Parsak: “AKP yargıyı Erdoğan yargısına çevirmek istiyor”

MHP MYK Üyesi ve Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Parsak Danıştay Kanunu ve Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında TBMM’de konuşma yaptı
 
 
AKP’nin bugüne kadar yargıda reform adı altında yapmaya çalıştığı değişikliklerin tamamen Erdoğan’a uygun kişiye özel çalışmalar olduğuna dikkat çeken Parsak, “Bir dönemin kahramanı ilan edilen, altlarına Başbakanlıktan çıkma zırhlı Mercedeslerin tahsis edildiği sözde savcıların sinsice yurt dışına kaçması, taraflı bir yargıya onu oluşturan yapının dahi güvenemeyeceğinin en net örneğidir” dedi
 
 
MHP MYK Üyesi ve Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Parsak Danıştay Kanunu ve Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında TBMM’de konuşma yaptı. Parsak konuşmasında hükümetin yargıda yaptığı değişikliklerin ülkeye ciddi zararlar verdiğini ifade etti.
DÜN SÖYLEDİKLERİNİ BUGÜN İNKAR EDİYORLAR
AKP’nin bir konu üzerine her gün farklı açıklama yaptığına dikkat çeken Parsak, “İktidar, bu ve buna benzer düzenlemelerle kendi nefsini kurtarma hayaliyle Türk milletinin kendisine belirli bir süre için verdiği görevi âdeta kötüye kullanmaktadır. Gerek iç politikada gerekse bugünlerde şahit olduğumuz gibi dış politikada yalpalayan, dün söylediğini bugün inkâr eden, dönme hızı düştükçe yalpalamaya ve durmaya yüz tutan siyasetiyle milletimiz üzerinde ne yazık ki büyük hayal kırıklıkları oluşturmaktadır” dedi.
AKP HALKI KANDIRMIŞTIR
AKP’nin yalan üzerine kurulan bir siyaset uyguladığını söyleyen Parsak, “Türk milleti 7 Haziran seçimlerinde iktidara olan güvensizliğini net bir şekilde ortaya koymuş ve iktidarı daha ölçülü hareket etmeye açıkça davet etmiştir ancak bu mesajı ısrarla almayan iktidar, kendi hataları nedeniyle tırmanan terör ve yine kendi bilinçli politikaları sonucunda istikrarını kaybeden ekonomiyi işaret ederek yeniden iktidara gelmenin yollarını aramış, Türk milleti de iktidara belki de son kez bir şans vermiştir. İktidar tarafından eğitim alanında futbol takımlarında bile görülemeyecek sıklıkta gerçekleştirilen sistem değişiklikleri, terörle mücadele konusundaki "U" ve hatta "O" dönüşler, idare tarafından gerçekleştirilen hukuksuz idari işlemleri ve bürokrat atamalarını geri çeviren Danıştaya yapılan baskılar, Cumhurbaşkanına yapılan her türlü eleştirinin suç ve hatta örgütlü suç kapsamında değerlendirilmesine yönelik yargı üzerinde oynanan oyunlar, bir kişinin sözü ile bir günde değişen hükûmetler ve başbakanlar ile neredeyse hiçbir ülke tarafından dikkate alınmayacak derecede gelgitler ile dolu dış politika zannediyorum ki iktidarın içinde bulunduğu durumu en açık şekilde ortaya koyan örneklerdir. İktidar ne yaparsa yapsın kendisine emanet edilen yönetim erkini kullanırken yaptığı hukuksuzlukların ve yolsuzlukların hesabını bir gün mutlaka verecektir. Bundan kurtuluş olmadığı unutulmamalıdır” dedi.
