize açıklamış olacağız. Biliyorsunuz Ankara yolunda Şehitler Camii'nin olduğu yerde de bir kavşak var. O kavşağa da şu an projesini yaptırıyoruz. İnşallah köprülü kavşak veya battı-çıktı olarak planlamasına başladık.

– Yapılan battı-çıktıların değerlerinin anlaşıldığını düşünüyor musunuz?

– Bu çalışma esnasında özellikle Maliye Kavşağı etrafındaki dükkânlar çok ciddi sıkıntı çektiler. Ben onlara minnettarım. Hiçbir zamanda bunu bir isyan noktasına getirmediler. Esnafımız bu konuda gerçekten sağduyulu davrandı. Vatandaşımızdan, bizim 1 Temmuz itibari ile trafiğe kapattığımız kavşakla ilgili daha ikinci haftasında Ne zaman bitecek bu kavşak. gibi serzenişler geldi, hem de yoğun bir şekilde geldi. Allah'tan korkmak lazım. Daha ikinci, üçüncü haftasında Ne zaman bitecek bu kavşak. gibi bir cümle kullanılabilir mi? Bu nedir yani; Afyon'un tabiri ile 'Boyacı küpü mü', hemen daldır çıkar. Böyle bir şey değil ki. Bu çok ciddi bir yatırım. Bir defa bunun altından su geçiyor. Kanalizasyon, doğalgaz, Afjet, Telekom ve elektrik hatları geçiyor. Bu kadar basit bir şey mi? Bunların deplase edilmesi, bunların başka bir alana kaydırılması, fore kazıklarının yapılması ve bunların belli bir kurulma müddetleri var, insanlar hiç düşünmüyor. 4 ay bence muazzam bir başarıdır. İnşallah müteahhit de bu başarıyı ortaya koyacaktır. Şimdi hizmetlerle ilgili, hizmet bittikten sonra vatandaş zaten bunun faydasını görüyor ve takdir ediyor. Ancak bazı insanlar vardır ki siz bunlara ne yapsanız yaranamazsınız. Kur'an-ı Kerim'in tabiri ile Gözleri var görmezler; kulakları var işitmezler gibi. Bizimde bazen belediye ile ilgili eğitimlerde büyüklerimiz şöyle cümle kullanırlar. Derler ki: Bazı tipler vardır ki siz onların kaldırımlarını, yollarını altından bile yapsanız yine de yaranamazsınız. Bunun rengi tam parlak olmadı. diye eleştirirler. Beğenmeyip, ne gerek vardı gibi cümleler kullanırlar. Bazı tiplere ne yapsanız yaranamazsınız. Onları Allah'a havale ediyorum.

– Kentsel dönüşüm ne aşamada?

– Mısri Camii'nin etrafı ve Örenbağ'da toplam 420 bin metrekarelik bir alan, kentsel dönüşüm alanı içerisine alındı. Bunların anketleri ve saha çalışmaları yapıldı. Proje firması tarafından projeleri de yapıldı. Belediye Meclisimizden geçti. Sanıyorum 4-5 aydır veya daha fazla bir zamandır Çevre Şehircilik Bakanlığı'nda incelemede bekliyor. Tüm Türkiye'den çok proje gittiği için, hem parasal kaynakta sıkıntı olduğu söylendi hem de yoğun olarak proje geldiği söylendi. Bakanlığımızın çalışmasını bekliyoruz. Gelir gelmez başlatacağız inşallah.

– Afyonkarahisar kültür mirasına, kısa bir süre önce Kültür ve Sanat Evi gibi çok özel bir eseri kazandırdınız? Bu eserin kentin turizmine ne gibi katkıları olacaktır?

– Sadece Kültür ve Sanat Evimiz değil. Onun gibi birçok konağı restore ediyoruz. Orası tabi şehir merkezinde kalmış. Tarihi de olan bir yer. Bu konağı 135 bin liraya satın aldık. 450 bin lira Vilayet Hizmetleri Birliği'nden katkı aldık. Üst kısmını da kendimiz ödedik. Sanıyorum teşrifatıyla beraber 1 milyon 300 bin lira civarında bir masrafımız oldu. Ama gerçekten çok güzel oldu. Eski hali ve yani haline baktığımızda, aradaki bu farkı güzel görebiliyoruz. Yeni trendde tarih turizminde, bu tür tarihi konakların önemi çok büyük. Şehre gelen insanlar, o şehrin tarihini, kültürünü bu tür yerlerden tanıyabiliyorlar. Bizde zaten burada, hem Afyon'umuzun tarihini, kültürünü hem de yöresel ürünlerini tanıtma imkânını bulduk. Bu ve diğer konaklarımızı inşallah, özellikle tarih turizminde şehrimizi görmeye gelenlerin en iyi uğrak yeri olacak. Memnuniyetle uğrayacaklar diye düşünüyorum.

– Şehrimizde bulunan termal otellere gelen misafirler, sadece şehrimizin termal sularından yararlanmak istemiyor; şehirde gezmek, yeni yerler görüp tanımak istiyorlar. Şimdi sizin bu tür yatırımlarınızla oteller daha çok misafir çekebilir diyebilir miyiz?

