TÜRKİYE KAMU-SEN
TÜRK EĞİTİM-SEN
Türkiye Eğitim, Öğretim ve Bilim Hizmetleri Kolu
Kamu Çalışanları Sendikası Afyonkarahisar Şubesi
 
 
                MEB Yasası ve akabinde çıkarılan Yönetici Atama Yönetmeliği ile Milli Eğitim Bakanlığı tarihindeki en büyük kadrolaşma yapılmaktadır. Sözüm ona paralel yapıyı tasfiye etmek için 4 yılını dolduran okul müdürleri, müdür başyardımcıları, müdür yardımcıları, il milli eğitim müdürleri, ilçe milli eğitim müdürleri, il milli eğitim müdür yardımcıları ve MEB’de üst düzey yöneticiler olmak üzere tam tamına 76 bin yöneticinin görevlerine son verilmiştir. Ancak bu şekilde iktidarın MEB’de kendi paralel yapısını oluşturduğu görülmektedir. Paralel yapı vardır bu da AKP ve yandaş sendikadır.
                Milli Eğitim Bakanlığı’nda 4 yılını tamamlayan 7 binin üzerinde okul müdürünün neye göre puan verildiği belli olmayan bir değerlendirmeyle görev süreleri uzatılmamıştır. MEB’de müdür kıyımı yaşanmıştır. Hem de öyle bir kıyım ki; siyasi görüşü ve ideolojisi iktidara ters düşen, sendikal tercihini yandaş, candaş, sırdaş sendikadan yana kullanmayan, yalakalığıyla değil, bilgisi, becerisi, başarısı, tecrübesiyle o koltukları hak eden okul müdürleri birer birer tasfiye edilmiştir. Bu durum yönetici soykırımı olarak MEB tarihine geçecektir. Size yazıklar olsun, yuh olsun, yuhlar olsun.
                Değerlendirmelerde ilçe milli eğitim müdürleri ve komisyon üyesi şube müdürlerinin önüne listeler konulduğu, bu listelerin AKP il ve ilçe teşkilatlarıyla malum sendikanın ortaklaşa hazırladığı dillendirilmektedir. Zira bu listelerde görev süresi uzatılacak müdürler isim isimyer alıyor olmalı ki; görev süresi uzatılan okul müdürlerine baktığımızda büyük kısmının yandaş sendika üyesi olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla bu puanlar bir yerlerden alınan emir ve talimatlar doğrultusunda verilmiştir. Bunları yaparken hiç mi Allah’tan korkmadınız? Hiç mi kuldan utanmadınız? Ar damarınız bu kadar mı çatladı?
                Puanlamalarda okul müdürlerinin ne mesai arkadaşları ile ilişkileri, ne okula yaptığı katkılar, ne aldığı ödüller ve üstün başarı belgeleri, ne akademik kariyeri, ne de uluslararası düzeyde yayınlanan makaleleri bunların hiçbirisi dikkate alınmamıştır. Tek kriter yandaşlık olmuştur.
                İşte böyle bir ortamda okul müdürleri güya değerlendirmeye tabi tutuldu. Öğretmenler, okul aile birliği başkan ve başkan yardımcısı, öğrencilerden tam puan alan okul müdürleri, sıra MEB yetkililerinin değerlendirmesine gelince adeta döküldü. Tabi bunun tersi de yaşandı. Başarısız bulunan ve mesai arkadaşları tarafından çok düşük puan verilen okul müdürleri, MEB yetkililerinin değerlendirmesinden tam puan aldı. Durum böyle olunca okul müdürlerinin yandaş ise görev süresi uzatıldı, yandaş değilse görevlerine son verildi. Böyle bir zulmü ne askeri darbe dönemlerinde nede 28 Şubat sürecinde görmedik.
Bu puanlamalarda ciddiyetsizlik de had safhadaydı. Emekli olanlara, kurum değiştirenlere, vefat edenlere, şu anda müdür olmayanlara 75 ve üzerinde puan verilmiş ve görev süreleri uzatılmıştır. Hatta daha da trajikomik olanı geçici ilçe milli eğitim müdürleri kendilerine puan vermişler. Hem de öyle böyle değil, 95-100 puan vermişler!
