“AÇIKLAMA”NIN AÇIKLAMASI!..

AKÜ Rektörü Mustafa Solak 9 Ocak’ta, Üniversite adına bir basın açıklaması daha yaptı.
Açıklamadan ana başlıklar şöyle:
İhraç ve tutuklamalar belirtilerek,“rektörümüzün sorumlu gösterilmeye ve hatta FETÖ’cü olarak yansıtılmaya çalışıldığı görülmektedir.”
“Diğer taraftan idari görevlerde bulunan kişilerin doğrudan görevden alınmaları bağlı bulunulan 2547 sayılı YÖK yasası ve diğer ilgili mevzuat uyarınca mümkün olmayıp, bu hususta üniversite yönetimimize getirilen eleştiriler yersiz ve mevzuat açısından mesnetsizdir.”
 “örgütün bilinçli olarak belirli kurumlarda yapılandığı ortaya çıkmıştır.” “üniversitemizde yapılan işlemlerin yavaşlatılması ve gevşetilmesi yönünde bir manipülasyon yapıldığı fikrini akla getirmektedir.”
 “Aksi takdirde milletimizin en kıymetli değerlerini kullanarak toplum içerisinde homojen yapı içerisinde faaliyet gösteren FETÖ yapılanması ile ilgili olarak geçmiş dönemin hesaplaşması yapılacak olursa içinden çıkılmaz bir sürece girilecektir.”
Konuya girmeden bu son cümleye bakalım.
Empati yapalım, “geçmiş dönemin hesaplaşması yapılırsa içinden çıkılamaz demek”, bazı yerlere mesajı vermek midir?.
Bu yorumu takdirlerinize bırakıyorum.
“Sakın ha geçmişe dalmayın, konuşurum, birçok kişinin başı yanar” demek midir?.
Oysa; geçmişin muhasebesini yapmamak,  Sayın Cumhurbaşkanımızın FETÖ mücadelesine ters bir görüş değil mi?.
Sayın Cumhurbaşkanımız her konuşmasında FETÖ nün geçmiş muhasebesini yaparak FETÖ’cüleri anlatıyor.
Geçmişle hesaplaşmayan, geleceği aydınlatamaz.
Tekrar edelim: Basın açıklaması, Afyon Kocatepe Üniversitesi kamu tüzel kişiliğince yapılıyor.
Oysa; kurumun arkasına sığınarak yapılan açıklamalar, zaten kimseyi de tatmin etmiyor.
Örneğin: “İhraç ve tutuklamalardan giderek Rektörün FETÖ’cü olarak yansıtılmaya çalışıldığı” açıklaması da gerçekle bağdaşmamaktadır.
İhraç ve tutuklamalar, her hangi bir kurumda FETÖ kadrolaşmasını ve faaliyetlerini ortaya koymaktadır. Bundan da sorumlu o kurumların amirleridir.
Buradan varılan sonuçta iltisak-irtibattır.
Anayasa Mahkemesi de FETÖ konusunda delil aramamış “İltisak”’ı yeterli görüp, iki üyesini ihraç etmiştir.
“2547 Sayılı Kanun ve YÖK mevzuatına göre FETÖ’cü idarecilerin doğrudan idari görevden alınmaları mümkün değil“ deniliyor.
Oysa: aynı yasa hem idari göreve atama yetkisi veriyor, görev süresi dolmadan da aynı yöntemle idari görevden alma yetkisi veriyor.
Üniversitede bunun örnekleri çoktur. Yöntem istifa ettirmektir.
İstifa etmezse, 2547 sayılı yasada verilen yetki ile görevden almaktır.
İdari yargı yolu açıktır.
Kamuoyu yasadan haberdar olmayabilir. Ama hukukçular bunu bilmektedir.
Empati yapalım, bir kurumda “FETÖ” bilinçli olarak kadrolaştı ise, bunun baş sorumlusu, kurumun üst düzey sorumlusudur.
Baş amiridir.
Bakanlıklara bağlı kurumlarda bir olumsuzluk yaşandı ise, Mecliste o kurumun sorumlu bakanına soru soruluyor veya gensoru veriliyor.
O diyemiyor ki, Türkiye’nin herhangi vilayetinde olandan benim ne haberim olur. Sorumlu kişi o ildeki yöneticidir diyemiyor.
Hesap veriyor, cevap veriyor, gereğini yapıyor.
Bir kurumda bilinçli FETÖ kadrolaşması oldu ise, bundan da baş sorumlu kişi sorumlu değilse, niye yönetici kadrosu var ki?.
Bırakalım herkes kendi bildiğince idare etsin.
YÖK’de son ihraçlar üzerine bir açıklama yaptı.
“Bütün ihraçlar Üniversitelerin talepleri ile gerçekleşiyor. YÖK müdahil değil.”dedi.
Kısaca diyor ki; Üniversitelerdeki FETÖ’cüleri üniversiteler bilir.
AKÜ’nün açıklaması YÖK’ün açıklamasına ters düşüyor..
AKÜ’nün açıklamasında, basında çıkan haberlerin ”AKÜ’ deki FETÖ/PDY ile ilgili işlemlerin yavaşlatılmasına, gevşetilmesine “yönelik olduğu söyleniyor..