– Otellerimize yılda bir iki defa gelen insanlarımız var. Dolayısıyla bunlara bizim her geldiklerinde farklı gezme, görme yerleri hazırlamamız lazım. Otele gelen müşteriler ciddi bir potansiyel. Ama bence otele gelen misafirlerden daha önemlisi; Afyonkarahisar 2019 yılı itibariyle hızlı trenle tanışacak. İleri ki aşamada İstanbul'dan da buraya hızlı trenle ulaşım olacak. Şimdi her ne kadar Ankara – Afyon ya da Ankara – İzmir, İstanbul – Antalya hızlı trenleri bizden geçiyor gözükse de ara bağlantılarla biz on yıl içerisinde doğuya, batıya, kuzeye ve güneye her yere hızlı trenle gidebileceğiz. Bu şu demektir. Afyonkarahisar konumu itibariyle uğrak bir yer biliyorsunuz. Özellikle hızlı trenle günü birlik turlar için cazip olacak. Diyelim ki insanlar sabah 7'de trene binecek, 9'da Afyon'da olacak. Akşama kadar gezip dolaşıp, akşam hızlı trene binip memleketine gidebilecek. İnanın bu şekilde gelecek turist sayısının, otellerimize gelenlerden çok daha fazla olacağına inanıyorum. Bizim bu konaklarımız, sokak sağlıklaştırmalarımız, tarihi eserlerin restorasyonu ve özellikle hızlı tren yolcularının ilimize gelmesinde çok büyük bir ivme sağlayacak.

– Yine döneminizde 30'dan fazla kültür yayını basılarak dağıtıldı. Kültür yayınlarına neden bu kadar ilgi gösteriyorsunuz?

– Bu ilgi şehrimize olan aşkımızdan, sevgimizden geliyor. Bu şehrin kültürünün, sanatının yaşatılması lazım. Bu nasıl yaşayacak? Bu tür yazılı eserlerle sağlanacak. Otuzdan fazla eser bastık diyoruz ama şunu da söyleyelim. Önceden Cumhuriyet Tarihi boyunca toplam 15 tane eser basılmış. Bu 15 eserin maliyeti bizim 'Fotoğraflarla Afyonkarahisar' kitabımızın maliyeti kadar değildir. Yani sadece bizim bir yayınımız, o 15 yayının maliyetinden on kat daha fazladır. Otuzdan fazla eser ve bunun yanında birçok cd, belgesel ilk kez Afyonkarahisar Belediyesi tarihinde dönemimizde kazandırıldı. İnşallah şu an Üniversitemizle başlattığımız Afyonkarahisar ile ilgili ansiklopedi çalışmamız, özellikle gelecek nesillere çok güzel bırakılacak miras olacak.

– Belediye'nin Şirketi Yüntaş A.Ş. ile ilgili bilgi verebilir misiniz?

– Ben göreve geldiğimde Yüntaş; kirada bir benzinliği, bir ekmek işletmesi olan ve kasasında da sadece 100 bin lira parası olan bir şirketti. Gazlıgöl Kaplıcalarımız neredeyse çürüme noktasına gelmişti. Hatta bir çamaşır yıkama makinesi vardı. İstanbul'dan bir firma 'Biz bunu müzemiz için alabilir miyiz.' diye istediler. Çünkü o çamaşır yıkama makinesinden Türkiye'de hiçbir yerde kalmamış. Böyle müzelik aletlerimiz vardı. Şu anda ise Yüntaş, 3 tane benzinliği olan, iki bin metrekare idare binası olan bir şirket haline geldi. Üçüncü fabrikada yapılıyor şu anda. Bir doğaltaş fabrikası, bir dekoratif parke fabrikası ve normal parke fabrikası yapılıyor. Yani üç fabrikası ve üç benzinliği bulunuyor. Bunun yanında inşallah birçok alanda faaliyet gösterecek mesleki sınav ve belgelendirme kurumu olma yolunda ilerliyor. İş güvenliğiyle ilgili alanlarda da faaliyetleri var. Ama en önemlisi şu an inşaatına başladığı sağlıklı ekmek ve unlu mamuller fabrikası da bölgede tek olacak. Ege Bölgesi'nde böyle bir tesis olduğunu ben görmedim, duymadım. Balıkesir'de görmüştük bu fabrikayı. Çok hoşumuza gitmişti. Hemen Afyon'a yapmaya karar verdik. İnşallah Afyon halkımıza Yüntaş kanalıyla sağlıklı ekmek ve unlu mamuller sunacağız. Ayrıca Yüntaş son 5 yıldır yani dönemimizde en çok SGK primi ödeyen şirket ödülünü alıyor. Bu da demek ki en çok istihdamı Yüntaş sağlıyor. Ayrıca Yüntaş, voleybol branşımıza da destek veriyor. 2017-2018 yılı sponsorluk bedeli 1 milyon 500 bin Türk lirası. Yani kasasında 100 bin lira olan bir şirketten bugün o kadar benzinlik o kadar fabrika o kadar yatırıma rağmen spora da her yıl 1 milyon 500 bin lira sponsorluk bedeli ödeyebilen bir şirket haline geldi.

– Kent Meydanı projenizin ilk etabı kısa bir süre önce başladı. Nasıl bir meydan yapacaksınız, kısaca özetleyebilir misiniz?