YARGININ ÇİVİSİ ÇIKARILDI
12 Eylül referandumunda hükümet ve onunla birlikte hareket eden yapının ülküye büyük zarar verdiğini söyleyen Parsak, “Özellikle 12 Eylül 2010 referandumu aracılığıyla âdeta yargının çivisini çıkarmış ve tuzu kokutmuştur. 2010 Anayasa değişikliğinin asıl amacının Anayasa Mahkemesi ve HSYK'nın yapısıyla oynayarak yargıyı âdeta ele geçirmek olduğu bugün artık herkes tarafından bilinmektedir. Referandum sürecinde dönemin Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın AKP Grup Toplantısında ülkücü şehidimiz Mustafa Pehlivanoğlu'nun 12 Eylül cuntacıları tarafından idam edilmeden hemen önce ailesine yazdığı mektubun son kısmında yer alan "Şunu hiçbir zaman unutmayın ki Mustafalar ölür, Allah davası ölmez, Milliyetçilik yaşar" cümlesini sansürleyerek timsah gözyaşlarıyla istismar etmesi, buna paralel bir diğerinin ise yeryüzündeki seçmenlerle yetinmeyerek ölülerin bile "evet" oyu kullanması gerektiğini söylemesi, referandum propaganda çalışmaları sırasında bir başka ülkü şehidimiz Hüseyin Kurumahmutoğlu'nun annesinin platformların üzerine çıkarılarak istismar edilmesi, iktidar yalakalarının ve iş birlikçi yapıların ise "yetmez ama evet" sözleriyle yargıya yapılan bu ihanete ortak olması hafızalarımızdan asla silinmeyecek tarihî gerçeklerdir. 2010 Anayasa değişikliklerinden hemen sonra 18 Ekim 2010 tarihinde HSYK ve yönetim yapısı oluşurken anlaşılmıştır ki, AKP deyim yerindeyse farkında olarak ya da olmayarak ava giderken avlanmış, iktidar tarafından 9/2/2011 tarihinde 6110 sayılı Kanun'la Danıştay ve Yargıtay'ın üye sayılarının arttırılması yoluyla yapılan düzenleme de işi kurtarmaya yetmemiştir” dedi.
KENDİ KUYULARINI KAZDILAR
17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet olaylarında yargının geldiği noktanın daha iyi anlaşıldığını kaydeden Parsak, “İktidar, yargı sistemi üzerinde yapmış olduğu bu oynamaların aslında kendi kuyusunu kazmak olduğunu çok geç fark etmiştir. Süreç içerisinde ortaya çıkan 2012 yılındaki MİT krizi ve 2013 yılındaki 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasıyla birlikte büyük yanlışın vahameti günden güne daha fazla anlaşılmıştır. Özellikle 17-25 Aralıkla birlikte AKP, yaptığı yanlışı iliklerine kadar hissedip paralel yapıyı bizzat kendisinin kurmuş olduğunu itiraf etmek zorunda kalmış ve o andan itibaren AKP'nin kurmuş olduğu veya kurulmasına fırsat verdiği paralel yapı, ülke gündemimizin en önemli meselelerinden biri hâline gelmiştir. 12 Ekim 2014 tarihinde yapılan HSYK seçimlerinde ortaya çıkan ortak akıl ile yargı krizi ve böylece devlet krizi çözülmeye çalışılmış ancak sorun hâlen tam anlamıyla çözülememiştir” dedi.
AÇIK ARTTIRMA YA DÖNDÜLER
AKP’nin tabiri caizse açık arttırma usulüyle yüksek yargı üyelerini belirlemeye çalıştığına dikkat çeken Parsak, “Son olarak 2 Aralık 2014 tarihinde çıkarılan 6572 sayılı Kanun'la iktidar tarafından, Yargıtay ve Danıştay'ın daire ve üye sayıları bir kez daha arttırılmıştır. Bugün, konuyla ilgili yapılan son değişikliğin üzerinden henüz iki yıl bile geçmeden mevcut Kanun Tasarısı'yla Yargıtay ve Danıştayın üye ve daire sayıları bu kez azaltılmak istenmektedir. Anlaşılan o ki iktidar, tabiri caizse açık arttırma ihale usulüyle yüksek yargı üyelerini belirlemeye çalışmakta, yeni sezona hazırlanan futbol takımı misali kadrosunu oluşturma telaşına düşmektedir. Gelinen noktada iktidar, üvey kardeşi paralel yapıyı işaret ederek insanlarımızı Erdoğan yargısına razı etmeye çalışmaktadır.
    Sayın Milletvekilleri, sadece yargı sistemi içerisinde değil devletin tüm kademelerinde ve birimlerindeki bütün kirli yapılanmaların temizlenmesi ne kadar gerekli ve önemli bir girişim ise bu müdahaleyi AKP'nin kendi çıkarları doğrultusunda kullanması da bir o kadar sakıncalı ve tehlikelidir. Diğer yandan, devletin kendi bünyesine bulaşmış bir mikrobu veya bir virüsü temizlemesi yani Türkiye Cumhuriyeti'nin devlet refleksi ile AKP'nin eski suç ortağı ve üvey kardeşiyle hesaplaşması birbirine karıştırılmamalıdır” dedi.