Buna kargalar da güler.
Oysa: Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, FETÖ konusunda bilgisi olanların, en yakın yetkili yerlere müracaatlarını yapsınlar diyor.
Biz de basın olarak, Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatını uyguluyor, olayı kamuoyuna duyuruyor,  böylece yetkilileri de haberdar ediyoruz.
Günlerdir FETÖ mücadelesi için yazıyoruz. Gevşetin, yavaşlatın demiyor, bilakis titizlikle inceleme yapılmalı, kriptolar da, ortaya çıkartılmalı diyoruz..
Bize aktarıldığı kadarıyla; “kuşkular var, endişeler var. Koruma kollamalar olduğu konuşuluyor” diye bilgilendiriyor, hatırlatıyoruz..
Yazılarımız herhalde yanlış anlaşıldı.
Basın açıklamasında en önemli bir itiraf var.
Üniversitelerde FETÖ bilinçli kadrolaşmış.
Tespit doğru. Ama kimin ihmaliyle kadrolaşmış, o belirtilmemiş.
Bir kurumun başındaki amiri FETÖ’cülere fırsat vermez, göz yummaz, onlara imkan sağlamasa hiçbir kimse kadrolaşamaz.
Peki,, AKÜ’de  FETÖ kadrolaşırken, kurumun en üst düzey amiri ne yapıyordu?.
Özerk bir kurumda uçan kuştan haberi olan, her atamaya en son yetkili amir olarak imza atan kişi seyircimi kaldı?.
Bu FETÖ cüleri kim atadı, bunlara önemli idari görevleri kim verdi?.
Özerk ve yetkilerle donatılmış bir kurum amirinin bu işlerden haberdar olmaması, Türkiye bürokrasinin işleyişine aykırıdır.
AKÜ’de FETÖ’cüler nasıl kadrolaşmış, birkaç örnek sunacağız..   
2011 Yılında atanan Rektörlerin “15” tanesi tutuklu, ihraç.
2011 yılında Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Rektörü olan Prof.Ahmet Karaaslan’da son kararnamede ihraç edildi.
FETÖ, 2011-2016 Yılları arasında Afyon Kocatepe Üniversitesinde, nasıl kadrolaştı, faaliyetlerini nasıl yürüttü?.
Anlatmaya çalışalım:
Rektör Prof. Mustafa Solak hoca, Temmuz 1999'da Afyon Kocatepe Üniversitesi'ne Profesör olarak atanmış. 1999-2008 yılları arasında Afyon Kocatepe Üniversitesi'nde Tıp Fakültesi ve hastanesinden sorumlu Rektör Yardımcılığı yapmış. Tıp Fakültesi Dekanlığı yapmış. Tıp Fakültesi Fakülte Kurulu ve Fakülte Yönetim Kurulu Üyeliği, Temel Tıp Bilimleri Bölüm Başkanlığı, Tıbbi Biyoloji Anabilim Dalı Kurucu Başkanlığı ve Tıbbi Genetik Anabilim Dalı Başkan Vekilliği görevlerini yapmış.
2008 ‘de YÖK’e, gitmiş.
2011 de Afyon Kocatepe Üniversitesine Rektör atanmış.
Yani: Prof.Dr. Mustafa Solak “6” yılı Rektör olmak üzere, toplam “16” yıldır Afyon Kocatepe Üniversitesinde en üst düzey yetkili amir.
Hangi kurum olursa olsun,”16” yıl o kurumun içinde veya başında olan kişinin, tüm cemaat mensuplarını tek tek bilmesi gerekir.
“Bilgim yok, bilmiyordum” demesi, sorumlu idarecilik yapmadığının ispatıdır..
Rektör Prof. Dr. Mustafa Solak hoca, 2011 yılında ilk kez Rektör olarak atandığında, ilk önce Tıp Fakültesi Dekanlığını uhdesine almış.
Prof.Dr.Ahmet Songur’un Profesörlüğünün dolmasını beklenmiş. O dönem Doçent olan Prof. Dr. Ahmet Songur’u  (Şu an FETÖ den tutuklu ve üniversiteden ihraç) 2012 yılında Profesör yapmış ve hemen Tıp Fakültesi Dekanlığına vekâleten atatmış. 2013 yılında da asaleten atatmış.
Prof. Dr. Ahmet Songur’un bu dekanlık süresi 17/25 Aralık sonrasına, yani 2016 Nisanına kadar devam etmiş.
Ayrıca, Ahmet Songur’un Anatomi Ana Bilim Dalı Başkanlık görevi 15 Temmuz 2016 darbe sonrası, açığa alınıncaya kadar devam etmiş.
Hoca, özellikle Tıp Fakültesinde geniş çaplı FETÖ kadrolaşması olurken ne yapıyordu?.
Rektör değil miydi? Dekan değil miydi?.
Tüm atamaları rektör adına başkası mı imzaladı?.
Rektörün haberi olmadan Üniversiteden kuş uçmaz. Hiç bir atama da olmaz.
Üniversitenin Rektörü her şeyden sorumludur!.