– Kent Meydanımız üç aşamalı bir proje olacak. 2014 yılında halkımıza vaat etmiştik. Bu dönemimizde ilk aşamasını gerçekleştireceğiz. İkinci ve üçüncü aşamalarının gelecek dönemlerde yapılacağını söylemiştik. İlk aşaması 21 milyon liralık bir ihale bedeli ile gerçekleşecek, müteahhit çalışmaya başladı. Burada sonuç olarak yer altında bir otoparkımız olacak. Bunun yanında Belediye personelimizin yemekhanesini de Kent Meydanı altına kaydırıyoruz. Bunu neden oraya yaptığımıza gelince yaklaşık 10-20 yıldır Ramazan ayı yaz aylarına denk geliyor. Halka iftar çadırlarında hizmet verebiliyorduk. Ama artık Ramazan ayı 4-5 yıl sonra kış aylarına denk geleceği için soğuklarda insanları mağdur etmemek adına buraya 500 kişilik bir yemekhane yapıyoruz. Oraya yaptığımız yemekhane aynı zamanda Ramazan ayında bir iftar çadırı hüviyeti kazanacak. Otopark, yemekhane, kadın-erkek ve engellilerimiz için tuvaletler olacak. Bunun yanında üst tarafta da iki adet kafeteryamız olacak. Bir tane medya duvarımız olacak geniş led ekrandan oluşan. Meydanımız oradaki tarihi Zafer Müzesi ile birlikte güzel bir görünüme kavuşacak. Çalışmamız başladı. 2018 yılında bitirmeyi hedefliyoruz.

– Restorasyonu yıllarca konuşulan Bedesten'i restore etmek size nasip oldu? Esnaftan nasıl tepkiler aldınız?

– Bedesten aşağı-yukarı 100 yıl önce yapılmış, haliyle özellikle elektrik tesisatlarında çok ciddi sıkıntılar vardı ve çok büyük yangın tehlikeleri geçiriyordu. Çatılarının akmasından dolayı duvarlarında ciddi yıpranmalar vardı. Ama birde bundan daha önemlisi yıllar içinde maalesef esnafımız kaçak katlar yapmış, ilave betonarmeler yapmış ve bu da görünümü bozuyordu. Burada çok güzel bir restorasyon projesi ortaya koyarak Bedesten'in tamamını aslına uygun hale getirdik. Kaçak ve sonradan ilave edilmiş bölümlerini yıktık. Binamızın restorasyonunu tamamladık. Çatıları ve elektrik tesisatı yeniledik. Kamera sistemi kurduk ve bugün Bedesten gerçekten gezilmeye görülmeye değer bir hale geldi. Geçen ay Kültür Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürü Yalçın Kurt Bey ile beraber gezdiğimizde ki Yalçın Bey bu tür eserlerin restorasyonunda çok önemli bir isim tüm kurumlarda ona bağlı. Hayranlığını ifade etti ve tebriklerini iletti. Bizde demek ki güzel bir şey yapmışız diye çok sevindik. Elbette esnafımızda bundan olumlu etkilendi. Esnafımızın olumlu etkilenmesi şehrimize yansıyacağı gibi şehrimizin kültürel ve sanatsal hayatına da katkılar sağlayacak. Orada Afyonkarahisar'a özgü ürünlerin, giysilerin, eşarpların satılması ve tarihi bir çarşının canlanması aslında Afyon'un ne kadar tarihi ve güzel bir şehir olduğunu bir göstergesi olduğu için bence güzel oldu. Bu vesile ile Belediyemizde emeği geçen tüm arkadaşlarımı da tebrik ediyorum.

– Projeleriniz arasında Kadınlar Pazarı ve Kasaplar Çarşısı'nın restorasyonu da var, onlar ne aşamada?

– Her iki çarşımızın da projeleri bitmek üzere hatta Kadınlar Pazarı'nın projesi bitti. Esnafımızla geçen hafta bir toplantı yaptık, onlarda beğendiler. Hukuki prosedürü aşmaya çalışıyoruz. Bu aşamalar biter bitmez ihalesini gerçekleştireceğiz. Kasaplar Çarşısı'nda da projenin teslimini bekliyoruz. Orada biraz işimiz uzun çünkü çok kayıp kişi var. Ya da vefat etmiş, mirasçısı çok insanlar var. Onlara ulaşmakta sıkıntı çekiyoruz. Oradaki problemleri de aşarsak inşallah 2018 yılı içerisinde her iki projemizi de başlayıp bitirmeyi hedefliyoruz.

– Afyonkarahisar Belediyesi, tarihinde ilk defa bir köprü yaptı. Peki, merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ın isminin verildiği köprü o bölgenin nasıl trafiğini etkiledi?

– Bu köprü projesini aslında biz oraya planlamadık. 1992 yılında yapılan imar planında 30 metrelik bir köprü geçişi vardı. Biz bunun sadece 15 metrelik bölümünü yaptık. Aslında 30 metrelik bir köprü olması gerekiyordu. Uydukentimiz, hastanemiz hep o bölgede ve göreceksiniz gelecek 20 yıl içerisinde o bölgenin nüfusu 60 binlere ulaşacak. Dolayısıyla şimdiden bakarsanız hastaneyi de içine katarsak 20-30 bin civarında nüfusu var diyebiliriz. Böylesine bir yerde bu köprünün yapılması aslında takdir alması gerekir. Birçok vatandaşımız bunun farkında ve teşekkürlerini ifade ediyor.

– Prof.Dr. Necmettin Erbakan Köprüsü ile ilgili kamuoyunda çeşitli dedikodular oldu, bunlarla ilgili neler söylersiniz?

