DEMİREL:”MİLLETİN AKP YE GÜVENİ AZALMIŞTIR. “

Milliyetçi Hareket partisi İl başkanı Raşit Demirel, yaptığı basın bildirisinde 7 haziran seçimlerini değerlendirmiş, herkesin sandıktan çıkan sonuca saygılı olmasını ve milletin kurulacak olan hükümetten beklentisini iyi analiz etmesi gerektiğini söylemiştir.

Demirel yaptığı yazılı açıklamada, 7 Haziran seçim sonuçlarını tüm siyasi partilerimizin iyi okumaları ve iyi değerlendirmeleri gerekmektedir. Milletimiz hiç bir partiye tek başına iktidar olma fırsatı vermemiş, özellikle AKP'ye "Artık sana tek başına iktidarı vermiyorum" diyerek AKP'yi cezalandırmıştır. Her şeye rağmen 7 haziran seçimleri herkesin de takip ettiği gibi adalet ölçüleri içerisinde demokratik ortamda yapılmamıştır. AKP 7 Haziran seçiminde devletin gücünü yanına alarak siyaset yapmıştır. Herkesin gözü önünde Anayasa ve yasalar adeta rafa kaldırılmış, hukuk devleti tedavisi uzun zaman onarılamayacak kadar derin bir yara almıştır. 7 Haziran öncesindeki demokratik nezaket, demokratik tahammül sıfırı tüketmiştir. Hepimizin ödediği vergilerle ayakta duran TRT, alenen AKP propagandasına memur edilmiş adeta yandaşlığa soyunmuştur. Muhalefetin sesi alabildiğince kısılmış, Erdoğan ve AKP hükümetine her imkânda sınırsızca sunulmuştur. AKP, iktidarı kaybetmemek için her yolu mübah saymıştır.

Demokrasi bunların sayesinde zarar gördüğü gibi  siyaset de itibar ve prestij kaybetmiştir. İleri demokrasi edebiyatı yapanlar, ilerlemiş hazımsızlıklarıyla milli iradeyi baskı altına almaya, milli iradeyi ise çember içine sokmaya çalışmışlardır. Çok şükür ki başaramamış ve amaçlarına da ulaşamamışlardır. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın hem hukuken, hem vicdanen, hem de ahlaken büyük bir yanlışın tarafı olduğunu Türk milleti üzülerek ve hayretler içerisinde izlemiştir. Anayasa’ya aykırı hareket ederek tarafsızlığını hem ihlal hem de imha etmiştir. Şeref ve namus üzerine ettiği yemini herkesin gözleri önünde çiğnemiştir.

Dolayısıyla taşıdığı makamın saygınlığına da zarar vermiştir. Emininiz ki, AKP’ye oy veren vatandaşlarımız ve AKP yöneticileri de  bundan rahatsızlık duymuşlardır. Erdoğan AKP’deki erimenin önüne geçmek için canını dişine takarak muhalefetle kavga etmekten de geri kalmamıştır. Hakaret ve iftiradan medet ummuş, İmam Hatip Liselerini istismar ettiğiyle kalmamış, Kabe demiş, Kudüs’ü diline dolamıştır. Yetmedi, başörtüsüne sığınmıştır.

Eline Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim’i alarak mitingler düzenlemiş, dini siyasete alet etmekten çekinmeyerek insanlarımızın inançlarını sorgulamıştır. Tıpkı Başbakanlık yaptığı dönemlerde olduğu gibi, önüne geleni suçlamış önüne gelene de saldırmıştır. Biliyorsunuz, her gittiği yerde, her konuştuğu zeminde 400 milletvekili istemiştir. Milletin tarafıyım derken  gönlünde yatan bir aslan olduğunu söyleyerek sandıkta AKP’yi adres göstermiştir. Milletimizin tercih ve seçimi üzerine ipotek koymak için uğraşmıştır. Erdoğan alışılmışın dışında bir Cumhurbaşkanı olacağım demişti, ne var ki aziz milletimiz buna cevaz vermedi, bu aldatmaya şans  tanımadı. Oturmuş, olgunlaşmış ve yerleşmiş teamüllerin dışına taşmasına müsaade edilmedi. 7 Haziran’da yeni Türkiye saplantısı ve savrukluğu duvara tosladı, bozguna uğradı.

Erdoğan’ın parlamenter sistemi bekleme odasına alma teşebbüs ve dayatması ağır bir yenilgi aldı. Cumhurbaşkanı olarak meşruiyetini gölgeledi, saygınlığını zedeledi. Erdoğan aslında kendi makamını bizzat kendi fiil ve eylemleriyle tartışmaya açtı.Oysaki Türk milleti, Erdoğan’a 10 Ağustos 2014’de Cumhurbaşkanı olma yetkisini lütfetmişti. Fakat Erdoğan bunu idrak edemedi, özümseyemedi. Dahası bir türlü kabullenemedi, eski hastalıklarından bir türlü arınamadı. Eğer siyasete bu kadar meraklıysa  AKP’nin başından niçin ayrıldı? Milletin adamı sloganı altında kaçak ve karanlık saraya niçin çıktı? Azerbaycan dönüşü uçakta, “Cumhurbaşkanlığı makamının tartışma konusu yapılmasını doğru bulmam” derken, şu işe bakın ki, bu tartışmayı açanın bizatihi kendisinden başkası değildi. Biz bunları nasıl unutalım, Milliyetçi Hareket Partisi’ne söylenmiş ağır hakaretlerini nasıl görmezden gelelim? Erdoğan’ın 7 Haziran’ı başkanlık referandumuna dönüştürme çabasını, devlet baskısıyla ve örtülü ödeneğiyle yürüttüğü seçim propagandalarını nasıl görmezden gelelim? Sonuç olarak, Erdoğan milletimizden talep ettiği desteği alamamıştır.

Türkiye tek adam sultasına izin vermemiştir. Erdoğan'ın Türkiye’yi şirket gibi yönetme arzusu seçimle birlikte ortadan kalkmıştır. Seçim sonuçlarına bakıldığında, Erdoğan’ın meydanlara çıkmasının AKP’ye neler kaybettirdiğini çok iyi görmekteyiz.  AKP lideri sayın Ahmet Davutoğlu'nun da bu tabloyu iyi okuması ve koalisyon çalışmalarında MHP'nin kırmızı çizgilerini dikkate almasını bekliyoruz. Cumhurbaşkanı mutlaka sınırları içerisine çekilmelidir. Çözüm süreci denilen yıkım sürecinden mutlaka vazgeçilmeli, 17-25 Aralık yolsuzluk dosyaları mutlaka soruşturmalı ve hakim önüne çıkarılmalıdır. Yolsuzluğa adı karışan 4 Bakan kesinlikle yüce divanda yargılanmalıdır. Türk milleti MHP'ye bu konuda tarihi bir görev ve sorumluluk vermiştir. Önce ülkem ve milletim diyen MHP, Koalisyonda olsa da olmasa da bunların takipçisi olacaktır.

Editör: Haber Merkezi