Şu anda Üniversitede Prof, Doçent veya Yrd.Doçent olmak isteyen çok sayıda hoca beklemektedir.
Üniversitelerde bir gelenek var. Dışarıdan alınacak hocaları, içerden terfi edecek hocaları mutlaka Rektör makamında görüyor. Konuşuyor.
Bu görüşmede getirilen hocaya referans olan hocada geliyor, görüşüyor.
Yani rastgele çıkan ilanlar sonucu Üniversiteye hoca alınmıyor.
Bütün Ana Bilim ve Bölüm Başkanlıklarından teklifler Rektörlüğe geliyor.
Dışardan Prof. Doçent, Yrd.Doçent alınacakların, Üniversiteden Yrd.Doçent, Doçent ve Profesör yapılacakların isimlerini Rektör bir- bir planlıyor, tekliflerden istedikleri hakkında ilana çıkılıyor, istemedikleri hakkında ilana çıkılmıyor. Bunlar Üniversite arşivlerinde, yetkililer görebilir.
Bu şekilde atamaları yapılmadığı için Üniversiteden yüze yakın hocanın başka üniversitelere gittikleri ifade ediliyor..
Biz günlerce Sandıklı Meslek Yüksek Okulundaki FETÖ faaliyetleri hakkındaki iddiaları yazdık.
Kesinlikle “Yavaşlasın, gevşesin” demedik.
Öte yandan: Fetö soruşturmasında gözaltına alınan, Adli Kontrol şartıyla bırakılan Doç.Mustafa Sandıkçı’nın, her ne kadar AKÜ internet sitesinde görevleri devam ediyor görünüyorsa da, bölüm başkanlığı görevi hariç tüm görevlerinden ayrıldığı söyleniyor.
Turizm Fakültesi Dekan Yardımcılığına Yrd.Doç.Ali Avan’ın atandığı, Sosyal Tesisler Müdürlüğüne önce Doç.Ahmet Baytok’un atandığı ancak, Baytok’un Sosyal Tesislerde gördüğü bazı olumsuzluklar nedeniyle istifa ettiği, yerine Asistan İsmail Ciğerci’nin atandığı, Kreş Müdürlüğüne ise Eğitim Fakültesinden Asistan Tuğçe Akyol’un atandığı iddia edildi..
Diğer taraftan açıklamada: 17/25 Aralık’tan sonra FETÖ mücadelesinde titizlik gösterildi deniliyor.
Titizliğin derecesini kamuoyunun bilgisine sunuyoruz.
İntergen ihalesini belgelerle yayınladık. Detaylarını da veriyoruz.
Başında FETÖ’cü, Genetik Tıp Sorumlusu Prof.Dr.Davut Gül’ün olduğu İNTERGEN firması ile 17/25 Aralık sonrası anlaşma yapılmadı mı?
Bu mu, titizlik?.
Ki bu ihale, Solak Hoca’nın Afyon Kocatepe Üniversitesi Rektörü, Tıp Fakültesi Genetik Ana Bilim Dalı Başkanı olduğu bölüm için yapılmış bir ihale.
Bu firma ile ilgili Rektör Solak’ın açıklama aynen şöyle:
“Bu çerçevede iddia konusu ihale ikinci kısım yüklenicisi bulunan İntergen Genetik Hastalıklar Tanı Araştırma ve Uygulama Merkezi Ltd. Şti. hakkında malum yapı ile bağlantılı olduğu duyumu alınmış ve bu duyum neticesinde Üniversitemiz ile FETÖ yapılanması arasında hiçbir iş ilişkisi bulunmaması prensibimiz gereğince ilerde doğabilecek her türlü sorumluluk alınarak ihale sözleşmesi feshedilmiştir.”
Bu firmanın FETÖ cü olduğunu kabullenmek değil de, nedir.
Nadir vakalar için yapıldı denilen ihaleyi tekrar hatırlatalım.
Rektör ve Tıp Genetik Ana Bilim Dalı Başkanı olarak Solak Hoca’nın başında olduğu ve bu bölümde yeterli hoca mevcut iken, bu tahlilleri yapabilecek eleman ve cihaz varken..
Nasıl bir ihale bakalım.
Birinci ihalede İntergen firmasının “yeterlik” alamaması üzerine ihale iptal ediliyor.
İkinci ihale de firmanın “Teminat Mektubu” nedeniyle iptal ediliyor.
Üçüncü ihalede bu firma ihaleyi alıyor.
Enteresan ki bu üç ihaleye hiç başka bir firma katılmıyor!.
İhalenin detayları E-Kap ta var. Herkes görebilir.
Ayrıca, bu firmanın sahipleri devamlı Üniversiteye Jüri üyeliklerine ve konferanslara gelen kişiler.
Bir memur, tanıdığı bir firmadan doğrudan bir alış veriş yapsa canına okunur.
Bir memur Bank-Asya’ya para yatırıyor. İltisak-irtibat ihraç oluyor.
Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatları gereğince, basın olarak üzerimize düşen milli görevi yerine getirmek için, bize aktarılan iddiaları gündeme getirmeye devam edeceğiz..