– Bazı insanlara ne yapsanız yaranamazsınız. İşte efendim bu köprüyü orada arsaları olan bir ailenin adıyla telaffuz ettiler. Hâlbuki onların orada bir binası yok, arsaları var ama bir binası yok. Şu an böyle diyen vatandaşlarıma sesleniyorum; gidin oraya, sabahtan gece 12'ye kadar bekleyin, binlerce aracın geçtiğini göreceksiniz. Yine bazı basın yayın organlarında köprüye yüklenici firmanın isminin yazılmasıyla ilgili eleştiriler oldu. Görevimiz gereği ülkemizin çeşitli şehirlerine gidiyoruz. Birçok şehirde gerek şehir içerisinde gerekse karayollarında yapılan köprülerde o köprüyü yapan müteahhit firmanın bir amblemi yüzde 80-90 oluyor. Şimdi bu köprüyü yapan firma da Afyonlu bir firma, nasıl ki Afyonkarahisar Belediyesi tarihinde ilk defa bir köprü yapmışsa; o firma da tarihinde ilk defa bir köprü yapmış. Bu firma bir Afyon firması ve Afyonlu işçi çalıştırıyor, vergisini Afyon'da ödüyor. Orayı referans gösterip başka illerde işler alsa ve çalışmalarını artırsa işini büyütse bundan biz Afyonlular olarak fayda mı görürüz, zarar mı? Ben Afyonkarahisar Belediye Başkanı olarak siyasi görüşü, düşüncesi ne olursa olsun Afyonlu olmasa dahi Afyon'a yatırım yapan her işletmenin yanında olmam, onlara destek vermem gerekiyor. Bu yüzden de o firmanın isminin orada yer almasında bir sakınca görmedim. Arkadaşlarım kaldıralım dediği halde ben kendim kaldırmayın diye söyledim. Bu sadece o firmaya ait değil, ilerde yapacağımız köprülerde de Afyonlu bir firma ismini oraya yazmak isterse kesinlikle izin vereceğimi buradan tekrar söylemek isterim. Çünkü biz bu firmalara destek verip, sahip çıkmazsak Afyonumuz; sanayide, istihdamda, ihracatta büyüyemez, gelişemez, ilerleyemez.

– Çimento Fabrikası tam olarak ne zaman kaldırılacak ve sizin o bölge ile tasarrufunuz nedir?

– Bazı vatandaşlarımız çimento fabrikası ne zaman taşınacak diye soruyorlar. Çünkü taşıma diye bir şey söz konusu değil, Şehir içinde bulunan çimento fabrikası tamamen kaldırıldı. Şu anda fabrika diye bir şey yok. Çimento fabrikası sıfırdan Halımoru-Nuribey hudutlarına yapıldı ve şehir merkezindeki fabrikanın dört katı kapasiteyle 165 milyon dolarlık bir yatırımla orada üretime başladı. Eski yerinde tamamen üretim bitti, şu an oradaki malzemelerin hurda olarak hurdacılara teslimi yapılıyor. Çimento fabrikasının arsasında biz imar çalışmalarımızı bitirmiştik. Tapularını da kendilerine teslim ettik. Onlar satmaya başladılar, hatta satın alan dört tane kooperatif ve firma bizden inşaat ruhsatı almak için İmar Müdürlüğümüze başvuruda bulundular. Bu şu anlama geliyor. Çimento fabrikası arazisinde inşaatlar çok kısa zaman içerisinde başlayacak. Orada güzel bir imar planı çalışması yaptık. 35 bin metrekarelik bir yeşil alanımız var. Yollarımızın genişliği gayet güzel. Karaman Mahallesi'nde olduğu gibi yüksek kat müsaadesi vermedik. 4 kat yüzde 40 şekilde bir imar oluşturduk. İnşallah orada yapılacak cami için de bir hayırsever vatandaşımız talip oldu. Ona da en kısa zamanda arsayı tahsis edeceğiz. Okuluyla, camisiyle, otoparkıyla, yeşil alanıyla yolların genişliğiyle orada ideal bir alan oluşturduk. İnşallah Afyon için yeni bir cazibe alanı olacak.

– Paşa Camii inşaatı ne zaman başlayacak?

– Paşa Camii ile ilgili bir hayırsever vatandaşımız sağolsun cami derneği hesabına 1,5 milyon lira aktardı. Şu an cami derneği hesabında 1,5 milyon lira para var. Dernek Başkanlığına da Bilal Doğru Ağabeyimizi getirdiler. O da bu konuda tecrübeli bir büyüğümüz. Sanırım dergimiz basıldığı zaman cami inşaatımızda başlamış olacak ve 2018 yılı sonuna kadar da bu camii inşaatını bitirmeyi hedefliyoruz.

– Bir de Termal Park Ömer-Gecek Projeniz vardı. Bu projeyle ilgili çalışmalar başladı mı?

– Bu termal park projemizi Ömer-Gecek havzasına yapacaktık ancak Hazine oradaki arsaların yeşil alan olmasına itiraz etti ve bununla ilgili davalar açtı. Dolayısıyla o bölgede bunu yapma imkânımız kalmadı. Bizde bunu Selçuklu Mahallemizdeki 70 bin metrelik alana Veysel Eroğlu adıyla park yapmaya karar verdik. İnşallah o termal park yerine Veysel Eroğlu Parkı'nı yapacağız ve bu yıl çalışmaya başladık. Bu parkımızda termal suyu travertenlere vererek inşallah orada hem sıcak su buharlarının görselliğini sağlayacağız hem de orada termal temamızı gerçekleştireceğiz.