Afyonkarahisar da tacizcilere, zimmetine para geçirenlere, müfettiş raporu ile başarısızlığı tescilli olanlara, okula öğretim yılı içinde bir gün dahi gitmemişlere, okulunun kazan dairesinde Milli Eğitim üst yönetimine kebap partisi verenlere, yandaş sendikanın yöneticilerine yüksek puanlar verilmiştir. İşine aşık okulu için ailesini bile ihmal eden Afyon kamuoyunca da başarısı bilinen müdürlerimize puan vermemişlerdir. Çıkıp bunu izah edin. Edemezseniz sizi her platformda yerin dibine sokmak boynumuza borçtur.
                Malum sendika da bu süreci o kadar ahlaksızca kullandı ki, tehdit savurmaktan da geri kalmadı. “Bana üye ol seni müdür yapacağım”, “Bana üye olmazsan görev sürenin uzatılmasına engel olurum” şeklinde gayri ahlaki yollara başvuran bu yapı, adeta hile ile, şantaj ile üye kaydetti. Siyasi iktidarın desteğiyle büyüyen, iktidara göbekten bağlı olan, toplu sözleşme masasında memuru satan, iktidara yalakalık söz konusu olduğunda kurt postuna bürünen, çalışanların haklarını savunmada ise kuzu haline gelen, dini değerleri diline pelesenk yapan ancak din ile, iman ile uzaktan yakından olmayan uygulamalara imza atan bu yapı, ahlaksızlığı şiar edindiğini bir kez daha göstermiştir.  
Öte yandan göreve ilk kez atanacak müdürlerde de torpilin biri bin para olacaktır. Çünkü Yönetici Atama Yönetmeliğine göre göreve ilk kez atanacak müdürler sözlü sınava tabi tutulacaktır. Sözlü sınav torpil demektir, adam kayırma demektir, usulsüzlük demektir. Müdürleri katledenler çok yakında müdür başyardımcılarını ve müdür yardımcılarını toplu kıyıma uğratacaktır. Sıra kimde? Öğretmenlere ne yapmak niyetindesiniz? Açıklayın kamuoyu bilsin.
Görüldüğü üzere bu yasa ve yönetmelik baştan aşağı sakattır ve tamamen kadrolaşma üzerine inşa edilmiştir. Milli Eğitim Bakanlığı “hiç kimsenin hakkı yenmeyecek”, “hak edenler müdür olacak”, “kriterler getiriyoruz” şeklinde açıklamalar yaparak başta eğitimciler olmak üzere Anayasa Mahkemesini ve tüm kamuoyunu kandırmıştır.
Konu Anayasa Mahkemesine intikal ettiğinde Yüce Mahkeme yasanın okul yöneticileri ile ilgili maddesi hakkında yürütmeyi durdurma talebini reddetmiştir.  Ancak aradan geçen sürede görülmüştür ki; MEB’in kriter dediği şey sadece yandaşlara özel muameleymiş. Hal böyle olunca yargı adamlarına büyük görev düşmektedir. Anayasa Mahkemesi önünde 26 Ağustos tarihinde yaptığımız eylemde hâkimleri, savcıları sorumluluk almaya ve göreve davet ederek, “Sadece Adalet İstiyoruz”, “Geciken Adalet, Adalet Değildir” demiştik.
Bugün yine aynı şeyi söylüyoruz: Bizler emek hırsızlarının, hak yiyicilerin, “benim adamım” diyerek, kadrolaşmaya yol açanların, bilgi ve alın teri düşmanlarının, Hz. Ömer’in adaletini elinin tersiyle itenlerin her zaman karşısındayız.
Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır düsturuyla hareket ediyoruz. Üyemiz olsun ya da olmasın bir okul müdürümüzün bile canı yansa buna göz yummamızı kimse beklemesin. Kaldı ki MEB’de bu son yapılan değerlendirmeler adeta kıyım niteliğindedir. Hiçbir şey için geç değildir. Anayasa Mahkemesi davanın esastan görüşülmesini ivedilikle sonuçlandırmalı ve bu talana son vermelidir.
MEB’de kadrolaşma sadece okul yöneticileri ve üst düzey yöneticilerde yapılmamıştır. Şube müdürlüklerinde de Cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir adam kayırma yaşanmaktadır. Bilindiği gibi şube müdürlüğü atamalarında sadece yazılı sınavdaki başarı puanının değerlendirme dışı bırakılarak, başarı sıralamasının tek başına sözlü sınav sonuçlarına göre oluşturulması hukuka aykırı bulunmuş ve söz konusu yönetmeliğin yürütmesi durdurulmuştu.