YARGI ÜZERİNDEKİ TAHAKKÜM KALKMALI
MHP olarak yargının tam bağımsız olarak görevini yerine getirmesini istediklerini söyleyen Parsak, “Bu yaklaşımdan hareketle yargının bağımsızlığını tehlikeye düşürecek her türlü yapılanmaların temizlenmesine "evet", hukukun katledilmesine ve AKP'nin yargı üzerindeki tahakkümünün artırılmasına ise "hayır" dediğimiz bilinmelidir. Bir dönemin kahramanı ilan edilen, altlarına Başbakanlıktan çıkma zırhlı Mercedeslerin tahsis edildiği sözde savcıların, gün geldiğinde, devran döndüğünde sinsice yurt dışına kaçması, taraflı bir yargıya onu oluşturan yapının dahi güvenemeyeceğinin en net örneğidir” dedi.
BETER OLUN DİYEMEYİZ
MHP’nin sorumlu siyaset anlayışının her zaman süreceğini ifade eden Parsak, “Adaletin güçlü nefesinden korkan Erdoğan ve iktidarın kendi ihanetlerini örtmek için kullandıkları bu tür keyfî ve kısa vadeli sözde çözümler, ileride yeterli çoğunluğu elde edecek her siyasi partinin çıkaracağı kanunlarla yüksek yargının temel yapısını her seferinde yeniden belirlemeye kalkışması gibi tehlikeli bir durumun da önünü açmakta, "Her iktidarın kendi yargısını oluşturması haktır." gibi bir anlayışı sinsi bir şekilde zihinlere yerleştirmektedir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak devlete sızan kötü niyetli yapıların devletten uzaklaştırılmasının iktidarın âdeta bir sivil darbeyle devlete doğrudan el koymasıyla değil, devletin kendi bağışıklık sisteminin devreye sokulmasıyla mümkün olduğunu düşünüyoruz. Aslında burada "Sebep olan sizsiniz, o zaman daha beter olun." da denilebilir. Ancak, biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak sorumlu ve millî siyaset anlayışımızdan dolayı asla "Beter olun." demiyoruz, diyemiyoruz. Çünkü burada beter olan AKP değil, ne yazık ki Türk yargısı, Türk adaleti, onun üzerinde Türk devletidir. Nitekim, Sayın Genel Başkanımız bu tasarının sunulmasından henüz yirmi dört saat geçmeden "Tasarının makul olan, doğru olan, gerekli olan yanlarını, yönlerini destekliyoruz ama haksız, yanlış ya da ileriye dönük endişelere haklı olarak bizi sevk eden durumlarıyla ilgili de bunun karşısında kararlıkla durup buna muhalefet edeceğiz." sözleriyle tavrımızı net bir şekilde ortaya koymuştur” dedi.
SORUMLULUK İKTİDARDADIR
AKP’nin şahsi menfaatleri için değil, ülke için çalışma yürütmesini isteyen Parsak, “AKP sözcüleri tarafından devamlı olarak ifade edilen, AKP'li hatipler tarafından da ifade edilen bir durum var, işte paralel yapı üzerinden yürütülen bir algı... Nitekim Adalet Bakanı Sayın Bekir Bozdağ da 17-25 Aralık sonrasında "Devlet şerik kabul etmez." demişti. Biz bu sözün tamamen arkasındayız; devlet asla ama asla şerik kabul etmez. Fakat şunun hiç unutulmaması lazım, bizim için de önemli olan tarafı orası: Devlete şerik hâle getirilen bu yapılar ortaya çıkarıldığında ne yazık ki iktidarda olan gene bugünkü iktidar partisiydi. Dolayısıyla bu noktadaki sorumluluğun bu çerçevede her zaman iktidar partisinde olduğunun bilinmesi gerektiğini yeniden hatırlatarak bu vesileyle Gazi Meclisi ve sizleri bir kere daha saygıyla selamlıyorum” şeklinde konuştu.
 
Editör: Haber Merkezi