– Cumhuriyet Mahallesi Spor Gençlik ve Rekreasyon Projesi, o bölgede yeni bir yaşam alanı oluşturabilecek mi?

– Elbette oluşturacak. Çünkü orada bir gençlik merkezi inşaatı var, birde 3 bin kişilik kapalı spor salonu var; ancak salon içerisinde ayrıca üç tane daha salon olduğu için burada toplam 4 tane spor salonu oluyor. Burada vatandaşlarımız üç tane salonda antrenmanlarını ya da sporlarını yapabileceği gibi ayrı bir alanda da fitness merkezimiz olacak inşallah. Burada vatandaşlarımız çok güzel vakit geçirebilecekler. 3 bin kişilik salonumuzun da modern bir salon olması nedeniyle inşallah basketbol, voleybol ve diğer salon sporlarımızda federasyonlar bir takım turnuvaları Afyon'a verebilecekler. Kasım ayı içerisinde orada maçlar oynanmaya başlayacak.

– Kent Müzesi çalışmaları ne aşamada?

– Kent müzesi ile ilgili Çavuşbaş Mahallesi'ne yaptığımız imar planı çalışmalarımız mahkemelik oldu. Mahkeme yaptığımız imar planını iptal etti. Arkadaşlarımız yeniden bir plan çalışması yaptılar. Burada Hazine'ye ait arsaları satın alma talebinde bulunacağız. Satın alma işlemleri tamamlandığı zaman projemizde hemen hemen bitmek üzere. İnşallah 2018 yılı içerisinde kent müzemizin inşaatına başlamayı hedefliyoruz.

– Geçtiğimiz günlerde, Afyon'a deniz getirsek ne dersiniz şeklinde bir açıklamanız oldu. Kamuoyunda çok ciddi yankıları olan bu açıklamanızı okuyucularımız için biraz daha açabilir misiniz?

– Trabzon'da Uzungöl diye bir yer var. Ben oraya fotoğraflarından baktım. Bir gölün etrafında evler var, yeşillik var. Afyon'un şanssızlığı içinden bir nehrin geçmemesi, bir sahil şehri olmaması veyahut yakınında bir deniz, göl olmaması... Bunlar hep olumsuz şeyler. İçinden bir Akarçay geçiyor deniliyor ama bu sene ciddi bir kuraklık var. Biz orada bent yapmasak orada su bile olmazdı. Akarçay Nisan aylarında kuruyan bir deremiz. Eski Milletvekilimiz Sait Açba Bey'le bu konuyu çok düşündük ve bir yer tespit ettik. Onunla beraber buraya bir gölet yapma, etrafını yeşillendirme ve gölete kadın-erkek ayrı ayrı girebilecek plajlar yapma düşüncesi ortaya çıktı. Bunu da Sayın Bakanımıza açtık o da çok olumlu gördü. Şu an çalışmalarımız başladı. Yaklaşık 6 milyon lira bir harcamayla gölet yapılıyor. Etrafını da biz şu anda projelendirmeye başladık. Duş yerlerini tuvaletlerini ve sosyal tesislerini yapacağız. Bunun yanında da deniz kumu getirerek kadınların ve erkeklerin ayrı ayrı, ailelerin ayrı girebileceği alanlar oluşturmayı düşünüyoruz. Bunun yeri ile ilgili de biraz kamuoyunda merak oluşsun diye henüz yerini açıklamıyorum. Vatandaşlarımız beklesinler burası şehrimize çok yakın bir noktada, şehir merkezimizden minibüsle dâhil gidilebilecek çok az bir yürüyüşle ulaşılabilecek noktada olan bir yer olacak. Bu şekilde olması ayrıca otellerimizin de daha önce bahsettiğim doğa yürüyüşleri anlamında çok büyük katkı sağlayacak bir proje. Biraz vatandaşlarımız merak etsin şimdiden yerini söylemeyelim.

– Yine geçtiğimiz günlerde OSB'deki sanayi atıklarının arıtılmasıyla ilgili önemli bir uygulamadan bahsettiniz, nedir bu uygulama?

– Afyonkarahisar et üretimi ve kesiminin yoğun olduğu bir il. Bizde Afyon'da 2011 yılında Türkiye'nin en modern Atıksu Arıtma Tesisini kurduk. Maalesef mezbahalarda kesilen küçükbaş, büyükbaş ve kanatlı hayvanların kanları gece saatlerinde ve hafta sonu bizim tesisimize veriliyor. Bu kanlar maalesef bizim Atıksu Arıtma Tesisimizin çalışmasını engelliyor. Çünkü tesisimiz evsel atıklara göre ayarlanmış bir tesis. Bununla ilgili Çevre Şehircilik Müdürlüğümüz ve Organize Sanayi Bölgemiz ile bir araştırma içerisindeyiz. İnşallah Türkiye'de ilk defa Belediye işbirliğinde kan kurutma ünitesi kuracağız. Seyyar ve hijyen araçlarla mezbahanelerde kesilen hayvanların kanlarını bir yerde toplayıp Çevre Hizmetleri Birliğimize ait düzenli çöp toplama alanımızda yapacağımız tesise bu kanları getirip işleyeceğiz. Kanları tabiri caiz ise hammadde haline, protein haline getireceğiz ve bunu Avrupa'ya satacağız. Bununla ilgili de çalışmalarımıza başladık iki şehre gezi gerçekleştirdik. Yatırımın verimli olduğu kanaatine vardık. Sanıyorum bu da örnek bir çalışma olacak.

