Arap Saçına Dönen Mülteci Krizi

Bugünlerde,Türkiye'nin aslında en büyük problemi mülteci krizi. Öyle ki 2  milyonu aşan nüfusları devleti ve ekonomistleri tedirgin ettiği söylenebilir. Hatta bu yüzden 2023 hedeflerinin bile suya düşme riski var. Esad rejiminin bu kadar uzun süreceği ve başarısız olunacağı iktidarın tahmin etmediği aşikar bir mevzu. Şu anda ne olacağı belirsiz ülkemizde bir kaç milyon insanı misafir etmemiz gelecek tahminlerini olumsuz etkilemekte. Tabi bu olumsuz resimlerin oluşmasında kontrolsüz ve denetimsiz milyonlarca mültecilere sınır kapısının açılmasıdır. Öyle ki kardeşim bunlar in mi, cin mi neyin nesidir dediğimiz binlercesi de ülkemizin barışa susuz topraklarında ikame etmektedir. Aman haşa biz bunlar kötü kovun gitsin demiyoruz ama içinde seçilmesi gereken hatta Pkk terör örgütü kadar tehlikeli olan kişilerin barındırılmasından gocunuyoruz. Bu tehlikeyi nereden sezdiniz diye soracak olursanız tabi ki kahin değilim ama ezidi mültecilerinin biji apoo... biji apo.... diye yeşil boyalı bez parçalarıyla askerin üstüne yürüdüğünü de basın organlarından izlemişliğim var. ''Nasıl yani biz terör mü besliyoruz?'' diye  aklınızda oluşan soru işaretini artık kendiniz analiz edip cevaplamaya çalışın. Eğer cevap bulamazsanız zamana bırakıp bekleyip görmek lazım.

 Bir de ülke ekonomisine etkisi söz konusu milyarlarca dolarlık gider söz konusu. Binlerce kişiyi istihdam edecek hatta asgari ücreti tavan yaptırabilecek bir ücretin her gün mülteci ihtiyaçları için harcandığını bilmekteyiz. Tabi bu ekonomik yorgunluğa yol açtığı gibi büyüme endeksini de minimize etmektedir.

 Bir de sosyal ayrımcılık söz konusu. Mülteci bir genç ne ygs ne Lys bu sınavlara katılmadan Türkiye'nin en iyi üniversitelerinde eğitim alabiliyorlar. Ah Ali, ah Ayşe, ah Sedat siz çalışın sabah akşam güzel üniversiteleri gitmek için hatta dershanelere para dökün. Çünkü siz zaten bu ülke de yaşıyorsunuz okumasanız da sıkıntı olmaz. Şimdi bu durumda Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı kaçıncı plana düşmüş oluyor. 

Hey gidi hey bu esad denilen adam yaş tahtaya basar mı. Dikkat buyurun bu adam o kadar güçlüde bunu kestiremeyen muhalif kardeşlerim çok sevdiğiniz topraklarınızı terk edip niye başka ülkelerde yıllarca kalmayı kendinize kader belirliyorsunuz. Bugün bu yaşananların aynısı zamanında Türk milleti yaşadı. Yaşlısıyla genciyle şehadete yolculuğu göz önünde bulunduran bir zihniyetle savaştılar. Ve biz torunlarına bu asil davranışlarıyla vatanımıza sıkı sıkı bağlı kalmayı her tehdit ve tehlike karşısında terk etmek yerine sonuna kadar ülkemize sahip çıkmayı öğrettiler. Suriye deki duruma daha yakın örnek olarak Güney Afrikayıda göstermek mümkün. Yıllarca beyazların baskısı ve diktatör yönetimi altında hapishanelerde işkence gören zenciler ve bu işkenceler arasından çıkıp gelen Mandela'nın ülkeyi bütünleştirip barışı getirmiştir. Her şeyin ilacı zamandır. Bu zamanlar içinde ise en doğru olan ülkeni terk etmeden yaşamak ve bazı şeyleri zamanlı ve projeli yapmaktır.

 

Peki bu radikal kararlarla karamsar yaşantı içinde olan bu topluluk Türkiye de kalmayı düşünürse 20 yıl sonra artık ülkemizde ki arap sorunu ve çözümlerini konuşuyor olabiliriz. O yüzden bu arap saçına dönmüş olan olayı devletin başarılı bir politika uygulayıp çözümlemesi gerekli. Veya tampon konusun da diğer güçlü devletleri ve abileri ABD'yi ikna etmesi lazım. Bu ülkenin daha fazla etkin yapıyı grubu bir arada tutacak yeteneği olduğu savunulamaz. Eğer diğer güçler tampon bölgeye de ikna olmazsa ellerine silah verip vatanlarını topraklarını korumaları için ülkelerine yönlendirmek gerekli. Suriye'de esad'ın yıkılmasını mültecileri burada tutarak sağlayamayız. Aksine bu şekilde esad daha fazla güçlenir. Çünkü meydan ona kalmış olur