AYMAZLIK MI ?, REFERANS MI ?

17/25 sürecinden sonra Recep Tayyip Erdoğan gücünün yettiğince bu FETÖ/PDY konusunda haykırdı. Bunların tehlikelerinden bahsetti. Bunların ne kadar acımasız ve gaddar olduklarını, amaçlarının Türkiye Cumhuriyeti Devletini ele geçirmek olduğunu vurguladı her ortamda.

Bir süre geçti, görüldü ki neredeyse sadece Recep Tayyip Erdoğan ve O’na tüm samimiyetiyle bağlı olan bir kaç kişinin haricinde bu FETÖ/PDY’ye karşı duran yoktu.

Hatta o dönemde Erdoğan bunlarla mücadele edilmesi gerektiğini haykırırken, onlara her türlü desteği halen daha verenler bile vardı. Hem AK Parti içinden, hem de Hükümetin her türlü nimetlerinden istifade edenlerdi bu destek verenler...

Sonra Recep Tayyip Erdoğan’ın söylediklerinin haklı olduğunu anlamaya başladı Devletimizin bazı noktalarında bulunanlar.

Devletimiz 2015 yılından itibaren ciddi bir şekilde düğmeye bastı FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütüne karşı.

Ardı ardına kararlar alındı, dersaneler kapatıldı, Bank Asya’nın işlemleri durduruldu, FETÖcü bilinen işadamlarının şirketlerine kayyumlar atandı...

Fakat yine de bazıları halen daha ayak diriyorlardı bu Terör Örgütüyle mücadele konusunda.

Derken 15 Temmuz yaşandı.

Bazıları daha net anladı Recep Tayyip Erdoğan’ı.

Ama pek çok konuda iş işten geçmişti.

Yani atı alan Üsküdar’ı çoktan geçmişti.

Kimi yurtdışına tüydü, kimi trilyonlarca tutarındaki varlığı dışarı taşıdı.

Kimi üzerindeki malı mülkü daha önceden başkalarına devretti, kimi karısından göstermelik boşandı, mal varlığını ona bıraktı.

Bunların örnekleri o kadar çok ki, hemen etrafınıza şöyle bir baktığınızda bile bunları görürsünüz.

Hem de yüksek koltuklarda oturanlardan bahsediyorum. Büyük işadamlarından bahsediyorum.

Neyse konuyu dağıtmayalım...

MGK kararından sonraki dönemde Bank Asya’ya para yatıranlar hakkında soruşturmalar açıldı.

Devlet yerden göğe kadar haklıdır.

Devlet diyor ki bu yapılanma bir terör örgütüdür. Bunların içinde bulunduğu kişilerin ortak olduğu iştirakleri, bankaları, dersaneleri, okulları, kargo Firması, gazetesi, dergisi, televizyonu, radyosu velhasıl kelam bunların içinde yer aldıkları tüm kuruluşların tek bir amacı vardır;

Silahlı Terör Örgütüne maddi kaynak temin etmektir.

Bu nedenle bu yapılanmanın içindeki her kişi ve kuruluşun tüm işlemleri incelenecek, gerekli görülenlere kayyumlar atanacak, bunların içinde iflas erteleme talebinde bulunanların talepleri reddedilecek, karar verilmiş ise bu kararlar iptal edilecek...

Bu yaptırımlar uzayıp gitmekteydi.

Haklıydı Devlet.

Kendisine karşı paralel yapılanma içerisinde olan bir örgüte karşı elbette onların anlayacağı dilden konuşulmalıydı.

Örgüt içerisinde yer alan pek çok ünlü işadamı tutuklandı, şirketlerine kayyum atandı, tüm varlıkları TMSF’ ye devredildi.

Bu işadamlarının, şirketlerin elbette tüm Türkiye’de bayi ağları vardı.

Sattıkları ürünler vardı.

Pek çok kişinin benim gibi düşündüğünden eminim, ben ve ailem şahsen bu işadamlarının sahibi oldukları şirketlerin mallarını almamaya, tüketmemeye başladık.

Mesela bir yakınım Orkide yağlarını kullanmaktaydı yıllardan beri, öğrendikten sonra almamaya başladı o yağı.

Uğur derin dondurucu’dan Koza-İpek’in ürünlerine kadar pek çok ürüne halkımız adeta boykot uyguladı.

Boydak’ların sahipliğini yaptıkları şirketlerin mobilya üretiminde piyasada söz sahibi oldukları bilinir. Pek çok ürünleri marka halindedir.

Bunların şirketlerinin tamamı TMSF’ye devredilmiş olmasına, bu şirketler artık kayyumlar tarafından yönetiliyor olsa da, halkımız şimdi halen daha bu şirketlerin mallarına eski sıcaklığında değildir.

Bunlar Türkiye çapında en kısa yoldan vereceğim örneklerden bazılarıydı.

İlimizdeki şirketlerin durumları da pek farklı değildir.

Çoğunluğu müteahhit olan bu örgüt içerisindeki işadamlarının yaptıkları inşaatların pek çoğuna el konulmamıştır ama halkımızın bunlara karşı ilgisi yok denecek kadar azdır.

Mesela İşisağ.

Yeşilyol’da açtığı şarküteri-kahvaltı salonunun durumu malum.

Halkımız bu konuda oldukça duyarlı ama, ya asıl halka örnek olması gereken kişi ve kurumlar, kuruluşlar, siyasi partiler?

Maalesef onların bazıları bu konuda halkımız kadar duyarlı değiller.