– İçme suyu kaynaklarıyla ilgili hazırlıklarınız var mı? Akdeğirmen Barajı'nda son durum nedir?

– 15 Nisan 2009 tarihine kadar biz içme suyumuzun yüzde 90'nını Küçükçobanlı kuyuları ve diğer kuyulardan sağlıyorduk. 15 Nisan 2009 tarihinden bu yana sağ olsun Bakanımızın Afyonumuza kazandırdığı Düzağaç Akdeğirmen Barajı'ndan şehrimize kaliteli suyu vermekteyiz. Ancak son iki yıldır yaşanan kuraklık 8,5 yıldır ilk defa barajımızın yüzde 20'lere kadar inmesine sebep oldu. Bu da altı aylık bir su demekti. Bu durumu önceden gördüğümüz için bir yıldır sürekli şehrimizin güzel suyu olan bölgelerinde sondaj çalışması yapıyoruz. Şimdiye kadar yaklaşık 10'a yakın sondajımızı bitirdik. Şu an yüzde 60 Akdeğirmen Barajı'ndan, yüzde 40 kuyulardan şehrimize su veriyoruz. İleriki yıllarda şehrimizin su ihtiyacı olabilir gerekçesiyle suyu bol ve ama kaliteli olan bölgelerden su araması yaptırdık. Etütlerimizi yaptırdık Sinanpaşa bölgesinde bir yerin suyunun sağlıklı ve bol olduğu sonucuna vardık. Devlet Su İşleri ile bir protokol yaptık. Bu protokol çerçevesinde 12 adet kuyu açmaya başladık. İki kuyumuz açıldı, 10 kuyumuzun daha açılmasını bekliyoruz. Sonrasında kuyular arasındaki bağlantıları yaparak bu bölgedeki kuyuyu yedek olarak tutacağız. Allah göstermesin Akdeğirmen Barajı'nda su azalması olduğu zaman Sinanpaşa bölgesindeki bu kuyular devreye girecek şekilde çalışmalarımızı yapıyoruz. 6 milyon lira gibi bu işin bir gideri var. Bu gideri de Kültür ve Turizm Bakanlığımızdan sağlamış olduk onlara da bu vesileyle şükranlarımı arz ediyorum.

– Orman ve Su İşleri Bakanımız Veysel Eroğlu ile ilişkileriniz nasıl? Kendisinin Belediye aracılığıyla Afyonkarahisar'a katkılarını anlatabilir misiniz?

– Şüphesiz her bakan kendi iline hizmet etmeyi görev sayar. Ancak Veysel Bey'de gördüğüm bir farklı özellik var. O 'Afyon' dendiği zaman heyecanlanıyor. Bir proje dediğimiz zaman dikkatle dinliyor ve ilgisini alakasını hiç kesmiyor. Hatta bazen biz kendisine bir talep iletiyoruz, ilettiğimiz talebi unutabiliyoruz ama kendileri, Siz benden şunu talep etmiştiniz ne oldu. diye soruyor. Afyon'la ilgili ona ne iletmiş isek bugüne kadar hiçbir talebimiz geri çevrilmedi. Sağolsun hem kendi hem de diğer Bakanlıklarla ilgili konularda olağanüstü bir şekilde ilgisini gösteriyor ve Afyon tarihinde de en uzun süreyle görev yapan bir Bakan olarak hem Türkiye'ye hem Afyon'a hatta daha ileri gidiyorum, tüm dünyaya çok büyük hizmetleri oldu. Afyon bu hizmetleri her zaman minnetle anacaktır.

– Dönemleriniz içinde milletvekilleriyle olan ilişkileriniz nasıldı?

– Çekirdekten siyasetçi bir insanım. Çeşitli partilerdeki durumlara şahit olmuşumdur. Milliyetçi Hareket Partisi'nden bir belediye başkanı vardı kendi teşkilat ve milletvekilleriyle kavgalıydı, bakanıyla kavgalıydı. Daha önce Anavatan Partisi'nden diğer partilerden değerli ağabeylerimiz büyüklerimizde kendi teşkilatlarıyla, milletvekilleriyle hatta bakanlarıyla tartışmalar yaşıyorlardı. Hatta bir belediye başkanımızın kendi partisinden bakanı olan bir şahısla ilgili 'vatan haini' gibi cümleleri kendi kulaklarımla duyduğumu hatırlıyorum. İnsanlar mutlaka sorun yaşayabilirler ama bu sorunları-çatışmaları şehre aksettirmemek lazım. Çünkü eğer bir belediye başkanı şehrin dinamikleri olan valisiyle, sivil toplumu ile daha ilerisi olan kendi partilileriyle sorun yaşarsa bundan şehir olumsuz etkileniyor. Bizim şehirlerin kaderiyle oynamaya hakkımız yoktur. Ben kişisel sorunlarımı bir kenara bırakarak şehrim için herkesle iyi geçinmek, saygı göstermek başkaların hakkına, hukukuna sonuna kadar saygılı olmak gerektiği düşüncesindeyim. Bu yüzden şimdiye kadar ne teşkilatlarımızla, ne milletvekillerimizle hiçbir sorun yaşamadık, inşallah da yaşamayacağız.

