BİR HAYAL: AFYON TÜRKİYE'NİN İSVİÇRE'Sİ OLSA

 

Yıl 1999 Ağustos ayı; yeni bir dönem başladı hayatımda.

 

Hukuk eğitimim bitti yeni ufuklar, yeni maceralar peşine düştüm.

 

Hedef İsviçre'ydi...

 

Kalitesiyle ve markalarıyla dünyada nam salmış Avrupa Birliği içerisine sıkıştırılmış küçücük ada devlet.

 

Bağımsız kalmışlardı ve hâlâ bağımsızlar bütün baskılara rağmen.

 

Nev-i şahsına münhasır derler ya; tam da öyle işte İsviçre.

 

Özgürlük, bağımsızlık, vatan sevgisi, farklılıkların kardeşliği,

 

Dört resmi dil, eğitim kalitesi, iş disiplini, insana verilen değer, yaşam kalitesi,

 

Ve daha nice sayısız güzellikleri anlatan sıfatlar...

 

İnsanı bu kadar kaliteli olunca tabiat ve yaradan da cömert davranmış bu ülkeye

 

Her taraf göl, akarsu, yeşillik ve orman, bereket fışkırıyor azıcık tarlalarından...

 

Yoklukla boğuşmuşlar 2. Dünya Savaşı yıllarında.

 

Patates en değerli yiyecekleri olmuş.

 

Hiç unutmamışlar bu günleri, çiftçisine sahip çıkıp ezdirmemişler sanayi devlerine.

 

Sürekli sübvanse edip çağa ayak uydurmalarını sağlamışlar yoktan var eden bu emekçileri.

 

Çok çalışmışlar, şartlar da elverişli olunca değerlendirmişler toplumun içerisindeki sınırlı sayıdaki dahilerini.

 

Araçtan önce yayanın yol hakkı olduğuna inanıp bilime, eğitime kısacası insana değer vermişler.

 

İnsana ve eğitime verilen değer birer dünya markası olarak geri dönmüş topluma.

 

Markalar çoğaldıkça, ülke gelişmiş, iş gücüne ihtiyaç duymuşlar.

 

Gelen yabancıyı öyle ya da böyle uydurmuşlar kendilerine.

 

Uğraşmamışlar kimsenin diliyle, diniyle, milletiyle.

 

Emeğine bakmışlar ve hakkını vermişler alın terinin.

 

İş hayatında dürüstlük çarkı kurmuşlar, dürüst olmayanı , çarkı bozanı dışlamışlar.

 

Çalışanı, dürüst olanı çok sevmişler, ödüllendirmişler maaş ve makamla.

 

Kazançlar arttıkça daha da bağlanmış yabancı işçi ülkeye.

 

Acımasız kapitalizmin kurallarıyla sosyalizmin kurallarının ahenk içerisinde işlemesini sağlamışlar.

 

Küçücük bir boşluğu olmayan sosyal güvenlik ağı kurmuşlar.

 

Partizanlığı öldürmüşler, makamlara liyakat sahibi kişileri getirmişler.

 

Belediye başkanını gazete ilanıyla arar duruma gelmişler.

 

Korumaları olmayan Cumhurbaşkanı ile vatandaşa aynı trende yan yana seyahat etme imkanı sağlamışlar.

 

Eğitim sistemini oturtmuşlar, özel okul kavramına yer bırakmamışlar.

 

6. sınıfta mesleki yönlendirme yapmışlar, hiçbir mesleğin diğerinden daha üstün olmadığını örgencinin beynine kazımışlar.

 

Her köşeye değil üniversite, lise bile açmamışlar, olanı da dünya seviyesine çıkarmışlar.

 

Mesleğin değil mesleği icra eden kişinin diğerlerinden icraatıyla üstün olabileceği inancını hakim kılmışlar.

 

Adalet sistemini iş hayatı gibi disipline etmişler.

 

Asırlık kanunlarında -küçük zorunlu değişikler dışında- değişikliğe gidip yaz boz tahtasına çevirmemişler.

 

Hakimleri bağımsız ya da siyasi parti temsilcilerinden seçmişler ama tarafsızlıklarından hiç şüphe etmemişler.

 

Temizliği başka milletlerden öğrenmişler ama şimdi bütün dünyaya örnek olacak hale gelmişler.

 

Laf olsun diye marşlar yazmamış, gerçekten ülkenin dağını taşını demir ağlarla örmüşler.

 

Değil saatlerle dakikalarla tıkır tıkır işleyen tren sefer planları yapmışlar ve uygulamışlar.

 

Başkentleri Bern'de hiç dayıları olmamış, olsa da işe yaramamış.

 

Vilayetler ve belediyeler içişlerinde tam bağımsız olduğundan Bern'deki dayının hükmü geçmemiş.

 

En küçük köyden devletin tepesine kadar yönetici değil, her görüşü temsilen yönetenler seçmişler.

 

İstişare etmişler, günlerce tartışmışlar ama hiç edepsizleşmemişler.

 

Anlaşamayınca halka güvenmişler, her önemli kararı halka sormuşlar, halka rağmen hiçbir şey yapmamışlar.

 

Yapılan icraatları manşetlere çıkarıp övünmemiş, olası bir gecikme ve başarısızlık için özür dilemişler.

......

 

Günlerce, sayfalarca yazılabilir bu gibi cümleler daha;

 

Bu güzellikleri birilerine övünmek için değil tam aksine insan gibi yaşamak için yapmışlar.

 

Aklın yolu bir olduğuna göre, dünya markası olmak için bunlar olmazsa olmaz gibi geldi bana.

 

Her şeyi merkezden beklemeyip, gücümüzün yettiği konularda Afyonlular olarak Afyon'umuzu pilot bölge seçip İsviçre'yi örnek alsak;

 

beş vekili en vasıflı kişilerden beş değişik partiden seçsek, saygıyı ve istişare kültürünü ilimize hakim kılıp;

 

Avrupa'nın İsviçre'si varsa Türkiye'nin İsviçre'si de biz olacağız deyip yola çıksak

 

Ne güzel olmaz mı dostlar?

 

Halit Çetin

Facebook: Halit Cetin

E-mail: [email protected]

Editör: Haber Merkezi