Önceki hafta bir haber yapmıştık.

Başdönderen manevra başlığı ile manşetten’de verdik bu konuyu.

Konuyu kısaca anlatayım tekrar...

15 Temmuz sonrasında Demokrasi Mitingleri yapılırken Belediye vasıtasıyla dağıtılan sular dikkat çekti.

İlk günlerde piyasada bilinen marka sular dağıtılmıştı. Sonraki günlerde BURÇ SU adında bir su dağıtıldı halka.

FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütünün BURÇ FM’inden çağrı yaptı bu marka bizlere.

Araştırdık.

Urfa’dan İlimize gelip yerleşen bir ailenin ürettiği su olduğu bilgisi verildi.

Kişiler ile ilgili olarak Urfa Emniyetinde kayıt olduğunu öğrendik.

Biraz daha derinleştirdik, bu aileden birisinin demokrasi mitinglerinde en ön sırada oturduğunun fotoğrafını getirdi arkadaşlar.

Ve ilginç bir not daha...

Bu şirketin ambalajladığı su’ların sahibi olan şirket ortaklarından birisi FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü üyesi olması suçlamasıyla İlimizde yargılanıyor ve halen de tutuklu bulunuyor.

Biz bu konuyu manşetten verdikten sonra Belediye Başkanımız Burhanettin Çoban aradı.

Kendilerinin Belediye olarak bu suya para ödemediklerini, mitinglerde dağıtılmak üzere hibe olarak gönderildiğini belirtti.

AK Parti İl Başkanı İbrahim Yurdunuseven’de demokrasi mitinginde yanında oturan Taşdönderen Ailesinin ferdi için, Urfa’daki arkadaşlarının referans verdiğini belirtti.

Benim anlayamadığım husus şu;

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin en üst noktasında bulunan Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan bu FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü mensupları için ‘Babamın oğlu olsa affetmem, gözünün yaşına bakmam’ diyor.

Bunu defalarca söyledi, hem de üstüne basa basa.

Bunların PKK’dan daha tehlikeli olduğu vurgusu yapıldı Hükümet üyeleri tarafından defalarca.

Şimdi birileri çıkıp şunu diyebilir;

Bu adamlar hakkında henüz kesinleşmiş bir yargı kararı yok. Masumiyet karinesi var, suçlu oldukları kesinleşinceye kadar herkes masumdur

Amenna...

Ama şimdi olağan bir dönem yaşamıyoruz.

Olağanüstü bir dönem içerisindeyiz.

Binlerce, onbinlerce kişi bu FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü ile iltisaklı, irtibatlı, ilişkili oldukları gerekçesiyle mesleklerinden atılmadı mı?

Bazılarının tüm hakları ellerinden alınmadı mı?

Hangi birisi hakkında kesinleşmiş karar vardı?

Hiç birisi...

Devletimiz bu kişilerin bu örgütle irtibatına, iltisakına, ilişkisine ait bazı belge ve bilgilerden hareketle bu adımları atmıştır. Doğru da yapmıştır. Eğer haksızlık edilen kişiler veya kuruluşlar var ise bunlar zaten zaman içerisinde anlaşılır ve gereği de yapılır.

Ki yapılmaktadır da.

Yayınlanan yeni KHK’larda bazı kişilerin mesleklerine geri dönmelerine ilişkin kararlar yayınlanmıştır.

İşin özü Devletimiz böyle olağanüstü dönemde ayranı üfleyerek içmektedir.

Peki yerelde durum nedir? diye sorarsanız; Devletin Savcılığı, Emniyeti ve diğer kurumları da ayranı üfleyerek içmeye devam etmektedir ama Belediye ile AK Parti’de durum maalesef eski tas eski hamamdır.

Neden derseniz, yukarıda demokrasi mitinginde yaşanılanı aktardım.

AK Parti’de ne oldu derseniz?

AK Parti’de daha vahimi yaşandı referandum öncesi çalışmalarda.

Orman ve Su İşleri Bakanımız Prof. Dr. Veysel Eroğlu AK Parti İl Başkanlığının her hafta düzenli olarak yaptığı Basın Toplantısına katıldı.

Arkadaşlar basın toplantısının fotoğraflarını getirdiler.

Basın Toplantısı sırasında içtiği su dikkatimizi çekti.

Diğer fotoğraflara da baktım, gözlerime inanamadım.

Bakanın elindeki suyun markası BURÇ idi.

AK Parti’de bu konuya dikkat edilmeyecekte nerede dikkat edilecek?

Birileri şimdi ne var bunda, su markası mı suçlu? diye savunmaya geçebilir.

Kimseye suçlu demiyoruz...

Ama bazı şeylerin yazılı kuralı yoktur.

Bu konuda böyle yazılı kuralı, kaidesi olmayan bir şey.

Siz ne dersiniz bilemem bu olaya ama, bana göre ya aymazlık, ya da birileri Bakan Beyin de katıldığı bu toplantıyı kullanarak bu konuda malum kişilere referans olma gayretinde olabilir.

Bize göre hava hoş. İster BURÇ su ikram edin, isterseniz Erikli...

Biz doğru bildiğimizi yazmaya devam ederiz.

AK Partililerin herkesten daha fazla dikkat etmesi gereken bu olayda umarız kasıt yoktur, kimse kimseye referans olmaya yeltenmiyordur.

Eğer böyleyse durum çok vahimdir, bunu da belirtelim.

Editör: Haber Merkezi