– Kurumlar arası işbirliğine önemsediğinizi biliyoruz. Bugüne kadar hiçbir kurumun idarecisiyle çatışma halinde olmadınız? Bunun için özel bir çabanız var mı?

– Ben il başkanı iken bir kasaba belediye başkanımız Afyon Belediye Başkanımızla sorun yaşamış. Belediye Başkanlarımız telefonda tartışmışlar. Ona şu cümleyi kullanmış, Sen Paris Belediye Başkanı isen, bende Lüksemburg Belediye Başkanıyım. demiş. Şimdi tabii; Afyon'daki daire müdürlerinin amiri biz değiliz. Onların çoğunun amiri Vali ya da Bakanlıklara bağlı olan teşkilatlarımızda var. Mesela ben çok iyi hatırlıyorum. İl Başkanı iken şehrimizin Belediye Başkanı, eski adıyla Köy Hizmetleri İl Müdürünü arıyor. Emrivaki bir şekilde Bize iki tane kamyon gönder veya senin dozeri şuraya gönder. diyor. Emrivaki konuştuğunuz zaman ya da karşınızdaki insana değer vermediğiniz zaman o hemen bahaneyi buluyor: Kamyonlarımız şu ilçede ya da iş makinelerimiz tamirde. diyerek. Ben ise arıyorum daire müdürünü ve diyorum ki; Değerli müdürüm; falan yerde yol çalışmamız var, bizim kamyonlarımız yetersiz kaldı acaba lütfetseniz iki kamyonu iki günlüğüne alabilir miyiz, bu konuda bize yardımcı olabilir misiniz? dediğim zaman Derhal Sayın Başkanım gönderelim. diyorlar. Bazen insanların üslubu işin olumlu ya da olumsuz olması konusunda tesir ortaya koyuyor. Bunu her alanda yapmak gerekir. Bağırmak, çağırmak emir etmekle işler yürümüyor. Herkesin kendine göre makam ve konumu var. Biz iktidar partisinin Belediye Başkanı dahi olsak kesinlikle daire müdürlerinin amiri değiliz. Onların üzerinde bir insan değiliz. Karşılıklı sevgi, saygı, hukuk çerçevesinde bu işin götürülmesi gerekiyor. Bundan hem Afyon, hem de Belediyemiz kazandı.

– Türkiye-Almanya ilişkileri gerilimli bir süreç yaşarken, Almanya'nın Hamm kenti ile olan kardeş şehir ilişkilerini ara vermeden devam ettiriyorsunuz? Bu konuda bir değerlendirme yapmak ister misiniz?

  1. Hamm Büyükşehir Belediye Başkanı olsun, gerekse çalışanları olsun Türkleri ve Türkiye'yi seven insanlar. Birde Hamm şehrinin özel bir konumu var. 180 bin nüfusun yaklaşık 18 bini Türk. Dolayısıyla yüzde 10'lık bir kesim hiç azımsanmayacak bir oran. Biz bu şehirle olan ilişkilerimizi devam ettirirken öncelikli olarak oradaki Türk kardeşlerimizin soydaşlarımızın durumunu gözetliyoruz. İlişkilerimizi sonlandırmak ya da gerilimlere ulaşacak hadiseler içerisine girmemiz en başta oradaki Türk kardeşlerimize zarar verir. Bunu onlarda çok iyi biliyorlar. Sayın Belediye Başkanı Petermann da kendi partisi ve Hamm şehrindeki muhalefetten gelen yoğun eleştirilere rağmen gerek 15 Temmuz sonrasında, gerekse bu sene artan gerilime rağmen 'gitme' çağrılarına kulak vermeden bizzat ilimize geldi. Burada da basına bunu söylemekten geri çekinmedi. Hatta gitme diye baskı yaptıklarını ancak kendisinin buna direndiğini özgür iradesiyle buraya geldiğini ifade etti. Bu da kendisinin Türklerle ve Müslümanlarla olan ilişkisinden kaynaklanan bir durumdur. Ülkeler arasında bu tür şeyler geçici olarak ortaya çıkabilir. Biz Almanya ile bir takım gerilimler yaşayabiliriz ama hükümetler gelip geçici, makamlar da gelip geçici. Üç yıl sonra, beş yıl sonra, on yıl sonra bakarsınız çok iyi ilişkiler içerisine girebiliriz. Kaldı ki biz Almanya ile 1. Dünya Savaşı'ndan beri süren bir müttefikliğimiz var. Bunları da göz ardı etmemek gerekir. Orada da 2 milyondan fazla soydaşımız yaşıyor, onları da düşünmek lazım bu çerçevede Hamm'la olan ilişkilerimize önem veriyor, bu konuda da Hamm Belediye Başkanımız Petermann'ı da her zaman olumlu görüyorum.

– 15 Eylül itibariyle Belediye'nin İller Bankası'na geçmişten gelen borçlarını sıfırladığını açıklamıştınız? Toplam borç ne kadardı, ödeme sürecini bizimle paylaşabilir misiniz?