Hepimiz MEB’in sözlü sınava dayalı şube müdürlüğü atamalarını iptal etmesini beklerken, MEB Müsteşarı Yusuf Tekin hukuku ayaklar altına alan açıklamalar yapmıştır. Tekin, “Mahkemelerde olabilecek gelişmeler karşısında uygulayacağımız bir B Planımız hazırda bulunmaktadır” şeklinde açıklama yapmıştır. Soruyoruz: Yusuf Tekin’in B planı nedir? Tekin B planının mahkeme kararını uygulamak olduğunu söylemiştir ancak Tekin’in uygulamalarından bu anlam çıkmamaktadır.
Türk Eğitim-Sen olarak hukuku çiğneyen Yusuf Tekin hakkında suç duyurusunda bulunduk. Mülakatla iktidara yakın kişilerin şube müdürü yapılmasına, emek, alınteri, liyakat, kul hakkının hiçe sayılmasına hiçbir şekilde tahammülümüz yoktur.
Zaten MEB hep hukuksuz uygulamalarıyla 12 yıldır gündeme gelmektedir. Hatırlanacağı üzere 2009 yılında da Eski Bakan Hüseyin Çelik döneminde 76. Madde ile 1000 kişiyi okul müdürü olarak atanmış, bu usulsüz atamaları sendikamız yargıya taşımış ve o dönemde atamalar birer birer iptal edilmişti. Bugün de benzer bir süreç yaşanmaktadır. MEB’de haksızlık, usulsüzlük, yandaşlık diz boyudur.
                Milli Eğitim Bakanlığında haksızlıklar sadece müdür görevlendirmesi ile sınırlı değildir. Öğretmenlere rotasyon uygulaması ile hangi şeytanlık peşindesiniz? Yine kaç kişinin hakkını yiyeceksiniz? Öğretmen açığı ülkede yüz binlere ulaşmışken neden hala yatama yapmıyorsunuz? Ülkenin eğitimsiz olması sizin için daha kolay oy devşirmek midir? Öğretmen alan değişikliklerinde yaptığınız beceriksizlikler ayyuka çıktı. Onu da elinize yüzünüze bulaştırdınız.
                Bütün bunların sorumlusu Sayın Nabi AVCI ve Müsteşarı Yusuf TEKİN hemen istifa etmelidir. Beyler beceriksizsiniz. Beceriksizsiniz. Beceriksizsiniz.
                Milli Eğitim Müdürü Metin YALÇIN seni yaşanan bu rezaletin ortağı olduğun için şiddetle ve nefretle kınıyoruz. Onurlu davran, acilen istifa et.
                               Sayın Vali Yusuf Hakan GÜNER sizi göreve davet ediyoruz, bu duruma hemen müdahale etmelisiniz. Yönetici değerlendirme puanları acilen iptal edilmelidir. Bu duruma derhal soruşturma açmalısınız. Sorumlular hakkında gereğini yapmalısınız.
Şunları da belirtmek istiyoruz ki; sendikamız tıpkı geçmişte olduğu gibi bugün de kadrolaşmanın, yanlış uygulamaların, haksızlıkların peşini bırakmayacaktır. Bugün Milli Eğitim Bakanlığı ve İl Milli Eğitim Müdürlüklerine önüne siyah çelenk bırakıyoruz. Okullar açıldığında ise Ankara merkezli geniş katılımlı bir eylem yaparak, gerekirse diğer sendikalarla ortaklaşa iş bırakma eylemi yaparak adaletsizlikleri, adam kayırmaları en yüksek perdeden dile getireceğiz. İsterse 550 milletvekili ile iktidar olsun hiç kimse kendisini hukukun üstünde görmemeli, adalet sağlayacağız diyerek yola çıkarken, adaletsizliğin başı olmamalı, devlet içinde paralel yapıdan şikâyet ederken, kendi paralel yapısını oluşturmamalı, kendi çıkarları doğrultusunda yasalar, yönetmelikler ihdas etmemelidir.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
 
02.09.2014                                                                                                        Nizamettin ŞENOL
Şube Başkanı
Kamu-Sen İl Temsilcisi
 
 
Editör: Haber Merkezi