– 2009 yılı öncesi çeşitli dönemlerde belki üç-dört dönemden kalma 48 milyon lira borçla Belediye'yi devir aldık. Faizleri ile birlikte 15 Eylül 2017 yılına kadar yaklaşık 65 milyon lira civarında bir borç ödeyerek 15 Eylül tarihi itibariyle borçlarımızı sıfırladık. Bu tabii il belediyesi için çok önemli bir sonuç ortaya koyuyor. İlk dönemimizde biz ne yaptık, sadece eczanelerden 30 milyon lira para kazandık. O zaman için azımsanmayacak bir rakamdır. Belediyelerin bu şekilde çözümler üretmesi gerekir, borçlanma en son çare olması gerekir.

Çünkü bizim gibi belediyelerin İller Bankasına borçlanmadan büyük yatırımlar yapması, borcunu sıfırlaması hayal gibi bir şey. Elhamdülillah bu hayali gerçeğe dönüştürdük. Borçtan korkmamak gerekir, cesaretli olmak lazım, memur mantığı ile hareket edilmemesi gerekir, denebilir. Hayır, efendim ben şunu söylüyorum biz hem çok önemli büyük yatırımlara imza atacağız. Bunları da yaparken gelir ortaya koyarak yapmamız gerektiğini hep söylemişimdir. Şu anda Belediyemizin borçlanma yetkisi var. Önü açık ancak ben neden borçlanayım, her borçlanmanın bir faizi var. Ben neden Belediyemizin geleceğini ipotek altına alayım. Önce ben yatırımı borçlanmadan gelir artışı sağlayarak yapabilir miyim ona bakıyorum.

– Hangi takımı tutuyorsunuz?

– Ben hiç takım tutmuyorum. Milli Takımı tutuyorum

– En sevdiğiniz sanatçı?

– Özel sevdiğim bir sanatçı yok ama Türk Halk Müziği, Türk Sanat Müziği ve Tasavvuf Musikisi dinliyorum.

– En sevdiğiniz film?

– Türk toplumunun karakterini ortaya koymak açısından Şener Şen'in Arabesk Filmi yada Züğürt Ağa

– Yemek seçer misiniz, en sevdiğiniz yemek?

– Bakla hariç her şeyi yiyebiliyorum. En sevdiğim yemek patlıcan musakkasıdır.

– Boş zamanlarınızda neler yapıyorsunuz?

– Boş zamanım çok az oluyor ama mutlaka her gün Kur'an-ı Kerim okumaya özel önem veriyorum.

– Bugüne kadar yaptığınız en çılgın şey neydi?

– Bundan 13 yıl kadar önce Alanya'da rafting yaptım, bir daha da asla yapmam.

– İçinizde ukde kalan bir şey var mı?

– Hayır.

– Ailenize yeterince zaman ayırabiliyor musunuz?

– Bu konuda tabii ailemiz çok anlayışlı... Hem eşim, hem çocuklarım onlara da çok teşekkür ediyorum. Biz bugün bu başarıyı yakalayabildiysek arkamızda böyle bir ailenin ve eşin olmasından kaynaklanıyor. Gerçekten eşim ve çocuklarım bana her alanda destek oluyorlar. Mutlaka en azından hafta sonu kahvaltı yapmak ya da bir yemekte beraber olmak konusunda hassasiyet gösteriyorum.

– Belediye'deki Burhanettin Çoban ile evdeki Burhanettin Çoban farklı mı?

– Evde bu kadar sabırlı olmadığımı söyleyebilirim. Ama evdekilerin hak ve hukukunu korumak noktasında kararlıyım. Belediye'de tabi biraz daha yapıcı ve sabırlıyım.

– Dünyevi korkularınız ya da başka deyişle fobileriniz var mı?

– Ciddi bir korkum yok ancak kapalı yerde kalmaktan bazen korktuğum oluyor.

– Kitap okuyor musunuz? En son okuduğunuz kitap neydi?

– Kitap çok az okuyorum ama her gün mutlaka önemli gazeteleri okuyor, hem haberleri takip ediyorum hem de çok önemli köşe yazarlarını mutlaka ve mutlaka okuyorum.

– Son zamanlarda sinemaya gittiniz mi?

– Sinemaya bir yıldır hiç gitmedim

– Tanışmayı çok istediğiniz biri var mı?

– Hayır.

– Özel hayatınızda en çok neye para harcıyorsunuz?

–Ben öyle özel zevkleri olan bir insan değilim. Hiç oyun bilmem. İskambil oyunları, tavladır, okeydir hiçbirisini bilmem. Bilgisayar oyunlarının hiçbirisini bilmem. Öğrenmekte istemedim, çünkü öğrendiğim zaman oynarım düşüncesiyle hiç bunlara kendimi kaptırmadım. Ama en çok parayı ailem için harcarım.

– Sanatsal bir yeteneğiniz ya da merakınız var mı?

– Şiir, sanat sayılabilirse şiir ezberlemeyi ve okumayı çok severim. Ve hemen hemen yorulduğum zamanlarda gerek cep telefonundan, gerekse Youtube'den çok şiir dinlerim. Şiir okuma yeteneğimin iyi olduğunu söyleyebilirim.

– Eşinizle nasıl tanıştınız?

– Eşimle görücü usulü ile tanıştık. Ailelerimiz birbirini tanıyordu. Görmüşlüğümüzde vardı. Ailelerimiz arasında isteme töreninden sonra oturduk, konuştuk. Hemen de evlendik.

Editör: Haber Merkezi